Sanat şehrin her noktasında olacak
İmamoğlu ile Fatih Reşat Nuri Sahnesi’nde buluştuk. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndan, Kent Kültür Sanat Meclisi’ne, Beyoğlu’ndan, tarihi yapılara, arkeolojiden, sanat kurslarına İstanbul’un kültür sanat projelerini konuştuk.
Öznur Oğraş Çolak
Sıcak ve samimi ama bir o kadar da otoriter olan ‘İstanbul’un gülen yüzü’ İmamoğlu ile projelerini konuştuk.
- Siz bir konuşmanızda "Şehir tiyatrosu sayısı 2 katına çıkartacağız ve sanatçıların yöneteceği özerk bir yapı oluşturulacak. Tiyatro perdesi her mahallede açılacak" dediniz. Bu açıklamalırınızı mart ayında yapmıştınız tüm bunlara dair nasıl bir çalışma başlattınız? İlk adımınız ne oldu?
Kültür sanat hayatının şekillenmesine dönük birkaç adımımız var. Öncelikle şu anda buna dönük fikri olan herkesi davet ettiğimiz, toplantılar, sohbetler yaptığımız buluşmalarımız sürüyor. Öncelikle Kent Kültür Sanat Meclisi kurma konusunda kararlıyız, bu uygulamanın aslında bahsettiğimiz tüm politikaların bir çatısı gibi düşünelim bunu. Bu Kent Kültür Sanat Meclisi aynı zamanda kendi içinde değişen bir yönetim kadrosuyla beraber Büyükşehir kültür sanat politikalarına etkide ve öneride bulunacak bir yapıyı kurmuş olacağız. Burada elde etmek istediğimiz atmosfer aslında biraz daha kültür sanata, ruhuna uygun, özgür bir havada oluşması, şehrin duygularının ya da şehrin taleplerinin bir şekilde aracısız Büyükşehir Belediyesi yönetimine ulaşmasını sağalamak, öncelikle bu kuruma çok önem veriyoruz. Bunun yanı sıra şu an bile mevcutta, İstanbul'un kültür sanat hayatında en etkin insanların dönem dönem aramıza katılıp, bazı toplantılara davet edilip onlarla beraber bu şehrin kültür sanat hayatını nasıl şekillendirmeliyiz üzerine toplantılarımıza başladık. Elbette bizim bir hazırlığımız var, bir birikimimiz var, elimizde bu noktada kültür sanat hayatına hizmet edecek insan kaynağımız da var; ama tümüyle İstanbul'un bir fotoğtafını çekme çabasındayız. Belki birçok heyette, kurulda ya da çalışmalarda çok hızlı hareket ediyor olabiliriz ama kültür sanat konusunda biraz daha yavaş, biraz daha düşünerek, konuşarak hareket etmek gibi bir karakter ortaya koyuyoruz. Çünkü ben bu şehrin, İstanbul'un kültür sanat yaşamının çok çok önemli olduğunu; yani bir çocuğun hayata yetişmesinden tutun, bir gencin tüm yaratıcılığının ortaya çıkmasına sunacağı katkıya ya da toplumun bütüncül olarak keyfini, huzurunu, yaşamın kalitesini arttıracak kavramlara varıncaya kadar ve sadece bununla kalmıyor, toplum için bir süreç değil, İstanbul'un dünyanın kültür sanat yaşamına çok şeyler hediye edebileceğini görüyor durumdayız. Zira bu şehrin çok değerli sanatçıları var, kültür elçileri var, o bakımdan dünyanın da kültür sanat ajandasına çok kuvvetli işler servis edebileceğinin farkında olduğumuz için bu şekilde hareket ediyoruz.
- Peki Kent Kültür Sanat Meclisi’nde kimler ya da hangi meslek guruplarından kişiler yer alacak?
Bunun farklı boyutları var. Sanatın kimine göre 7 dalı var, kimine göre daha farklı boyutlarda sanatı yorumlayan insanlar var. Dolayısıyla bazen sanatçılar da işin içinde olabilir, bazen çok değerli kültür sanat organizasyonlarını başarmış insanlar da olabilir. Bir kişi çok iyi sanatçıdır onun yeri başkadır, bir başkasının da gerçekten çok yüksek organizasyon gücü vardır onun yeri başkadır. Dolayısıyla farklı birikimde ve yetenekte insanların içinde olacağı bir kuruldan bahsediyoruz.
- "Bu kentte kültür ve sanat yoksulluğu yaşıyoruz" diye bir açıklama da yapmıştınız? Tam olarak ne demek istediniz?
Bugün İstanbul'da, şu anda içinde bulunduğumuz sahne de dahil kültür sanatı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin servis ettiği, gerçekten tarihi dokusu olan, bu şehre tarihi anlamda hizmet etmiş, sahnelerin mevcut durumuna baktığınızda aslında bu alandaki ihmali görebilirsiniz fizikî olarak. Bir başka şey, evet yeni bir kısım alanlar kazandırılmış bu da bir gerçek; Lütfi Kırdar'daki yenilemeler yapılmış dönemsel olarak söylüyorum, zira Haliç Kongre Merkezi... Ama buralardaki kültür sanat aksiyonunun oranına baktığınızda çok düşük, oralar daha çok farklı konularda daha yoğun kullanılan alanlar. Dolayısıyla fiziksel olarak gerçekten İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bir kısım kültür sanat merkezleri de dahil farklı ilçelerde görüyoruz, evet kullanılan mevzular da elbette bu şehir için önemlidir, konferanslar vesaireler farklı konulardaki her kesimin her görüşün karşılık bulacağı şeyler ama, tek yönlü bir bakışla topluma hizmet edilmiş ve içinde kültür sanat gerçekten çok minimum tutulmuş bu tür merkezlerde. Ve de bazı gösterimlere uygun da inşaa edilmemiş, bir boyutu bu. Bir başka boyutu, bizim arzu ettiğimiz kültür sanat yaşamı dediğimiz şey İstanbul 16 milyon ve İstanbul'un sadece Kadıköy'ü, Bakırköy'ü ya da Beyoğlu, Beşiktaş... Evet buralar kültür sanatın kalbinin attığı yerler, merkezler ama biz İstanbul’da insanların tümüyle kültür sanat yaşamında olmasını arzu ediyoruz. Biz Bağcılar'da tiyatroya insanların erişimini, gidişini kolaylaştırıp, onların da faydalanmasını sağladığımız an biz bu şehirde kültür sanat yaşamını zenginleştirdik anlamına gelir. Yoksa, tiyatro izleyicileri belli zaten, onların tiyatro nerede olursa olsun gidip izleyebileceklerini ve bu konudaki fedakarlıklarını da biliyoruz. Ama kültür sanat yaşamını geliştirmek aynı zamanda bir toplumsal eğitim de gerektiriyor, ben bunu kendi ilçemde yaşamış birisiyim. Örneğin klasik müzik dinlemezler ne işin var diye söylediklerinde ki bu sene 5'incisi yapıldı Beylikdüzü Klasik Müzik Günleri’nin, şu an bir performansın 10 bin kişi, 15 bin kişi tarafından izlendiği bir pozisyona geldi. Caz günleri yapılıyor bu sene 4'üncüsü yapılacak... Gibi birçok organizasyonda biz bunları yaşadık, dolayısıyla sanatı nerede olursa olsun sunduğunuzda onu yakalamaya çalışan muazzam bir kitle var. Ve hiç tahmin etmeyeceğiniz mahalle aralarındaki sokaklardaki çocuklarda inanılmaz yeteneklerle karşılaşıyorsunuz... O bakımdan bizim derdimiz kültür sanat yaşamının bir kere kabul edelim ki erişimi noktasında, kültür sanat iletişimi noktasında bu şehrin insanlarının bu fakirliği yaşadığı net. Bunun resmi bir ölçümünün olmasına gerek yok, ben bunu gören ve yaşayan biriyim. Biz herkesin sanata kültüre yakınlığını sağlamak arzusundayız.
‘Resim yapmak istiyorum’...
Bir anımı paylaşmak istiyorum, belki şehir dışından bir anı ama 19 Mayıs'ta Samsun'u ziyaret ettiğimde, ağlayarak bir genç arkadaşımız, 30'lu yaşlarında "Ben resim yapmak istiyorum başkanım, bana yardımcı olun" dedi ben o zaman adayım, 2'inci periyodu yaşıyoruz yani... Çok ısrarlı olunca kalabalığın içinden, kolundan tuttum ve yakınıma çektim. Dosyayı açınca çok etkilendim, çünkü orada kara kalem çalışmaları vardı ve gerçekten etkileyiciydi... O kalabalıkta konuşma şansım yoktu, kartımı verdim beni mutlaka ara dedim. Sonrasında Haziran ayının ortalarında, o kardeşimizi Samsun'dan getirip Şişli'de bir resim sergisi açtık. İlkokul mezunu ama Allah vergisi bir yetenek muazzam çizgileri var ve sergilediği bütün resimlerini birkaç iş insanı gelmiş beğenmiş ve almış Şişli'deki sergisinden, bu beni çok mutlu etti. Bunu şunun için söylüyorum, gerçekten çok özgün insanlar yakalama şansına sahibiz, bizim toplumumuz çok yetenekli. Anadolu'su, Trakya'sı bu topraklar muazzam sanatçılar yetiştirmiş. O bakımdan bizim derdimiz şu anda tamamen kentleşmiş toplumun, tümüyle köylerimizin, kasabalarımızın insanlarının bu şehrin ilçelerinde, sokaklarında yaşadığı bu şehirde herkese erişebildiğimiz bir kültür sanat yaşamından bahsediyorum. Bunu yaptığımız an İstanbul'un kültür sanat fakirliğini zenginleştirmiş oluruz.
- Çocuklar ve gençler için belirli semtlerde ücretsiz kurslar var ama sayı olarak yeterli değil ve kontejyanları sınırlı. Daha fazla kurs, daha fazla branş olması gerekli bence siz böyle bir çalışma yürütüyor musunuz?
İSMEK sürecinde biraz daha farklı yetenekler üzerinde daha yoğunlaşan kurlar söz konusu. Kültür sanat alanlarında bazı değişimler de var, örneğin müzikle ilgili yine tabii bir belediye başkanlığı müthiş bir deneyim çünkü siz bunu sokakta yaşıyorsunuz ve insanların taleplerini dinliyorsunuz... Örneğin Beylikdüzü'nde gençlerin benden en çok istediği, ki bir stüdyo kurduk orada nasıl değerlendirdiklerini şu an bilmiyorum ama gençlerin irtibat kuracaklarını biliyorum, yazmıştık uygulamasına Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi'nde, gençlerin talebi bir stüdyoydu ve burada kayıt yapmak istiyorlardı. Farklı müzik dallarında, işte HipHop gibi Rap gibi... Çünkü bir yönelim var, şu an gençlerin yaptığı müziğin de veya belki resimle uğraştığında o resimde bile başka tonlar görebileceğiz. Çünkü neticede 21'inci yüzyılın Z kuşağı dediğimiz bir gençlik var. Bizdeki kursların birçoğu kadın becerilerilerine hizmet ediyor, ki burada aslında ticarete de dönemeyen bir halka oluşturulmuş dolayısıyla amacına da çok ulaşmıyor, onu da revize ediyoruz ama, sanat kültür denince başka bir şey bekliyor insan. Dediğiniz gibi burada hem branşların arttırılması, hem özellikle çocukların ve gençlerin yoğun bir şekilde içine çekildiği sistemli bir kurs ortamı yaratmak zorundayız. Bu anlamda da bu işe gönüllü, bu işi bilen ve bu işte çok yol alacağına inandığımız insanların katkılarını göreceğimizi düşünüyorum, şu an iletişim halindeyiz, ve o anlamda, o odaklı işlere, sanat odaklı işlere kurslarımızda hem daha çok kontenjan hem daha çok mekân hem daha çok imkân sağlayacağız. Bir de dediğim gibi yine bunu, sadece çok ilgi duyan semtlere değil, ilgi duyulmayan semtlere taşıyarak yapacağız.
- Sanat her çocuk ve genç için erişilmesi kolay olmalı...
Bir baba olarak söyleyeyim ki, sanatla ilgilenen herkesin ruhu da farklı gelişiyor. Benim oğlum 18 yaşından sonra piyanoya merak saldı ve üniversite döneminde piyano ile bütünleşti diyebilirim. Şu anda 22 yaşında ve bir takım gösterimleri kaçırmamaya çalışan, üç dört ay önceden Fazıl Say'ın biletini alan bir genç.. Şimdi mühendislik okuyor ama aynı zamanda eğitimine de muazzam katkısı var, evin içinde hem küçük kızım hem oğlum, bütünüyle çok küçük yaştan beri bu tarz kurslara gidip gelmelerinin verdiği başka bir ruh geziyor, bunu hissediyoruz. O bakımdan, buna sadece imkânı olan aileler değil, imkânı olmayan ailelerin de fırsat bulup, içine girip oradan faydalanmalarını sağlamamız lazım. Çünkü ben bu şehrin bütün çocuklarına "Bizim çocuklarımız" şeklinde bakan ve bunu haata geçiren bir Belediye başkanı olacağının sözünü vermiş bir kişiyim.
- Beyoğlu kültür ve sanatın kalbinin attığı yerdi ciddi bir değişim oldu? Beyoğlu ile ilgili çalışmalarınız merak konusu, öncelikle Beyoğlu’nda neler değişecek, eski haline dönecek mi?
Beyoğlu'nda prestijli alanlar vardı, tarihten bugüne aslında edebiyattan müziğe, sinemadan tiyatroya birçok alanda hayatın merkezi idi. Tabii İstanbul'un o dönemki boyutunu düşünürsek evet bazı şekil değişimi yaşadı İstanbul bunun da farkındayız... Ama ruhuyla beraber korunması gereken alanlar olmalı, Beyoğlu bunlardan birisi. Çünkü benim de, açıkçası oraya girdiğimde başka bir boyuta geçtiğim ve İstanbul'u sevdiğim bir alan olarak görüyorum Beyoğlu'nu. Tabir-i caizse Beyoğlu veya bunun gibi birkaç semt İstanbul'u sevdirmeli, hissettirmeli. Yabancı bir turist İstanbul'a geldiğinde Beyoğlu'nu oranın geçmişi için ziyaret etmeli, oranın kültür sanat geçmişiyle buluşmalı. İstanbul'u tanımak adına, İstanbullu sanatçıların izlerini orada yakalamalı. Bütünüyle böyle baktığımızda Beyoğlu bizim için çok değerli, şu an mevcut hali hepimizi rahatsız ediyor. Evet hâlâ özel mekânlar var, galeriler var, hâlâ sanat sergilerinin olduğu yerler var, bu konuda direnç gösteren ve oradaki varlıklarını kuvvetlendiren özel kuruluşlar var; bunları çok takdirle karşılıyorum. Dolayısıyla biz bu işin lokomotifi olma noktasında kararlıyız, Beyoğlu'nda...
‘İstanbul’un rüzgarı gelen turiste göre esmemeli’
- Beyoğlu’ndaki tarihi yapıların şu anki durumu da merak konusu, Muammer Karaca Tiyatrosu gibi...
Beyoğlu'nun kültür sanat envanterini çıkartmamız lazım, mevcut bir kısım yapılarımız var, deprem açısından sıkıntı yaşadığımız salonumuz var ve o salonla ilgili raporu zaten arkadaşlarımla paylaştık, Muammer Karaca Tiyatrosu var, bunun gibi kötü durumda olan alanlarla ilgili mutlak Büyükşehir Belediyesi aktif olacak ve tekrar yaşama kazandırmak için çaba içerisinde olacağız. Artı, bununla da kalmayacağız, oranın sokak, cadde düzeninin tekrar kimlikli bir hale dönüşmesi için bir çalışma yapacağız. Benim hep savunduğum bir şey var, İstanbul'a her çeşit turist gelebilir ki gelmeli, yani bu şehrin ziyaretçisi dünyanın her yerinden olmalı çünkü dünya kenti İstanbul. Buraya İngiliz'i de gelmeli, Avrupalısı, Uzak Doğulusu, Çinlisi, Japon turist de gelmeli, Araplar da gelmeli, ama buraya geldiklerinde İstanbul'un rüzgârı gelene göre esmemeli; İstanbul'un kendi rüzgârı olmalı... Ve İstanbul'a gelen turist İstanbul kimliğini görmeli, yani bu sene Araplar çok tabelaları Arapça yapalım, seneye İngilizler çok tabelaları İngilizce yapalım öyle bir şey olabilir mi... Dünya müzisyenleri de gelip sokak müziği çalabilir ama, bu şehrin kendi kimliği var ve bu kimlik çok güçlü bir kimlik. Bazen paralellik kuruyorlar Dubai ya da bunun gibi benzeri şehirlerle, yahu çöldeki şehir yoktu insanlar orada şehir yarattılar, orada nasıl bir kültür yaratmak istedikleri beni ilgilendirmiyor ama beni ilgilendiren şey İstanbul binlerce yıllık tarihini biriktirmiş ve bugün dünyaya servis eden bir kent. Dolayısıyla, bu kentin kendi kültürünü koruduğu bir anlayışla, İstanbul'un kimliğini sunacağız; burada da Beyoğlu çok önemli bir kimlik, tümüyle kültür ve sanat yaşamı. Metrosundaki sanat düzeninden tutun, sokağındaki sanat düzenine kadar, oradaki sergilerin oluşmasına kadar, sokakların caddelerin İstanbul'un o yaratıcılığını hissettiren bir takım organizasyonlarla... Bakın İstiklâl Caddesi'nin hâlâ isminin İstanbul'un çok kuvvetli bir festivaliyle anılmıyor olması bence bir talihsizlik, aslında çok şey yapılabilir. Bütünüyle bunları, Beyoğlu sevdalılarıyla, İstanbul sevdalılarıyla, bahsettiğim Kent Kültür Sanat Meclisi'yle kurullarımızla tartışacağız ve buralardan muazzam işler çıkaracağımızı şimdiden öngörüyorum. Her türlü sanat, meselâ beyoğlu'nda Türkiye'nin sinema tarihi yatıyor ama ne hissettiriyor meselâ Beyoğlu Yeşilçam Sokağı hiçbir izi kalmadı orada. Tümüyle bu izlerin hissettirildiği özel bir Beyoğlu tasarımını bu şehirle oturup konuşacağız.
‘İstanbullu Beyoğlu’ndaki değişimi bir yıl sonra hissedecek’
- Herkes heyecanla bekliyor çok kısa sürede kimliğini yok ettikleri Beyoğlu ne zaman gerçek kimliğine kavuşacak, tekrar sanatın kalbinin attığı yer olacak?
Tüm bunlardan bahsettiğimde, söylerken bile duyduğum heyecanla gönlüm istiyor ki bir gün sonra olsun ama, şöyle düşünelim, bu süreç yaklaşık 20-25 yıllık bir süreç. Şimdi tekrar bu ruhu bir şehre oturtmak öyle basit bir zaman dilimi içermiyor ama kentin yetenekli insanları, bizimle çalışmak isteyen insanlar, üretken insanlarla hızlı hamleler yapabileceğimizi düşünüyorum. Fakat başka hassasiyeti var konuştuğumuz alanın, çok hızlı abur cubur hareketleri kaldırmaz sanat ve kültür, o bakımdan iyi düşünüp iyi karar vermemiz lazım, akşamdan sabaha harekete geçirilecek işler değil. Elbette ki bir yapının tadilatıyla ilgili düşünmeye gerek yok hemen başlayabilirsiniz onları yapacağız zaten ama, yapı fiziksel iş yani işin kolay tarafı; işin zor tarafı kültür sanatın gerçek kimliğini ortaya koyabilmek. o bakımdan biraz zaman alır ama gerçekten değişimi İstanbullu bir yılın sonunda hissetmeye başlayacak göreceksiniz.
Muammer Karaca Tiyatrosu 2021’e hazır
- Muammer Karaca Tiyatrosu ile ilgili şu an tam olarak nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz? Restorasyonun bitiş tarihi belli mi?
Buranın tabii restorasyonuyla ilgili arkadaşlarımın elinde teknik bir rapor var, gerçekten fiziksel olarak özellikle depreme dayanıklılık konusunda ciddi sorunları olan bir yapı. Dolayısıyla, ihalesi yapıldı, nisan itibariyle de yer teslimi yapıldı, şu anda tiyatronun onarımına dönük işlemleri başlamış oldu. Önemli bir işlem var orada, yapının hem sağlama alınması hem de daha sonra yine yapının asli görevine uygun hale getirilmesi konusu, şu anda tabii ki 2021 yılı olarak öngörülüyor bitirilişi ama bunu daha da hızlandırabilir miyiz, oradaki yapımcı firmayla tartışacağız. Dediğim gibi, Beyoğlu'nda en ciddi konu bu tür yapıların imalatında hem tarihi yapılar hem çevresinde bulunan tarihi yapıların dikkatli bir şekilde güvenli hale getirilip korunması söz konusu. O bakımdan hem işlerin rahatsız verilmeden yapılması, hem komşu düzenindeki kurumların rahatsız edilmemesi, hemen komşusu Fransız Sarayı var, diğer tarafta Konsolosluk var, tümüyle bunlara dikkat edilerek bir sistem kurulacak. Teknik olarak masaya yatıracağız, daha hızlı ne yapabiliriz, daha hızlı nasıl hareket edebiliriz bakacağız ama öngörülen 2021 yılında tadilatın bitirilmesi.
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait kültür sanat için kullanılan kaç bina var ve kaçı hala kültür sanat için kullanılıyor?
Bir envanterini vereyim, kültür sanat faliyetlerinin yürütüldüğü Kültür Sanat Merkezi sayısı 15, bunların ilçe ilçe envanteri var; Sultanbeyli'de var, Sancaktepe'de, Ümraniye'de, Şile'de, Kartal'da, Tuzla'da. Ama dediğim gibi bunların kullanım biçimlerini şu an analiz ediyoruz. Nasıl hizmet verdiği önemli bizim için, bu noktada Büyükşehir Belediyesi bazı alanları oluşturmuş, örneğin bunların kullanımlarını İlçe belediyelerine devretmiş. Biz aslında İstanbul'da lokomotif olma görevi üstlenmeliyiz, bu bakımdan bunların devrediliş biçimlerine bakacağız, çünkü biz daha çok bu alanda yetkin olmak istiyoruz, tümüyle şehre yön verme çabası içerisinde olacağız. Yine Şehir Tiyatrolarımız var, 13 noktada tiyatro binası var. Tümüyle bunların envanteri, mevcut durumu, bizi rahatsız eden fizikî koşulları da şu anda, rapor olarak hatta göreve geldiğimin ikinci haftası istedim masaya geldi. Şimdi arkadaşlarımın bu konuda hızlı bir çalışma yürütmesini istedim ve yürütülüyor, Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava ve yakın çevresiyle ilgili çalışmalarımız var, Cemal Reşit Rey için de, yine Lütfi Kırdar Kongre Merkezi, tümüyle Nişantaşı o bölgedeki parklarımızın bir kültür sanat atmosferi, öyle bir aurayı orada oluşturmak adına çalışmalarımız var. Mühim olan burada, bazı kimlikli alanlar, onun yanı sıra tümüyle İstanbul'a yaygın sahneler ve tiyatrodan müziğe performansların sergilendiği alanlar üretmek olacak.
- Sanat Tarihi ve Arkeoloji konusunda İstanbul’da belediye çerçevesinde nasıl çalışmalar yapacaksınız? İstanbul’da kazılan tarihi arkeoloji alanlar için ünversitelerle işbirliği yapacak mısınız? Çıkan eserlerin koruması ve nerelerde sergilenmesi için çalışmalarınız nasıl olacak?
İstanbul bazı konularda biraz geride gibi, Kültür Bakanlığı kazıları yapıyor ama belediye biraz uzaktan seyrediyor, veya Belediye'nin de yaptığı içinde olduğu kazılar var, tadilatlar yapmış çok da başarılı bina tadilatları da var ama biz, her olayın içinde olmak istiyoruz. İstanbul'un en lokomotif tanıtıcı kurumu Büyükşehir belediyesi olmalı... Onun için Turizm Platformu kurduk şu anda çalışmaları sürüyor, bunu birebir etkileyecek olan İstanbul'un tarihi, tarihî kalıntıları, yapıları, aynı zamanda az önce bahsettiğimiz kültür sanat alanları. O bakımdan şu anda bu kazılar ve bu kazıların nasıl değerlendirileceği, bu kazı yapılan alanların nasıl turizmin hizmetine sunulacağı konusunda da bir turizm master planı çalışıyoruz. Haliç Yat Limanı kazısı meselâ bunlardan önemli alanlardan bir tanesi, Yoros Kalesi boğazın ucunda yine önemli alanlardan bir tanesi, özellikle metro çalışmalarının etkilediği alanlarda yapılan kazılar ama esas olan bu kazıların sonrasında bunun insanlığa, dünyaya ve turizme nasıl açılacağı, bu konuda da etkin çalışmaları başlattık.
- İstanbul Büşükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda yönetim değişikliği yapacak mısınız?
Her konuda çalışıyoruz, yenilikleri ya da değişimleri yaptığımızda göreceksiniz.
- Eskiden İstanbul’dabazı alanlarda, meydanlarda sanaçıların yaptığı heykeller sergilenirdi. Şu anki iktidar döneminde hepsini kaldırdılar. Şehrin heykelleri geri gelecek mi?
Şehrin çok duyguları var, birikmiş duyguları var; bunların gözler önüne serilmesi lazım, insanların bunu hissetmesi lazım. Şehrin değerli insanları, sanatçıları var, şehrin önemli anları var bunların da hissettirilmesi lazım. Dolayısıyla bunu hissettirmenim, sokakta bunu canlandırmanın metodu belli. Özellikle heykel sanatın çok önemli bir alanı, göreceksiniz bu anlamda da ciddi değişimlere uğrayacak bu kent. Ve bu bağlamda yaratıcı insanların sunacağı bu manzara, bence dünyanın da çok ilgisini çekecek işler olacak. Hem burada bir takım tarihî değeri olan kimlikler, hem de sanata hizmet eden insanlar, yanı sıra olaylar... Olayların resmedilmesi, tümüyle bununla ilgili bir çalışmamız var.
‘Kültür A.Ş.'nin bütçesinin iyi yönetilmediği konusunda netiz’
- Kültür AŞ. önceki dönemde bütçesinin ne kadarı gerçek anlamda kültür ve sanata harcandı. Sadece popüler sanatçıların konserine harcanan paralarla neler yapılabilirdi? Siz bu konuda nasıl bir kültür politikası güdüyorsunuz?
Zaten israfın bir başka tanımı, paranın anlamlı yerlere harcanmaması, illa o parayı kısmak değil. O bakımdan Kültür A.Ş.'nin bütçesinin iyi yönetilmediği konusunda netiz. Şimdi arkadaşlarımla bunu en verimli şekilde, ürettiğiniz eserin, kitabın bile işe yaraması lazım; kalıcı değerler üretmemiz lazım. Bu bağlamda sanatın her alanına katkı sunan... Tabii Kültür A.Ş.'nin farklı yetkinlikleri ve farklı etkinlikleri de var, reklam, tanıtım vs. gibi, tümüyle bunlardan gelen gelirlerin de şehir namına, özellikle kültür yaşamına, şehrin iyi şekillenmesine katkı sunacak hale getireceğiz, bütçeyi verimli kullanacağız.