Sanat tarihindeki en büyük soygun girişimi
BAFTA’dan en iyi yönetmen ödüllü film ‘Amerikan Soygunu’ bugün gösterime giriyor
Sungu ÇapanABD sanat tarihindeki 1980’li yıllarda meydana gelmiş en büyük ve heyecan verici hırsızlık girişimlerinden birini konu edinen “American Animals-Amerikan Soygunu”, gerçek bir hikâyeden uyarlanan filmler arasında şimdiden öne çıkan ilginç bir soygun hikâyesini perdeye taşıyor. 19. yüzyılın ikinci yarısında, vahşi doğada gözleyip gözlemlediği, büyüklü küçüklü, çeşitli yabani kuşları ayrıntılı, büyük boy tablolar halinde adeta fotoğraftan farksız, çok gerçekçi bir tarzda resmeden, Amerikalı bir kuş ressamının sonradan tüm koleksiyonerlerin hayalini süsleyen, çok değerli bir büyük albüm-kitaba dönüştürülmüş, 12 milyon dolar paha biçilen eserini, bulunduğu Kentucky Üniversitesi Kütüphanesi’nden çalmayı planlayan, böylece sıradan yaşamlarına macera ve heyecan katmayı uman ama sonuçta işi yüzlerine gözlerine bulaştırıp enselenerek hapsi boylayan, farklı yapılardaki 4 üniversiteli gencin kahramanı olduğu bu yarı belgeselimsi filmi ilginç ve ayrıksı kılansa, söz konusu eylemi planlayıp tasarlayarak gerçekleştirmiş 4 genci de oyuncu kadrosuna katıp onları da hikâyeye anlatıcı olarak dahil etmesi. Kimsenin canına halel getirmeksizin soygun planını yapıp harekete geçen, Spencer (“Dunkirk”ten anımsanan Barry Keoghan oynuyor), Warren (“X-Men: Apocalypse”ten anımsanan Evan Peters oynuyor), Eric (Jared Abrahamson oynuyor) ve Chas (Blake Jenner oynuyor) adlarındaki 4 Kentucky’li gözüpek genç ne yazık ki albümün koruyucusu, kütüphane görevlisi olan, Anne Dowd tarafından canlandırılan (ve arka jenerikte boy gösteriyor gerçek Betty Jean Gooch da, tıpkı 4 kahramanımız gibi) Bayan Betty’yi olay sırasında darp edip yaralıyor ve Bayan Betty’nin korkudan altına kaçırmasına da sebep oluyorlar (!) istemeseler de. İngiliz Oscarları sayılan BAFTA ödüllerinden yönetmen dalında ödül kazanmış Bart Layton’un senaryosunu yazıp yönetmenliğini de üstlendiği, Sundance’da da beğenilmiş “American Animals-Amerikan Soygunu”, bir başyapıt düzeyine pek erişemese de, beylik deyişle seyircisini 2 saat süresince perdeye bağlıyor hiç azalmayan bir ilgiyle. Biyografik film ile suç draması arasında kategorize edilebilecek, dozunda bir mizah öğesi de barındıran, bu eğlenceli ve benzerlerinden ayrılan bir “gerçekten yaşanmış hikâye” uyarlaması, kuşkusuz İngiliz yapımı “Colette”in yanı sıra haftanın sinemaseverlere salık verilecek nitelikteki filmlerinden biri.
Hüzünden eğlenceye
Belgeselden Docu Drama’ya uzanan, özgün bir anlatım tarzı tutturarak kusursuz soygun var mıdır sorusunu soran bu inanılmaz, şaşırtıcı hırsızlık hikâyesi, kanımca zaman içinde bir kült filme de dönüşebilir. Yönetmen Bart Layton’un, beceriyle kullandığı belgesel elemanlarıyla, kısmen ailelerini de tanıdığımız 4 genç kahramanımızın olaya matrak yaklaşımları ve tanıklıklarıyla zenginleştirilmiş, farklı bir üslup tutturduğu, yer yer ciddiyetle hüzünden eğlendiriciliğe dümen kıran bu çağdaş sanat tarihinin belki de en sıra dışı soygun hikâyesi, ayrıca seyrederken adını kaçırdığım Amerikalı kuş ressamının güzelim resimleriyle de iz bırakıyor meraklısında. Kısacası tam sinefillik bir film “American Animals”.