Sanatla korona mücadelesi
Sandalyenizi pencerenin önüne koyun, pencerenizi açın veya sokakta kaldırıma oturun. Şarkılı, komik skeçli, koro ve danslı Margriet ve Leo’nun hikâyesini yerinizden kıpırdamadan izleyebilir, şarkılara eşlik edebilir, hatta güvenli mesafe ile dans bile edebilirsiniz.
Erdinç Utku /BelçikaMax Last tiyatro ekibi, yeni tip koronavirüs etkisini hafifletmek için sokağınıza bir tutam mizah ve kahkaha getiriyor. Canlandırılan aşk hikayesinde gözünüzden bir damla yaş akmayacağının ise garantisi yok!
SOKAKTA SANAT
Bu tiyatro oyununun dekoru sokak, meydan veya mahalleniz. Bir bölümü sokakta, küçük bölümler ise kapı kapı dolaşarak ya da küçük gruplar halinde sokakta konumlanmış tiyatroseverlere oynanıyor. Oyuncu ekibi yürüyerek yer değiştirirken, izleyenler evlerinden veya oturdukları yerden ayrılmıyor. Aslında Leuven’lı tiyatro grubunun yaptığı, “gezici sahne”yi sokağınıza getirmek, mahallenizde gezdirmek.
Yürüyen tiyatro! “İnsanlar kültür merkezlerine gelemiyorsa biz kültürü ve sanatı onlara götürürüz!” diye yola koyulan Max Last tiyatro grubu oyuncuları, “Van Raam tot Raam/Pencereden Pencereye” adlı sokak performansı ile insanların bahçelerinden, pencerelerinden, kapılarının önünden ya da sokağa attıkları sandalyeden virüs bulaşma riski olmadan sanatın tadını çıkarmasını sağlıyor. Geçen hafta sonu Ostend sokaklarında tiyatro rüzgârı estiren grup, izleyenlere “Dışarı çıkıp insanların tekrar gülümsediğini görmek güzel” dedirtti.
İlk kez 4 Temmuz’da Brasschaat’ta 3 ayrı sokakta mahalle sakinleriyle buluşan sokak performansı,18 Temmuz’da Belçika’nın ünlü sahil kenti Ostend’de geniş kitlelere ulaşma şansını yakaladı. Max Last, insanların içinde kendilerini bulabilecekleri çekici bir hikâyeyle sokak, mahalle veya meydanları şaşırtmak ve insanların yaşamlarına dokunmak istiyor.
Üstelik sanal olarak bilgisayar ekranlarından değil, gerçek oyuncular, dansçılar ve müzisyenlerle! Max Last ekibi; Jonas Van Thielen, Matthias Van de Brul, Martje Ceulemans, Elsa Van Dijk ve Koen Monserez’den oluşuyor. Ekibin beyni Monserez, “Yaptığımız, yarayı sarmak aslında. Performans sırasında şarkı söylüyoruz. Bazen de birlikte şarkı söylüyoruz. Küçük bölümler, sahneler halinde canlandırıyoruz.
İnsanların mutlu olduklarını hissediyoruz. Bir tür kurtuluş, özgürleşme eğlencesi bu” diye anlatıyor zor günlerde mahalle sakinlerine verilen bu sanat hediyesini. “Pencereden Pencereye” iptal edilen yaz sanatsal etkinliklerinin yarasını sarmak için hoş bir yara bandı işlevi görüyor. 1968 doğumlu oyuncu ve yönetmen Monserez, meşhur Flaman dizisi “Thuis”te, Filip Lamote rolünü canlandırıyor.
Korona zamanlarında okulların kapanması, herkesin evinde karantinada kalmak zorunda olması savaş zamanlarına, koronavirüs önlemlerindeki gevşetmeler de savaşın sona ermesine benzetiliyor oyunda. Leo, uzun süre sonra askerden eve dönüyor.
Nişanlısı Margriet’i arıyor. Leo, askere gittikten sonra Margriet kuru çiçek satarak yaşamını sürdürmektedir. Savaşın bittiğini duymuştur, dört gözle Leo’sunu beklemektedir. “Peki, Leo’su geri gelecek mi? Leo ve Margriet birbirlerini arıyorlar ama bu uzun sürede köprünün altından çok sular geçmiş olmalı. Zaten sokak da aynı sokak mıdır? Bunca zamandan sonra Leo ve Margriet de değişmedi mi? Hâlâ birbirleriyle evlenebilirler mi” soruları sorulurken, çiçekçi kız Margriet muradına eriyor.
MEZARLIKTA ŞİİR VE ŞARKI
Korona zamanlarında insanların sevdiği kişilere veda etmesi, imkânsız değilse bile zor. Bu veda normalden çok daha zor. Müzik ve şiir, insanları bir araya getirebilir ve zor zamanlarda iyileşmeyi hızlandırabilir.
Bugünlerde Belçika’nın Gent şehrinde, koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirenleri anmak ve acıyı hafifletmek için mezarlıklarda şiir okunuyor ve şarkı söyleniyor. Bu tür bir anma etkinliği için en iyi yer mezarlık olsa gerek.
Etkinlik sırasında aralarında mesafeye dikkat ederek mezarların etrafına oturmuş ağızları maskeli insanlar şiir okuyanları ve şarkı söyleyenleri dinliyor. İsterse kendisi bir şiir okuyor ya da şarkıya eşlik ediyor.
Her zor anımızda yanımızda olan sanat, virüs ile mücadelede de bize omuz veriyor. Yaşarken direncimizi ve moralimizi artırmak için sokağımızda yürüyen tiyatro olarak yüzümüzü güldürüyor. Ölürsek de dillerden şiir ve şarkı olarak dökülüp “şiirsel bir veda” oluyor, kalanların ise acısını hafifletiyor.
erdincutku@binfikir.be