Sanatçı Kerem Görsev: 18 yaşa 'HAYIR'

Yeni albümü ‘Spring Water’ı piyasaya çıkaran Kerem Görsev ile caz, doğa ve memleket meseleleri üzerine konuştuk.

Emrah Kolukısa

Günler sonra güneşin ilk kez yüzünü gösterdiği bir günde çalıyorum Kerem Görsev’in Emirgân’daki evinin kapısını. En son 2011 sonlarında geldiğimi anımsıyorum buraya. Daha da ilginci, biz aslında 30 yıl önce bir yaz boyu aynı yerde çalışmıştık. Bodrum’da yeni açılan bir otelde ben henüz lise mezunu bir resepsiyon görevlisiydim, Kerem Görsev de belli akşamlar otelde caz çalan, benim uzaktan hayranlıkla dinlediğim bir müzisyen. Bunu hatırlattığımda çok şaşırıyor önce ve seviniyor da: “Ama o zamanlar da hep caz çalardım, hatırlıyorsun” diyor. Biraz eski günleri yâd ettikten sonra efsane müzisyenlerle, Joe La- Barbera, Darek Oles gibi isimlerle çalıştığı son albümüne geliyoruz.

-İlk albümünüzü 1994’te, bundan 23 yıl önce yayımladınız. Şimdi “Spring Water” geldi, son albümünüz. 23 yılda bu çıkardığınız 17. albüm.

Bak piyanonun üstünde yeni notalar var. Onlar ne biliyor musun? 2019’da gidip yapacağım projenin notaları. Alan Broadbent, biliyorsun, kaç tane Grammy’si var, dünyanın en iyi piyanistlerinden, olağanüstü bir aranjör, yine onunla yapacağım. Bestelerin hepsi benim, yolladım ona, yazdı ve hazır. Adı da “Olive Tree” (Zeytin Ağacı) olacak. Benim bazı zeytin ağaçlarım var, Kemikler köyünde. Bodrum havaalanına 4 kilometre uzaklıkta bir yer. Tepede bir dağ köyü, orada benim 300 yıllık zeytinlerim var. Onlara sarılıp öpüyorum böyle. Bugün Hatay ve çevresinde Doğu Roma’dan kalma 1500-2000 yıllık zeytinler var. Neler görmüş onlar. Ben de sabahları kendi zeytinyağıma banıyorum ekmeğimi, o bana yetiyor işte.

-Doğa sizin albümlerinize hep sızıyor bir yerlerden.

Çünkü doğadan geldik. Sonra da zaten toprağa geçeceğiz. Ben yaşanmışlıklardan ve tabiat olaylarından çok etkilenirim. Bizi yöneten zaten tabiat olayları. Beni de mesela şunlar da yönetiyor. (Köpeği Misty’yi gösteriyor) 40 yıldır köpeklerim var benim. Yani dünya bizi var etti, yine o yok edecek. Ona şefkatli davranmalıyız.

-Bir de Soma ile ilgili bir parça var albümde. “Requiem For Soma” (Soma’ya Ağıt).

Olay olduğunda ben evdeydim. Bu haberi gördüm, dellendim. Çok yaraladı beni o olay ve bu müziği yazmaya başladım. Bitirdim ve geceleyin de Alan’ı aradım, “Bak” dedim, “böyle bir felaket oldu. Bir Ağıt yazdım”. “Bunu büyük orkestraya yaz” dedim ama ne zaman kaydedeceğimi bilmiyordum, içimden geldi yazdım.

‘Kalbine gelen hançer...’

-Memleket ahvali nasıl yansıyor size? Tüm bu terör olayları, kutuplaşma, başkanlık referandumu gibi tartışmalar ruhunuzu sıkıyor mu?

Sıkmaz mı? Bu işler nasıl bitecek bilemiyorum. Biz mutlu olmak istiyoruz, hepsi o. Kavgasız gürültüsüz, itişsiz kakışsız, birbirine hakaret etmeyen... Mesela üniversiteden bu entelektüel insanların çıkartılması eğitimi çok geriletir. Düzelmesi lazım bunların. Türkiye’nin göğsünü, Atatürk’ün de söylediği gibi, Batı’ya dönmesi lazım. Doğu’da işimiz yok bizim. Biz doğuya sırtımızı dönüyoruz, sırtımızdan hançerliyorlar bizi. Biz şimdi bir de doğuya göğsümüzü dönüyoruz. Ama kalbine gelen bir hançer öldürür insanı.

-Baskı ortamı hep vardı değil mi ama bir yandan da? 1980’de de yaşadık bunları.

12 Mart’ta falan da oldu bunlar. Benim babam da yazar çizer takımındandı, gelir polisler evden alırlardı, götürürlerdi. Evin içindeki piyanoya annem Karl Marx kitaplarını saklardı. Polisler gelince mahalleye utanırdık biz, halbuki utanacak bir şey değilmiş bu. Benim babam fikir suçlusuymuş, söylediklerinden, yazdıklarından yargılanan bir insanmış. Ne adam öldürmüş, ne birine tecavüz etmiş... Böyle üzücü süreçlerden geçtikten sonra, inşallah diyoruz bu ülke temiz, saf, gönlü, kalbi, zihni Batı’ya bakan, modern bir ülke olsun.

‘18’lik milletvekili olmaz’

-Bir yandan da olası bir rejim değişikliği söz konusu.

Ben inanmıyorum ona. İmkânı ihtimali yok, olmaz. Bunların hepsi gelip geçici. Bu parti 15 sene kaldı, üç sene daha kalır, sonra öteki gelir... ANAP da öyle olmadı mı? Çok güçlüydü başta, sonra yıllar içinde eridi gitti. Sosyal demokratların ben bir gün tek başına iktidar olacaklarına inanıyorum.

-Yani referandumdan “hayır” mı çıkacak sizce?

Valla bir kere çok rahat rahat “evet” çıkmaz. Bir de mesela 18 yaşında milletvekili olma meselesi var... Ne olacak yani okulunu mu bırakacak bu çocuk? Uzaktan kumandalı robot gibi, biat edecek adam mı olacak bunlar? Olmaz. 18 yaşında hâlâ bir çocuktur bu insan. Eğitimi yok, kişiliği oturmamış. Buna ‘hayır’ diyorum ben.

‘Cazcı kirasını bile ödeyemez’

-Bugün bir caz müzisyeni sadece müzik yaparak Türkiye’de hayatını rahatça kazanabilir mi?

Dürüstçe söyleyeyim, evinin kirasını bile ödeyemez. Çalacak da kulüplerde, 100- 200 lira alacak. Ayrıca kulüp mü kaldı? Bir Nardis var işte, o da herkesi destekliyor, açılalı da 16-17 sene oldu, başka caz kulübü falan yok. Caz kulübü açmak modaydı bir ara. Onlardan uzak durmak lazım. Yürütmek çok zor bir caz kulübünü. Caz müzisyeni olmak da çok meşakkatli, zor bir iş. İnanıp da arkasında durduğun zaman, yaşıyorsun. İşin gerçeği bu.

-Siz de bir ara bir kulüp açmamış mıydınız?Evet vardı benim, ama bin pişman oldum. Ticaret benim işim değil. Caz ne biliyor musun esasında? Siyasi partilerden örnek verirsek, caz bir Yeşiller Partisi. Çok azdır dinleyicisi ama hep iyi dinleyicisi vardır. Kalbi temiz, entelektüel seviyesi yüksek. İnsancıl olan, doğa ve hayvan sevgisi olan... Caz ve klasik müzik dinleyicisi böyledir. Bu topluluğun çok artmasına ihtiyacımız var.