Şarkı Söyleyen Kadınlar
Reha Erdem'in son filmi 'Şarkı Söyleyen Kadınlar' gösterimde.
Sungu Çapan/CumhuriyetVaktiyle çeyrek yüzyıl kadar önceki ilk filmi “A Ay”la dikkatimi çeken, “Korkuyorum Anne”, “Kosmos” gibi başyapıtların yanı sıra “Hayat Var”, “Beş Vakit”, “Kaç Para Kaç” gibi iz bırakan, biçim-içerik dengesini tutturmuş, iz bırakan, özgün filmler imzalayan ve genelde insan nedir sorunsalıyla, inanç temasıyla, çocukluk sonrası ergenlik dertleriyle uğraşagelen, gözde yönetmenim Reha Erdem’in, dağa çıkmış bir Kürt gerilla kızının dönüşümünü masalsı bir yaklaşımla ele alarak anlattığı, 2013 yapımı “Jin”i izleyen ama aslında “Jin”den önce çektiği son filmi “Şarkı Söyleyen Kadınlar”, yine ona özgü, esen yelin yapraklarını hışırdattığı ağaç ve doğa manzaralarıyla bezenmiş, yeni bir masalsı fantezi.
Filmin kahramanları, bir deprem beklentisinin ıssızlaştırdığı, Ruam salgınının fayton atlarını öldürdüğü, sık sık elektrik ve su kesintisi yaşanan bir adanın sakinlerinden, avcı “ihtiyar delikanlı” Mesut Bey (Kevork Malikyan), bir baltaya sap olamamış, üstelik karısı Hale’yle (Aylin Aslım) de boşanma sürecindeki kaygısız, gamsız, çocuk ruhlu oğlu Adem (Philip Arditi), Mesut Bey’in evini çekip çeviren, saf, iyi niyetli, cömert Esma kadın (Binnur Kaya), Esma’nın sokaktan bulup getirdiği Meryem (Jin’in Deniz Hasgüler’i), Mesut Bey’in “geçmişi karanlık” ahbabı, Meryem’le de evlenmek isteyen doktor (Vedat Erincin) ve ölen atı gömen, Esma’yı yatağına alan, kitap okuyan, suskun faytoncuyla Meryem’in ansızın adaya çıkagelen genç kocası.
Yine genelde kadını sürekli sömüren erkeklerin buyruklarını yerine getiren, saflık, masumiyet simgesi kadınlardan, biricik huzur kaynağımız doğada, yeşillikler içinde Meryem ve Hale’yle birlikte gülüp oynayarak şarkı söyleyen, jeneratör bile tamir eden, mucizeler yaratan, şifacı Esma’yı oynayan Binnur Kaya’nın öne çıktığı filmde, K. Malikyan, D. Hasgüler, P. Arditi ve V. Erincin’in performansları göz doldururken, Emek Sineması’nın sakalı koyvermiş, eski müdürü, sevgili Hikmet Bey de boy gösteriyor. Filmlerinde hayvanlara hep yer veren çevreci yönetmenin yine at, köpek, kedi, geyik görüntüleriyle doluşturduğu “Şarkı Söyleyen Kadınlar”da, hikâyeyi bütünleyici bir dış sesin dillendirdiği, dinsel bilgelik kokan ara metinler biraz didaktik kaçmış. Erdem, her zamanki gibi zaman-mekân değerlendirmedeki becerisini yineleyerek belli bir atmosfer yaratmanın üstesinden geliyor ancak bu kez merak uyandıran, eğlenceli anlatım giderek tıkanıyor ve deprem-kıyamet tasviri lafta kalıyor. “Kosmos”un ikna ediciliğinden, “Jin”in doğa-aşkınlık temalarından uzağa düşmüş “Şarkı Söyleyen Kadınlar” sonuçta yönetmenin parlak filmografisinde artık kendini tekrarladığı, orta karar bir film olmuş kanımca.