Sanatı zenginleştiren usta Mengü Ertel

Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde 4 Mart'ta açılan, Bir Usta Bir Dünya: Mengü Ertel- "Tepe tepe kullanıyorum hülyalarımı" sergisi kapsamında dün oğlu Murat Ertel'in moderatörlüğünde Zeynep Oral, Sabiha Tansuğ ve Erkal Yavi'nin konuştuğu bir anma etkinliği düzenlendi.

cumhuriyet.com.tr

TRT 2 1989 Sezen Ünal yapımı 20 dakikalık röportaj belgeselle noktalanan yıldönümünde sadece Mengü Ertel değil onun kuşağını besleyen Muhsin Ertuğrul, Adalet Cimcoz'un Maya Sanat Galerisi çevresi özlemle anıldı.

Olgunluk dönemindeki başarısının tohumlarının çok genç yaşlarda, İlhan ve Aydın Arakon'un yanında sinema oyunculuğu ve dekoratörlük yaptığında, İpek film stüdyo­larında Ferdi Tayfur'la çalıştığında, Adalet Cimcoz'un Maya Sanat Gale­risi ortamında, Muhsin Ertuğrul yö­netimindeki Küçük Sahne'deki çı­raklık günlerinde, çalıştığı sanat dergilerinde, "Dolmuş" dergisinin karikatür sekreterliğini yaptığında, Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrencilikte, Sinematek'in kuruluş yıllarında atıl­dığı anımsatıldı.

Grafik sanatçısı Erkal Yavi; “Mengü Ertel’in yaşam serüvenini ve eserlerini kendi ağzından aktaran bu belgesel anlatım ustası olduğunu, her şeyi çok iyi ortaya koydu.” dedi. Yavi, birlikte uzun yıllar çalıştığı Ertel’i, onun özgün bir sanat okuluna dönüşmüş, düzenli, zengin atölyesini anlatarak; “Mengü abiyle hiçbir zaman ilişkimiz kopmadı, desteğini benden çekmedi. Bugün halen, atölyeme gelenler bilir,  bilgisayarım açıldığında karşıma Mengü Ertel in portresi çıkar. Her çalışmaya başladığımda bana destek verir. İyi ki doğdun yoksa ben şimdi yoktum.” derken duygulu anlar yaşadı. Oğlu müzisyen Murat Ertel de; “Babamın atölyesi pek çok sanatçıyı yetiştirdiği gibi sanatçı olmayan insanları da koruması altına aldı.” diyerek o günlerle ilgili anılarını paylaştı.

Tansuğ, Ertel’in geleneği, doğayı nasıl yorumladığı üzerinde durarak; “Onun afişinde karanfil, göz, gözboncuğu onun heyecanıyla bambaşka bir hal alırdı. Herşeye çok hassas, verici, anlamaya çalışan bir insandı.” dedi. Yaptığı tasarıma müşteri işi değil sanat eseri olarak baktığını, Sümbülname kitabının tasarımı için ondan çok titizlendiğini anlattı. Yavi ise; “Mengü Ertel, yaptığı tasarımlarda geleneksel motifleri bir anlamları olmazsa ve kavramsal olarak oturmazsa kullanmazdı. O, geleneksel olanı hiç bir zaman olduğu gibi kullanmadı. Gelenekseli içselleştirip yenileyerek değiştirdi.” sözleriyle katkıda bulundu.

Emeğiyle, katkılarıyla, coşkusuyla, ki­şiliğiyle yaşamı, sanat dünyamı­zı zenginleştiren, sayısız afiş, logo, kitap ve dergi kapağı, tiyatro dekoru hazırlayan usta tasarımcı Mengü Ertel’i 1969 yılında ilk afiş sergisini açtığı günlerden beri tanıyan, Milliyet Sanat için desteğini alan Zeynep Oral; “Mengü Ertel'i, ben yalnızca "grafik sanatçısı" sözcükleriyle tanımlayamıyorum. O, tüm sanat alan­ları arasında kurduğu köprüler; ördüğü ağlarla var oldu. Mimari ve arke­olojiden, sinema ve tiyatroya, fotoğ­raf ve resimden enstalasyona, edebi­yattan müziğe, ama mutlak ve mut­lak şiirden geçen üretiminde farklı sanat alanlarının tüm olanaklarını zorladı. Farklı disiplinler arasındaki ilişkileri güçlendiren bir öncü oldu.” sözleriyle betimledi.

Kavramsal sanat anlayışını yansıtan; Çehov oyunlarının afişleri, Kanlı Düğün, İstanbul Festivalleri afişi gibi pek çok yapıtı üzerinden talep beklemeden resim yapar gibi çalışan Ertel’in sanat anlayışını Zeynep Oral onunla yaptığı röpotajdan okudu, Şöyle diyordu Mengü Ertel; "Afişin gücü, mesajını en dolaysız, en yalın bir şekilde ve anında  vermesinden doğar. Afişin, taşıması gereken içerik, önceden belirlenmiş­tir. Bu özellikler, afişin kişi tarafın­dan hemen algılanmasını sağlar. Afişle verilen bir mesaj, herhangi bir yazı ya da şiirdeki gibi çeşitli rast­lantılarla, okurun isteği ya da vaktiy­le sınırlanmaz. Afiş karşınızdadır. Bir anda dikkati ya çeker ya da çek­mez. Dikkati çektiği an, kişiyle afiş arasında özel bir ilişki kurulmuş ve böylece afiş işlevini yerine getirmiş sayılır. Kendime bir tek kural koymuşumdur bu konuda. Bir Japon sanatçısının, Hirochi Ohchi'nin sözlerini prensip edindim."  Şöyle diyor Ohchi: "Eğer bir afiş yapıldığı amacın dışında, herhangi başka bir amaçla kullanılabiliyorsa, olmamış demektir."

Zeynep Oral, Mengü Ertel’in Paris'te 1975 yılında iki binin üzerinde afiş arasından “Jan Dark’ın Çilesi”yle Büyük Ödülü almasını da en yalın biçimde ve yalnız o konuyı anlatmayı başarmasına bağladı. Konuşmalar boyunca Ertel'in sanat dünyamızı zenginleştiren afişleri ekrana yansıdı.

Konuşmacılar ölümünden bu yana 11 yıldır açılamayan afişlerini, resme, enstalasyona uza­nan tüm eserlerini bir çatı altında toplayacak Mengü Ertel Müzesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Devlet ve Şehir Tiyatroları’na, Devlet Opera ve Balesi'ne MSÜ Güzel Sanatlar Fa­kültesi'ne, başta İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı olmak üzere tüm ku­rumlara Zeynep Oral’la birlikte seslendiler:
“Koca cüssenin altındaki kelebek kanadı duyarlılığı, Olympos tanrıla­rına taş çıkaran sakalı, gür kahkaha­sı, çocuk gözleri artık yok Men­gü'nün ama bari yetim kalan afişle­ri, posterleri, kitap kapaklarını, çiz­ginin şiirini, koca çınarın yaprakla­rını yitirmeyelim. ”

Beyoğlu, Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’ndeki anma etkinliğine eşi Ülfet Selçuk Ertel, Ruhan Selçuk, Rabia Çapa, Candeğer Furtun, Sadık Karamustafa, Ümran ve Erol Bulut, Bilge Alkor, Nur Koçak, Seyhun Topuz, Yıldız Alpar, YK Kültür Sanat Yayıncılık Genel Müdürü Tülay Güngen, Veysel Uğurlu’nun da aralarında bulunduğu dostları, hayranları katıldı.