Sanatçılardan kültürü özelleştirmeye isyan
Devletin kültür ve sanat kurumlarını özelleştirmeyi düşünmesi, sanatçı ve aydınların tepkisini çekiyor.
EZGİ ATABİLEN / EVRİM ALTUĞTBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, önceki gece kabul edilen son tasarısında, ‘özelleştirmeye 100 özel kurum’u daha eklemek üzere.
Buna göre ‘Özelleştirme İdaresi, 100 kurumun varlıklarını devralabilecek veya bunları satabilecek’. Aralarında İstanbul Atatürk Kültür Merkezi, Türk Tarih Kurumu, Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi ile Türk Dil Kurumu’nun da bulunduğu bu listeyle ilgili olarak, sanatçı, yazar, dilbilimci ve eleştirmenlerin görüş ve uyarılarını dinledik:
AHMET MÜMTAZ TAYLAN / Yönetmen, oyuncu: “Özelleştirme kapsamında bir kuruluşu alacaksanız, ne için alırsınız? Daha kârlı ve para kazanan bir yer haline getirmek için değil mi? Bir yerin özelleştirilmesi için cazip olması gerekir, örneğin taşınmazları olması gerekir, değil mi? DT’nin iş makinaları, sahne önü ve arkasında emek veren insanlarıdır. DT’yi kim hangi nedenle satın alacak?.. Şimdi karar buysa, devlet bütün bu alanlardan çekiliyorsa, hiçbir sanatsal, artistik, kültürel bir yatırımda bulunmayacaksa, DT’nin özelleştirilme kararı bu çerçevede anlaşılabilir. Aksi halde bu hem kabul edilemez, hem de anlaşılamaz olur. Ayrıca, DT özerkleştirilebilir. Özerkleştirilmelidir.”
Prof. EMRE KONGAR / Yazar, Sosyolog: “AKP iktidarı, kendine özgü bir tarih yaratma peşinde, ne yazık ki mevcut iktidarına destek veren bir tarih yaratmak istiyorlar. Oysa tarih, yapanların gerçek tarihidir. Saptırarak yazanların değil. Ben bunu ‘Tarihimizle Yüzleşmek’ kitabımda uzun uzun anlattım. Kendi ideolojik modellerine göre yarını inşa etmek isteyenler, bugünü saptırırlar. Bugünü saptırmak için de, tarihi iyice yozlaştırırlar. Türk Tarih Kurumu, asla ve asla herhangi bir siyasal iktidarın emrine verilemez. Hele hele, dünü bugünü ve yarını saptırmak iddiasında olan AKP iktidarının emrine hiç verilemez.”
SEVGİ ÖZEL / Dil Derneği Başkanı, yazar: “Türk Dil Kurumu, 1983’te Atatürk’ün eliyle yazdığı vasiyetnamesi çiğnenerek 12 Eylül’cülerce kapatıldı. TDK’yi Atatürk bir dernek olarak kurmuştu. Kenan Evrengiller hukuk dışı bir yolla Atatürk’ün vasiyetnamesini çiğneyerek yasa zoruyla Türk Tarih ve Dil Kurumlarını Başbakanlık’a bağlı bir devlet dairesi yaptılar. O günden sonra, yani 1983’ten sonra, Atatürk kurumları siyasetin güdümüne girdi. Hangi parti iktidardaysa, onlar ne istiyorsa, onu yaptı. Türkiye Türkçesi için, olumlu hiç bir ürünü, çabası yok. Atatürk’ün başlattığı Dil Devrimi’ne de sahip çıkmadı; tersine, devrimden uzaklaşmaya başladı. AKP döneminde ise, siyasetin tam güdümüne girdi. Örneğin, FETÖ’cülerin düzenlediği ‘Türkçe Olimpiyatları’nda başrol oynadı. Hatta AKP, bu olimpiyatları düzenleyenlerden, ödül de aldı. Atatürk’ün İş Bankası’ndaki hisselerinin gelirini TTK ve TDK kullanıyor. Aslında vasiyet, CHP’nin koruyuculuğunda. Atatürk’ün kalıtından gelen parayı nereye kullandıklarını doğru dürüst kimse bilmiyor. Ama siyasetin kullandığı konusunda, basına yansıyan bilgiler oldu. Bunun yanı sıra o paranın yandaş etkinlikleri ve kitaplarına kullanıldıklarını da, TDK’nin sitesine giren, görebilir. TDK’nın ‘çapulcu’ sözcüğünün anlamını bile iktidar anlayışına göre değiştirdiğini hepimiz biliyoruz. Görünen o ki, iktidar yetinmiyor. Atatürk kurumlarını tümden ortadan kaldırmak, dolayısıyla vasiyetnamesinin de üstünü çizmek istiyor. Yapacakları bu iş Cumhuriyet kurumlarından ikisine doğrudan saldırıdır, onları yok etmektir. Bu hepimizin lanetlediği ‘darbe’ gelişiminden yarar sağlamak, fırsatçılıktır.”
MEHMET BİRKİYE, rejisör, oy: “Özelleştirmeden eğer kârlılık kastediliyorsa, DT adına konuşursam, iyi sanat yapmak için kârlılık fikri ve kavramının olamayacağına inanıyorum. Çünkü bunlar, kamunun desteği ile hizmet verirler ve ancak böylece sanat dediğimiz şeyi yapabilirler. Ama iş, bir bilet fiyatı ve kârlılığa dönerse o zaman iş bir ürün haline gelir ki, liberal piyasanın bir metası olmadan öteye gidemez ve ortada ne sanat, ne de kültür kalır. Bütün çağdaş ülkelerde bu tür sanat o veya bu şekilde kamu kaynaklarıyla desteklenir. Türk tiyatrosunun ana aksı olan bir alanı da her halde hiç kimse getirmek istemeyecektir.”
DİKMEN GÜRÜN, eleştirmen: “Eğer Devlet Tiyatroları’nın özelleştirileceğine dair haber doğru ise, “OHAL Yasası, sen nelere kadirsin” diyeceğim! Yıllarca TUSAK dediler, onu dediler, bunu dediler ve sonunda, torba yasa ve OHAL ile olayı kendilerince bir çırpıda çözecekler. Devlet Tiyatrolarının özelleştirilemesi yanlıştır. Bu ülkenin tiyatro geçmişine saygısızlıktır. Öncelikle dünya tiyatrolarını çok iyi etüd etsinler Kültür Bakanı ve onu yönlendirenler. Tabii ki bu sözlerim Devlet Opera ve Balesi için de geçerlidir. Tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi bizde de hükümetler ülkenin kültür ve sanat hayatına destek olmak durumundadır, köstek değil.”
‘İşte size buldozer!’
YÜCEL ERTEN, Yönetmen: “İktidar özgürleştirme, özerkleştirme, özelleştirme konularında şuursuzca laf çevirirken; asıl niyetlerinin yıkımcılık olduğunu söylemiştik. İşte size buldozer. Ülkenin insana yatırım kaynak ve enstrümanları yok edilerek, sahne sanatları ihale-rant tezgâhında çarmıha gerilmekte.”
ZELİHA BERKSOY, Oyuncu, yönetmen: “Dünyanın birçok uygar ülkesinde ödenekli sanat kurumları toplumlara sanat ve kültür açısından, üst düzeyde ve kapsamlı bir hizmet vermektedir. Bizde de, 67 senedir Türkiye çapında halka ucuz biletle kesintisiz olarak hizmet veren ödenekli kurumlardır bunlar. Daha da geliştirilip yaygınlaştırılmaları zorunluyken, özelleştirilmeleri son derece sakıncalıdır. Gönül ister ki, bu kurumlara daha fazla yatırım yapılsın. Yetişmiş sanatçılar çok daha fazla bu kurumlarda istihdam edilsin ve 81 ilde ödenekli devlet tiyatroları perdelerini her gece açsın.”