Sarkis'ten Beaubourg'a "Senfonik Sergi"
Yaşayan en önemli çağdaş sanatçılardan Sarkis'in heyecanla beklenen çok boyutlu/mekânlı "Passages / Geçişler" sergisi 'Fransa'da Türkiye Mevsimi'nin "Büyük Olaylar" kategorisindeki faaliyetler çerçevesinde Paris Georges Pompidou 'Beaubourg Kültür Merkezi'nin Ulusal Modern Sanat Müzesi'nde (UMSM) geçtiğimiz Çarşamba günü açıldı.
cumhuriyet.com.trSarkis basın tanıtımında Türkiye’den gelen bir grup gazeteciyle sohbet ederken çok bölümlü, katlı sergisini tek elden yönettiğini belirtince, gazeteciler kendisine “Filarmonik Senfoni Sergi Şefi” benzetmesini yaptılar. Sanatçının UMSM bünyesindeki toplam çalışması pek çok anlamda bir ilkti.
Gerçekten de dünyanın en prestijli sanat ve kültür merkezlerinden biri olan Beaubourg’da düzenlenen bu çok boyutlu ve yönlü sergide Sarkis bir yanda kalem, fırça, karton, cam, çuha, video, neon ve resim, heykel, yerleştirme gibi bir dizi irili ufaklı ‘enstrüman ve partisyonu’ yoğururken ya da yorumlarken, öte yandan da belli bir hareketlilik ve sürekli bir evrilme halindeki parçaları, bölümleri bir bütünlük içinde izlemek, tümü de yönlendirmek durumunda. 21 Haziran’a kadar sürecek sergiye 4, 21 ve 28 Nisan tarihlerinde, belli bir program dahilinde yeni ögeler eklemlenecek. Ve bu “dinamik” yaklaşım sanat nesnesini, yapıtı Sarkis’in deyişiyle “dondurulmuşluk”tan alıkoyacak.
Sanatçı vesileyle ikinci bir mücadele yöntemini daha aktardı. O da yine kendi sözlüğüyle “gitmeyen”(işlere)lere “cevap vermek”. Başka bir deyişle “eleştiri” veya “eleştirel” yaklaşım. Bu yüzden Sarkis bir kaç kez bu serginin temel amacının genel bir “cevap vermek” olduğunu vurguladı. Amaca varmak için Paris’teki atölyesinden müzeye “Passages/Geçişler” kuruyordu. Hatta Brancusi Atölyesi’nde oluşturduğu bir Webcam düzeneğiyle kendi evi/atölyesi büyük bir ekrandan devamlı izlenecek. Ekranın konuşlandığı salonun ortasında sanatçının en görkemli ve hareketli enstalasyon/yerleştirmesi de yer alıyor. Sarkis’in atölyesinden yansıyan yanar-söner neon ışıkları eseri aydınlatıp, renklendiriyor, seyircilerin hayal alemini zenginleştiriyor. Manyetik bantlarla bezenmiş yüksek kaideler üstündeki küçük yuvarlak zeminlere oturtulmuş ve İgor Stravinski’nin “İlkbahar Ayini” eşliğinde, kendi etrafında dans eden 12 heykelcikten oluşan bütünün adı “12 Kriegsschatz / 12 Harp Ganimeti”. Ayrıca aralarında 6. yüzyıl Çin ve 20. yüzyıl Kore ürünlerinin de bulunduğu, çeşitli ülke ve devirlere ait 12 heykelciğin her birinin üstünde de “Kriegsschatz” sözcüğünün tek tek harfleri mevcut.
Bu atölyede “gitmeyen” bir şey, Sarkis’e göre Rumen kökenli büyük heykeltraş Constantin Brancusi’nin (1876-1957) sergilenmek amacıyla havasız tozsuz bir ‘akvaryum’a hapis edilmiş, yani ölüme terk edilmiş alçı eserleri. “Alçı canlıdır. Toz ister, hava ister. Onun için akvaryumun yanıbaşına koyduğum ekranda Pudovkin’in ‘Asya’da Fırtına’ filminden 20 saniyelik bir sekans seçtim. Oradan yükselen tozla Brancusi’nin eserini besliyorum”, diyor sanatçı.
Beaubourg Kültür Merkezi yönetiminin özel izni ve tarihi bir kararıyla, sanatseverlere müzenin 6 ayrı bölümündeki 8 ayrı mekandan seslenen Sarkis’in bir ‘itiraz’ı da merkezin 2. katındaki (müzenin 4. seviyesi) “Kadın Sanatçılar” sergisinin arkasında ‘saklanan’ 6 yıldır kimsenin giremediği Alman sanatçı Joseph Beuys’un (1921-1986) bej-gri doğal renklerinde çuhalardan oluşmuş ünlü “Plight” yerleştirmesine. Küçük bir hırsızlık olayını bahane eden Beaubourg yöneticileri ziyareti yasaklamışlar. Sarkis yalnızca burayı açtırmakla kalmamış. Kendisi Beuys’un çuhalarını yaptırdığı atölyeden 5 renkte asılı bir cins perde ve örtülerden Beuys’un bitişiğine “Çuhalar (da) tüm renkleri içerir” isimli bir yerleştirme yapmış. Ayrıca yine kendi hazırlattığı çok renkli çuhadan terliklerle (babuşlar) Sarkis’in mekânından ‘geçerek’ 5’er kişilik gruplar halinde Beuys’un “Uykudan Sessizliğe” geçen “Plight”ı geziliyor.
“Mnemosyne için Hazineler-partisyonlar” yerleştirmesi, Sarkis’in bilim ve sanat hazinelerini Kandinsky Kitaplığı’na (Pompidou Dokümantasyon ve Araştırma Merkezi) gömenlere “isyan”ı. Kişilik bilimsel çalışma amacıyla yalnızca özel izinli akademisyen, sanatçı veya araştırmacıların girebileceği Kitaplık’ta “gömülü define”ye atfen Bellek/Bilgi Tanrıçası Minemosine’ye sarılmış. Almanca, Fransızca ve İngilizce olarak 120 adet basılmış Eflatun’dan Derrida’ya bilgi üzerine görüşler içeren kitap, kitaplığın girişine konulmuş özel raflı bir kitaplıkta sergileniyor. Bilgi yüklü, özel yatarı bu mobilyanın önünde Benin (eski adıyla Dahomey) Cumhuriyeti yapımı bir büyücü giysisinin üstüne de özel bir tulum (gayda) düdüğü asılmış. Hazinelerde saklı bilginin partisyonlarını okumak için. Sarkis bu çalışmasıyla Alman sanat tarihçisi, ikonografinin kurucusu Aby Warburg (1866-1929) ve Londra’ya taşınmış Warburg Enstitüsü ve kütüphanesine de bir gönderme yapıyor.
Biz şimdilik göremedik fakat Sarkis müzenin 5. seviyesinde bulunan Konstrüktivistler Salonu ve André Breton mekânında da 4 Nisan’dan itibaren bazı “itirazlar”da bulunacak. Sanatçı “Jorai ve Atölyem arasında” başlıklı yerleştirmesiyle hayranı olduğu Rus ressam, heykeltraş, sanat teorisyeni Kasimir Malevitch’i (1879-1935) sorgulayacak. Sovyet rejiminin önce yücelttiği, sonra çökerttiği Rus sanatçının “Architectones” dizisine küçük beyaz neon lambalardan hazırlanmış stilize bir “haç” maketiyle cevap verecekmiş.
Benzersiz kültür adamı ve yazar, sürrealizmin babalarından André Breton’un ünlü “Breton Duvarı” da Sarkis’in eleştirilerinden nasibini alacak. Sanatçı kendi gezi, anı ve deneyimlerinden derlediği nesnelerle kurduğu “Masumlar Vitrayları” duvarı, vitrini ve içiyle bu kez de Breton ile bir “hesaplaşma”yı yerine getirecek. Ayrıca Breton salonuna “geçen” koridorda da Sarkis’in 1985’ten beri hazırladığı küçük “İkonlar”ı sergilenecekmiş.
Merkezi altkatındaki ana fuayesinde 21 Nisan’da “gösterim”e girecek ve 7 Haziran’da bitecek geçiçi sergide bir kaç düzeyde yaşanacak. Daha önce La Rochelle’de bir başka faaliyet için birlikte çalıştığı stilist Domenika’nın çektiği Saraybosna Kütüphanesi’nin bombalanmış yıkıntılarını gösteren dev bir fotoğrafın üstüne giydireceği “Een overnachting op Oud-Amelisweerd Cüppesi” adlı çalışma o döneme ait çok sayıda ve farklı ölçülerde giysiden oluşacakmış. Bellek aktarımını simgeleyecek yerleştirme yitirilen bilgi, tecrübe ve uzmanlıkları vurgulamayı hedefliyormuş. Sarkis’in aynı mekânda sergilenecek “Oda” isimli tahta malzemeden bir başka yapıtının içinde de tanınmış Rus sinema yönetmeni Andrei Tarkovski’ye (1932-1986) gönderme, saygı var. Odanın içinde “Stalker’e Göre” başlıklı bir video film, Sarkis’i, hayran olduğu Tarkovski’nin fetiş filmi “Stalker”i (1979) seyrederken, bir yandan da bir dizi suluboya çalışmasını yaparken gösteriyormuş. “Stalker” kelime olarak Fransızca “Passeur” yani “Rehber/Salcı/İnsan Taşıyıcı/Aktarıcı” anlamlarına da geliyormuş. Yerleştirmelerin önünde Sarkis’in 2003’te çizdiği, “Sessizlik” adlı 4 suluboya resim yer alacakmış.
Halk Kütüphanesi 2001’de yaratılmış “Başlangıçta... 19380” yerleştirmesini ağırlıyor. Sarkis kütüphanenin girişinde, yüzünde neon lambalarıyla aydınlatılmış “Silence / Sessizlik” parçasının ardından bütün kitapların yazılabileceği, bir arada var olacağı ve kullanılacağı bir kurgulama tasarlamış. “Başlangıçta... 19380” kat kat ve sıra sıra küçük çekmecelerden oluşmuş bir karton mobilya. Üstüne neon ışıklı, birbirine bağlı harfler, sayılar asılmış. Her çekmecede renkli harfler ve sayılar var. Hayata 1938’de 0’dan (sıfırdan) başlayan Sarkis hepimizi kütüphanelerden gelecek aydınlık bilgilerle hayat ve gelecek yazmağa davet ediyor.
Ve çocuklar.... Yarının gerçek mimar ve sahipleri. Sarkis 28 Nisan’dan şimdilik son sözünü onlara söyleyecek. Daha doğrusu 6-12 yaş arası çocukları Beaubourg’un çocuk atölyelerinde 16 Haziran’a kadar her Çarşamba karşılayacak. Onlara “Suyun İçinde Suluboya” fikir ve uygulamasından hareketle, hareketli bir sanata “Başlangıç/Giriş” yapacak. Başka ufuklara “Geçiş”i açabilmek için...
1964’te eşi Işıl Akyüz ile Paris’e yerleşen, İstanbul doğumlu Sarkis (Serkis Zabunyan) birlikte yenen öğle yemeğinin sonunda, “Nasıl bal gibi bir grupsunuz yahu ? İnsana şu anda İstanbul’da olma arzusu veriyorsunuz...” sözleriyle özlemini de dile getiriyordu. Serginin ana ortaklarından ve gerçekleşmesine büyük katkıda bulunan İstanbul Modern’in Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı ise eşi, yeni İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı Bülent Eczacıbaşı eşliğinde yaptığı konuşmada, “Sevgili Sarkis, belleğiniz vatanınızdır ve eserleriniz sınır tanımaz. Fakat siz altı yüzyıldan beri bir dostlukla birbirine bağlı olan Boğaz sahilleri ile Serine nehri kıyıları arasında bir köprü ve geçit oluşturuyorsunuz. Dostum Sarkis’e farklı kültürler ve zamanlar arasında diyalog kurmamıza yol açan çalışmalarıyla, umut dolu bir geleceğe yelken açmamızı sağladığı için de teşekkür ediyorum”, sözleriyle sanatçıya olan sevgi ve saygısını dile getirdi.
Resmi açılışa katılarak bir hayli duygulandırıcı bir konuşma yapan Fransa Kültür Bakanı Frédéric Mitterrand, Sarkis’in çok yönlü olağanüstü eserine olan hayranlığını ifade etti. Mitterrand Alman filozof, sanat ve edebiyat eleştirmeni Walter Benjamin’in (1892-1940) bitmemiş eseri Paris’e ithaf edilmiş, esas başlığı “19. Yüzyıl Başkenti Paris” olması gereken “Pasajlar Kitabı”na da atıfta bulunduğu için Sarkis’e özel kutlamalarını iletti. “In-situ”, kalıcı olmayan, ancak sanatçının “atölye”sinden çıkarak mevcut eserlerle gelecek, “öteki” ufuklar ve yönler arasında “geçiş”i sağlayan “göçebe ideal”e övgülerini sundu. “Geçiş sizin için çerçeveleri, duvarları yıkmak, müzeyle atölye arasında, sanatçıyla hitap ettiği kamusu arasındaki sınırları lağvetmek, demek. Ancak ‘geçen’ yerleştirmelerinizin ömrü birgünlük, geçiçi değil. Geçiyorlar ama tamamen de gitmiyorlar. Davet edildikleri yerde bir durak yapıp sonra başka takımyıldızların bağrında, farklı serpiştirme stratejilerinde konaklıyor ve yaşamağa devam ediyorlar. Ayrıca bu faaliyet Fransa’da Türkiye Sezonu’nu kapatacak bir büyükelçi sıfatıyla da geleceğe yönelik ‘Pasajlar’ açtı“, diyerek açılışta bulunan sezon başkanı büyükelçi Necati Utkan, sezonun gerçekleşmesini sağlayan İKSV ve İstanbul Modern başkanları Bülent ve Oya Eczacıbaşı’ya olan minnetlerini sundu. Son büyük teşekkür ise yine Walter Benjamin de olduğu gibi “Bellek” metaforuyla ”Geçiş” sergisini yaratan Sarkis’e oldu. Kültür Bakanı sözlerini Gustave Flaubert’in yakın arkadaşı Maxime du Camp’tan bir alıntıyla tamamladı: “Tarih Janus gibidir. İki yüzü vardır. Geçmişe de, şimdiye de baksa aynı şeyi görür.”
“Sanat ve sergiler paketlemek için yapılmamıştır. Onlar da yaşar ve paylaşmak içindir”, demekle yetinen bu eşsiz “Filarmonik Senfoni Sergisi ve Performansı”nın şefi, Sarkis’e sanat dünyası kadar, kültürü evrenin yarını ve küresel barışın anahtarı gören herkes hayran. Eline sağlık usta, ne mutlu ki sana bu dilde hitap edebiliyoruz...