Saramago’nun heykelleri!
Jose Saramago’nun heykelleri, adı üstünde, estetize edilmiş kaya parçalarıdır. Yazar, Heykelden Taşa’da, yontarak, zımparalayarak şekil verir bütüne...
Faruk DumanSARAMAGO: ‘KÖRLÜK’E KADAR HEYKEL YAPIYORDUM’
1998 yılı mayısında, Saramago’nun yapıtları hakkında, Torino Üniversitesi’nde bir sempozyum düzenlenir. Eleştirmenler, akademisyenler, yazarlar konuşurlar ve sonunda da kürsüyü Saramago’ya bırakırlar. O da bir yandan kendi yazarlık yaşamını anlatır, bir yandan da, geçirdiği değişimleri heykel metaforuyla açıklamaya çalışır. Körlük’e kadar, diyor Saramago, heykel yapıyordum.
Bu heykellerin arasında Ressamın Günlüğü, Ricardo Reis’in Öldüğü Yıl, Manastır Güncesi, İsa’ya Göre İncil gibi önemli kitaplar var. Yazar, bu kitaplar dolayısıyla adının tarih romancısına çıkmasının yanlış olduğunu üstüne basa basa belirtiyor.
Tarihsel olaylardan söz eden bir yazar, eninde sonunda, kendi sürecinin romanını yazıyordur. En azından, bulunduğu çağdan bakıyordur olanlara. Bu da bakış açısının yer değiştiremeyeceği anlamına gelir. Bana göre, haklı.
YONTU KAVRANABİLİR BİR BİÇİM İÇERİR
Bu romanlar, yani Saramago’nun heykelleri, adı üstünde, estetize edilmiş kaya parçalarıdır. Yazar bunlara biçim vermiş, yontarak, zımparalayarak, bir bakıma, süslemiştir onu. Çünkü eninde sonunda, okurun görüp de yorumlayabileceği bir nesne olacaktır. Yani, heykel, kavranabilir bir biçim içerir. Bu biçimden de özellikle sıkı okurun, eğitimli gözün alıp aktarabileceği yorumların çıkması beklenir.
“Ressamın Günlüğü ile İsa’ya Göre İncil arasında geçen on dört sene boyunca kendimi adeta bir heykeli betimlemeye adamış gibiydim,” diyor Saramago, “Heykel nedir, taşın yüzeyidir, taşı taştan ayırmanın sonucudur.”
TAŞIN KENDİSİ; TOPLUMUN HAM HALİ!
Ama bir de taşın kendisi var. Yani, toplumumuzun ham hali. Biz, dünyanın sonuna dek, estetik nesneler üretip duracağız, heykeller yontup duracağız, Saramago, bu dönemde, dünyadan duyduğu rahatsızlığın doruğa çıktığını söyler. Belki taşı yontmayı ve yüzeyle ilgilenmeyi bırakmalıdır:
“Biz insanlar zulüm gibi doğaya ters bir şeyi insanın icat etmiş olmasını kabul etmekten aciziz. Körlük, heykeli betimlemekle uğraşmaz, taşın içine girmeye, en derin noktalarımıza ulaşmaya, bize kim ve ne olduğumuzu sordurmaya çalışır.”
Saramago’nun, tarih romanları yazarı olarak anılmaya itirazının nedeni de budur: Anlatısının bütünüyle içeriden gelmesini sağlamaya çalışır. Bir bakıma sezgilerinin, vicdanının biçimlenmesini ister, sonunda belki tüm iyi yazarların varmak isteyeceği kaideyi ister; kalemi vicdanının eline verir ve süslemeyi bırakır.
Heykelden Taşa / Jose Saramago / Çeviren: Emrah İmre / Kırmızı Kedi / 128 s.