‘Sanatçı kayıtsız kalamaz’

Sanatçı Gaye Su Akyol ve babası ressam Muzaffer Akyol'un üçüncü ortak sergisi 'Tahayyüller Okyanusunda İki Kuş' 5 Şubat akşamı Ekavart Gallery'de ziyarete açıldı. 28 Şubat'a kadar açık kalacak sergi gücün dikte ettiği gerçekler yerine, kendi 'karşı gerçeklik'lerini kurguladıkları tahayyüller kâinatını anlatıyor.

Ayça Han

Gaye Su Akyol’un eserlerinde kadınlar, aralarında sözleşmişler gibi sıkı bir dayanışmayla, yoğun bir atmosfer eşliğinde gücü, arzuyu, değişimi yeniden tanımlıyor, toplumsal cinsiyet rollerine başkaldırıyorlar. Muzaffer Akyol’un eserlerinde kâinatın devinimi, dönüşümü nar formuyla vücut buluyor. Sökülen narlar, kurtlar sofrasında paylaşılan büyük pasta, politik mevsimin çetin şartlarını haber veriyor. “Ben bu çocuk yüzü Gezi’de gördüm” dizesiyle başlayan şiirin konu olduğu tablosunda, Berkin’in çocuk gözlerini görebiliyorsunuz. 5 Şubat akşamı Ekavart Gallery'de açılan sergi, 28 Şubat'a kadar ziyaret edilebilecek.

İlk ortak sergilerinin üzerinden dokuz yıl geçmiş olan ikiliyi, üçüncü defa bir araya getirenin ne olduğu sorusunu şöyle yanıtlıyor Gaye Su Akyol: “Sırlarına nail olamadığımız şu sonsuz kâinatta, kısıtlı bir zaman diliminde karşılaşıp bir araya gelmiş, devrimizi tamamladığımızda yine sırra kadem basıp bilinmeyene karışacak olan canlılarız. Beni yalnızca resimde değil; hemen hemen bütün eylemlerimde harekete geçiren başlıca motivasyonlardan biri bu. Bir diğeri de şu; insanlık tarihi müthiş bir düalizmle deviniyor; acılarla, savaşlarla, tuhaflıklarla, bir yandan sevgiyle, güzellikle, zarafetle, tutkuyla... Yaşadığımız coğrafyanın, içine doğduğumuz gerçekliğin, insanlık tarihinin yüzleştiği en az diğerleri kadar garip bu dönemin izlerini, yaptığımız resimlerle kayıt altına alan iki tutku dolu birey, iki isyankâr, bazen çelişen, bazen uzlaşan, dost, sırdaş, baba-kız ve belki de birer yabancı olarak, birbiriyle ilişkili fakat bağımsız bu kompozisyonları su yüzüne çıkarmak istedik.”

‘Bu senin yolculuğun’
Kadınların aralarında sözleşmişler gibi sıkı bir dayanışmayla, yoğun bir atmosfer eşliğinde gücü, arzuyu, değişimi yeniden tanımlayıp, toplumsal cinsiyet rollerine başkaldırdıklarına şahit olduğumuz sergide; Gaye Su Akyol, kadınlarının neler anlattığını şöyle ifade ediyor: “Kadınlardan ölesiye korkan bir dünyada yaşıyoruz. Yazılı / yazısız kurallarla, ahlak bekçileriyle, cinsiyet rollerine güvenerek kurdukları hiyerarşiyle susturulmaya çalışılan, kullanılan, ekonomik, sosyal, psikolojik olarak sömürülen, politik bir figür olarak sürekli aşağılanan ve tasmasını erk’in tuttuğu bir hapsedilmişlik. “Kimsenin ‘sen’i tanımlamasına izin verme, bu senin yolun, senin yolculuğun, senin kâinatın” diye haykıran, içine hapsedildikleri camı kırmaları beklenen kadınlar, el ele kendi karşı-realiteleriyle, içinde yaşadıkları gerçekliği bozan ve yeniden yaratan kadınlar var bu sergide.

‘Gezi’de gördüm’
Kendisini besleyen ve eyleme geçirenin öncelikle Anadolu’dan aldığı ilham olduğunu söyleyen sanatçı Muzaffer Akyol ise ortak yaşam alanında buluşan demokrasinin simgesi olarak gördüğü “Nar”dan yola çıkarak yaratmış eserlerini. Meselelere kayıtsız kalarak sanatçı olunamayacağını ifade eden Akyol şunları söylüyor: “Sorumluluklarımın bilincinde olarak hamur yoğurduğum teknem hep Anadolu olmuştur. Bu topraklarda var olmuş binlerce yıllık uygarlıklar, benim aynam olmuştur.
Geçmişi hep terkimde taşırken, geleceğe yeni şeyler bırakmanın yoğunluğu ve sorumluluğu içindeyim. Olaylara tanık olmak, olayların içinde olmak, bir arı gibi çiçekten bal üretirken acının ve sevincin yörüngesinde dönmek beni besliyor. Sanatçı, asla gizlenen, sütre gerisine çekilen, meselelere kayıtsız kalan şahıs olamaz. Bu tiplerden asla sanatçı olamaz.” Tanıklık ettiği bu çağda, içindeki narı dürtenin Gezi’de gördükleri olduğunu anlatan Akyol, “Gezi’de nar portreleri gördüm. Sadece gözleriyle konuşan, flüt çalan, piyano tuşlarında Mozart’ın ‘Türk Marşı’nı icra eden, halay çeken, dans eden narlar gördüm. Nar çığlıklarına tanık oldum, sonra da resimlerini yaptım” diyor. Sanatçının bir köşesinde “Ben bu çocuk yüzü Gezi’de gördüm” diye başlayan bir şiirin yer aldığı ve üzerinde “Ben Narım. Ben Narın çocuğuyum. Sıktınız. Çatlattınız. Ahtım olsun... Aşk olsun...” yazan eserinde ise Berkin Elvan’ın gözleri size bakıyor.