‘Sanata evet, başbakana hayır’

Türkiye’de sanatın saldırı altında olduğunu vurgulayan heykeltıraş Aksoy, Nâzım Hikmet heykeliyle sanat, özgürlüklere ‘evet’ demek istediklerini söylüyor.

Ceren Çıplak/Cumhuriyet


Heykeltıraş Mehmet Aksoy’un Kars’taki heykeli Haziran 2011’de vinçle linç edilmişti… Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, yapımı henüz tamamlanmamış “İnsanlık Anıtı” heykeline “ucube” diyerek yıkılmasını buyurmasından kısa bir süre sonra…

Dün 112. yaşı kutlanan büyük ozan Nâzım Hikmet yaşasaydı, acaba memleketindeki bu manzaraya ne derdi? Bu soruyu heykeltıraş Mehmet Aksoy’a sorduk. Çünkü dün açılışı gerçekleşen “İki Yakaya Nâzım Hikmet Kültür Köprüsü” adlı heykel onun elinden çıkmıştı. Aksoy, bu heykelle, Nâzım’ı andığını ve onu İstanbul’la, memleketiyle, Boğaz’la, denizle, martılarla buluşturduğunu söylüyor.

70 ton mermerden

Aksoy, Türkiye’de sanatın saldırı altında olduğunu vurgulayarak, 70 tonluk Afyon grisi mermerden bir buçuk yılda yontarak ortaya çıkardığı heykelin açılışıyla, sanata, özgürlüklere “evet” demek istediklerini belirtiyor:

“Sanata, onurlu davranışlara, dik duruşa ‘evet’ diyoruz. Biat etmeyeceğimizi söylüyoruz. İyiden, güzelden, doğrudan, insandan, haklıdan yana olanlardan korksunlar. Özgür düşünceye ‘evet’ diyoruz. Farklılıkların güzelliğini ve zenginliğini savunuyoruz. ‘Bu Memleket Bizim’ diyoruz… Memleketimizi, insanımızı seviyor, empati ve anlayışla kucaklıyoruz. Bizi birbirimize kırdırmaya, ayırmaya, ötekileştirmeye kimsenin gücü yetmeyecek diyoruz.”

Ünlü heykeltıraş, umutlu ve kararlı:

“Biz umutlu olmaya; türkülerimizi söylemeye, heykel yapmaya, resim yapmaya, bizi var edecek şeyleri yapmaya devam edeceğiz…Yalnız da değiliz.

Nâzım Senfonisi

Aksoy, heykeli bir Nâzım Hikmet senfonisi gibi düşündüğünü belirtiyor:

“Nâzım’ın şiirinde müthiş bir ses, müzik, uyum, içerik ve biçim bütünlemesi vardır. Nâzım’ın bu yanını da anlatmaya çalıştım.  Heykeli bir Nâzım senfonisi gibi düşündüm. Formların üzerine yansıyan ışık kompozisyonunun çıkardığı sesi duyalım istedim.”

Evrensel bir şair

Nâzım Hikmet’in evrensel bir şair olduğunu vurgulamadan da edemiyor Aksoy:

“Nâzım, Anadolu’nun sesini, bu topraklardan insan manzaralarını dünyaya duyurmuş bir şairdir. Her şeye rağmen umut ve yaşama sevinci taşıyan bir insan... Yaşadığı topluma karşı büyük bir sorumluluk taşıyordu. Yalnız Türkiye’de değil yurtdışında da yaprak kıpırdasa Nâzım’ın haberi oluyor ve tepki koyuyordu.”

Heykel düşmanlığı

Geçenlerde Saraçhane Parkı’nda yeşil alan çalışması gerekçesiyle kepçelerle sökülürken parçalanan heykellerle ilgili olarak sorumluları kınayan Aksoy, ülkemizde heykele karşı hâlâ bir antipati olduğu kanısında:

“Heykelin form dilinde bir anlatım olduğunu kabul etmiyorlar. Nasıl şiir yazılıp şarkı besteleniyorsa heykel de form dili üzerinden şarkı söylemektir; bir duygunun, düşüncenin görüşün dışavurumudur. Türkiye’de en az 200 heykel kaldırıldı. Biz heykele anlam veriyoruz, sanırım o anlamı farklı anlıyorlar.”

Aksoy, “Heykele hâlâ tapınıldığını mı sanıyorlar acaba?” diye sormaktan alamıyor kendini: “Heykel kültürünün ne olduğunu bilmiyorlar. ‘İnsanlık Anıtı’ Talibanvari bir vahşetle, kızgın, tuhaf bir hırsla yıkıldı.”

‘Ucube’ TDK’ye soruldu

Aksoy’un “İnsanlık Anıtı”nın yıkımıyla ilgili olarak Başbakan Tayyip Erdoğan’a açtığı dava ise sürüyor. Mahkemenin, “ucube”nin anlamını Türk Dil Kurumu’na sorduğunu ve yanıt beklediğini öğreniyoruz:

“Başbakan TOKİ  binalarına baksa, ucubeyi görecek, Türk Dil Kurumu’nu da TOKİ binalarına davet edeceğim!”