‘Sarkisyan’ın işi zor’

Politik psikolojinin duayenlerinden Vamık Volkan, Ermeni açılımını değerlendirdi.

Duygu Güvenç / Cumhuriyet

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Ermenilere yönelik 23 Nisan’da yayınladığı 1915 mesajının ardından politik psikolojinin önde gelen ismi Vamık Volkan, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın adım atmasının daha zor olduğunu söyledi. Normalleşme sürecinde liderlerin rollerinin çok önemli olduğunu belirten Volkan, “Sarkisyan için daha zor. Sarkisyan olumlu cevap vermekte zorlanır, çünkü bunu yapmak Ermeni kimliğini, onyıllardan beri Ermenilerin soykırımı kabul ettirmek için yaptıklarını zedeler” değerlendirmesini yaptı. İki ülke arasında bir komisyon korulması durumunda başlangıçta dinin konuşulmaması gerektiğini vurgulayan Volkan, “Çünkü tanrılar müzakere etmezler” dedi.

Politik psikoloji üzerindeki çalışmalarıyla tanınan ve 4 defa Nobel’e 27 ülkenin desteğiyle aday gösterilen Volkan, Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede taziye ile başlayan, 2000 yılındaki süreç gibi yarım kalmaması için bir komite kurulmasını önerdi.

Volkan önerisini, “Aralarında toplum travması, bunun sosyal ve politik etkilerini, grup kimliği psikolojisini bilen insanların da olduğu Türk ve Ermenilerden bir komite kurulur. Bu komite, medya dışında çalışır ve yavaş yavaş Türkiye ve Ermenistan ilişkilerini kuvvetlendirecek fikirler ve olaylar geliştirir. Bunlar yapıldığında medyada duyurulabilir, ama çalışma süreci medyadan uzak olmalı” diye tanımladı.

Komite içinde İngiltere, Fransa, ABD ve içinde Türk ve Ermenilerden oluşan yardımcı ekipler kurulabileceğini belirten Volkan, “Başbakan’ın attığı adımla bunun başlaması gerekir. Komitede; diplomatlar, tarihçiler, bu işlerin psikolojisini bilen kişiler olmalı. Ancak değişim kimlik tanımından dolayı çok zor; yavaş yavaş ilerleyebilir” dedi.

Volkan, böyle bir komitede görev alması için kendisine teklif gelirse de çalışmaya hazır olduğunu belirtti.

‘1915 Ermeni kimliğinin mührü gibi’

Volkan, Ermenilerin grup kimliği tanımında 1915’in belirleyici olduğuna işaret ederek şöyle dedi:

“Her grubun günlük hayatta kullandığı bir büyük grup kimliği var. Mesela ‘Türkiyeliyim’ demeyiz; ‘Türküz’, ‘Kürt’üm’, ‘Ermeniyim’ denir. Normal zamanlarda halk bu kimliğiyle meşgul değildir. Fakat büyük grup kimliğine darbe vuran bir şey olduğunda halk bu kimlikle meşgul olur.

Ermeniler 1915 olaylarından bu yana büyük grup kimlikleriyle meşgul kalmıştır. Bir Ermeni çocukken ona 1915 olaylarının kendi kimliğinin ve büyük grup kimliğinin bir parçası olduğu; kendi ve topsumsal kimliğini korumak için bununla devamlı meşgul olması gerektiği öğretilir. Yani 1915 olayının fonksiyonu değişir ve büyük grup kimliği markası olur; bir mühür gibi Ermeni grubunu temsil etmeye başlar. Bir mağdurluk damgası aynı zamanda büyük kimlik damgası olur.”

‘Türkler iyi olursa mağdurluk kimliklerini kaybedecekler’

Ermenilerle daha önce yaptıkları çalışmalarda kimlik sorununun önüne geçmeye çalıştıklarını belirten Volkan, “Bu bilinç dışında psikolojik bir süreç. O yüzden ‘hayır’ diyorlar. Gerçekten mağdurluk ortadan kalkacaksa Türkler ‘iyi’ olursa kendi mağdurluklarına bağlı kimliklerini kaybedecekler. Onun için yaklaşmak istemiyorlar” dedi.

‘Sarkisyan için daha zor’

Volkan, 1915 olaylarının travma yarattığını belirtirken sürecin ilerlemesi için liderlerin rolünün de önemli olduğuna dikkat çekti:

“Bu ikisi için de zordur ama Sarkisyan için çok daha zordur. Sarkisyan olumlu cevap vermekte zorlanır, çünkü bunu yapmak Ermeni kimliğini, onyıllardan beri Ermenilerin soykırımı kabul ettirmek için yaptıklarını zedeler. O yüzden de süreç başlatmak ve yavaş yavaş gitmek gerek. Bir yol açılırsa bazı şeyler değişir ve bir yol daha açılır.

İsrail’de ve ABD’de Yahudi asıllı insanlardan Ermeni diyasporasının 1915’teki Ermeni büyük travmasını Hitler’in, Yahudilere yaptığıyla aynı gibi göstermesinden büyük hoşnutsuzluk duyduklarını gördüm. Yahudi soykırımı inanılmaz bir trajedi. Önce Alman halkının Yahudileri ‘insan dışı’ yaratıklar, bir hayvan veya mikrop gibi görmeleri sağlandı, sonra sistematik bir şekilde soykırım yapıldı.

Eğer bir süreç başlatılırsa Ermenilerin ilk olarak öğrenmesi öğrenmesi gereken Türkleri ‘insan dışı’ yaratıklar olarak görmemeleridir. Türkler de insandır, Ermeniler de.”

‘Algılama dilden daha önemli’

Volkan, ‘taziye’ ile birlikte kullanılan dilin çok önemli olduğunu vurgularken “Ama algılama çok daha önemli” ve “Bu önemli girişim burda kalırsa, süreç başlamazsa gelecek sene daha büyük problemler bizi bekler” uyarısında da bulundu.

Benzer bir çalışmayı Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Estonya’da yaptıklarını belirten Volkan, ‘Ağaç Modeli’ olarak tanımladığı sistemin uygulanmasının 4 yıl sürdüğünü belirtti. Kosova, Kıbrıs, Emenistan, Estonya, Ruanda gibi dünyanın birçok ülkesinde travmalar bulunduğuna işaret eden Volkan,“Hepsi birbirinden farklı hastalık gibi. Farklı farklı kalp rahatsızlıkları, farklı türleri var, ama kalp herkeste aynı şekilde atmakta” dedi.

‘Tanrılar müzakere etmez’

Volkan’a göre Azerbaycan da bu sürece yavaş yavaş dahil edilmeli. Eğer süreç ilerlerse ASALA terörüyle öldürülenler için de sürecin çare olacağını belirten Volkan, arşivlerin açılmasının da yeterli olmadığını, bunun önünde “psikolojik direnç” bulunduğunu söyledi. Volkan’a göre din ve din adamları da sürecin başında yer almamalı. Volkan, din konusunun başlangıçta sürecin dışında tutulması gerektiğini de şöyle ifade etti:

“Bir komisyon kurulursa baslangıçta din konuşulmamalı. Çünkü tanrıların sözleri değiştirilmez. Dini bu sürece sokarsanız, bilerik veya bilmeyerek dini kullanabilirsiniz. Dini kullandığınızda; dinin mutlak olması nedeniyle başımıza bela açabilir. Çünkü, tanrılar müzakere etmezler. Sonrasında ise kültürel bir etken olduğu için kullanılabilir.”