Samuel ve de Beckett!

Samuel Beckett pek tanınmayan İrlandalı bir yazarken, Wilfred R. Bion’la Londra’da gerçekleştirdiği bir psikanaliz tedavisinden yıllar sonra yirminci yüzyılın en büyük yazarlarından, Bion da psikanalizin en özgün kuramcılarından biri olacaktı. Psikanalist Didier Anzieu kitabında, bu tedavinin seyrini hem yazar üzerindeki tedavi edici etkisini hem de yazarda edebi açıdan nasıl bir verimliliğe yol açtığını anlatıyor. Yani bir anlamda Samuel'i ayrı Beckett'i ayrı anlatıyor.

Cumhuriyet Kitap Eki

Samuel Beckett pek tanınmayan İrlandalı bir yazarken, Wilfred R. Bion’la Londra’da gerçekleştirdiği bir psikanaliz tedavisinden yıllar sonra yirminci yüzyılın en büyük yazarlarından, Bion da psikanalizin en özgün kuramcılarından biri olacaktı.

Yaratıcı sürece ilgi duyan psikanalist Didier Anzieu, bu tedavinin seyrini, girdiği çıkmazı, bir otoanaliz biçiminde yeniden ele alınışını ve bu aşamanın hem yazar üzerindeki tedavi edici etkisini hem de yazarda edebi açıdan nasıl bir verimliliğe yol açtığını anlatıyor.

Anzieu’nün kitabı denemeden, klinik gözlemden, seyir defterinden ve biyografiden izler taşıyor. Yazar yeri geldiğinde, hakkında yazdığı yazara da öykünüyor, onun üslubunu yakalamaya çalışıyor. Bazen okumanın, bazen de yazının bir savunusuna girişiyor.

OKUMA PARÇASI İÇİN: https://www.metiskitap.com/catalog/text/235090

SAMUEL BECKETT: 13 Nisan 1906’da Dublin'in bir banliyösünde doğdu. İrlandalı meslektaşları George Bernard Shaw, Oscar Wilde ve William Butler Yeats gibi İngiliz-İrlandalı Protestan bir ailedendi. On dört yaşında, sonradan Kuzey İrlanda’da bulunan Enniskillen’de, Portora Kraliyet Okulu'na gitti.

1923 ile 1927 arası Dublin'deki Trinity College'da Roman dilleri öğrenimi gördü; lisans derecesini buradan aldı. Kısa süre Belfast'ta bir okulda ders verdikten sonra, 1928-1930 yılları arasında Paris'te Ecole Normale Superieure’da İngilizce dersleri verdi. Bu dönemde çalışmalarına büyük etkisi olan yazar James Joyce’la arkadaş oldu ve Joyce'un çevresine katıldı. 

1930'da Trinity College'da Fransızca dersleri vermek üzere İrlanda'ya döndü, ama 1931'de istifa etti. Bunu izleyen dönemde Londra, Fransa, Almanya ve İtalya'yı kapsayan bir geziye çıktı.

Beckett 1937'de Paris'e yerleşmeye karar verdi. II. Dünya Savaşı'nda, tarafsız bir ülkenin vatandaşı olması dolayısıyla Alman işgalinden sonra da Paris'te kalabildi. 1941'de bir yeraltı direniş grubuna katıldı. 

1942'de Gestapo'nun grubun üyelerini tutukladığını öğrenince gizlenmeye başladı; ardından da Fransa'nın işgal altında olmayan bölgesine geçti. 

1945'te İrlanda'ya döndü, ama İrlanda Kızılhaç Örgütü'ne gönüllü yazılarak Normandiya'daki Saint-Lo askeri hastanesinde çevirmenlik yapmak üzere yeniden Fransa'ya geldi. 1945 kışında Paris'e yerleşti.

Bu dönemde Molloy (1947), Malone Ölüyor (1948), Adlandırılamayan (1950), Özgürlük, Godot’yu Beklerken (1949) kitaplarını bitirir. 

Diğer yapıtları arasında; Aşksız İlişkiler Dört Dublinli Hiç İçin Metinler ve Uzun Öyküler İmge Mercier ile Camier Murphy Oyunları arasında: Oyunun Sonu (1957) Son Band (1959) Neşeli Günler (1961) Oyun (1964) Ben değil (1973) O an (1976) ve Tüm Düşenler (1976) vardır. Samuel Beckett 1969’da edebiyat dalında Nobel Ödülü alır.

Beckett'ın kapkara gülmecesi, çağdaş tragikomedyanın salt mutlaklaşmış biçimidir. Beckett'ın oyunları, modern tiyatroyu anlayış olarak derinden etkilemiş ve her zaman özgünlüklerini korumuşlardır. 

Godot'yu Beklerken, en bilinen eseridir. Gülünçlük ve tekrar üzerine temellenen ve absürd tiyatronun şaheseri olarak kabul edilen bu oyun, dünyaya ve insana ilişkin geleneksel ve yaygın kabulleri derinden sarsar.

Fransız farslarında, basit cinsel hazların peşinden çılgınca koşan ve genellikle başarısız kalan karakterleri seyredenler kahkahalara boğulur. 

Beckett'in yapıtlarında da, insan çabalarının çoğunun boş ve anlamsız olduğunun kavranması, izleyenleri anlamsız ve boşuna amaçlarla uğraşmaktan kurtararak özgürleştirici bir etki yapar. 

İnsan zihninin tantanayla ve büyük önem vererek uğraştığı şeylerin aslında aldatıcı hırslar ve boş arzulardan öteye geçmediğinin görülmesi kahkahalara neden olur. 

Beckett'i seyretmenin ya da okumanın son etkisi, kasvet ve sıkıntı vermek şöyle dursun, tiyatronun kendisi kadar eski bir amaç olan gerilimden kurtulma ve arınmadır.

Teknik yönden Beckett, biçim duygusu kusursuz bir ustadır. Örneğin, Molloy ve Godot'yu Beklerken, birbirinin ayna imgeleri olan iki bölüm halinde, simetrik olarak kurulmuştur. 

Kitle iletişim araçları için yazdığı yapıtlarında da Beckett sezgi ve zekâsıyla bunların tekniklerinin temel niteliğini bütünüyle kavrayabildiğini göstermiştir. 

All That Fall (1957) gibi radyo oyunları, ses, müzik ve konuşmanın bir arada kullanılması bakımından örnek niteliğindedir. Kısa televizyon oyunu Eh Joe! (1967) televizyon kamerasının yüze yaklaşma olanağından ve televizyon oyunlarının özelliklerinden yararlanır. 

Film (1967) adlı film senaryosu ise gözlemcisinin gözünden kurtulmaya çalışan benliği gösteren unutulmaz bir imgeler dizisi yaratır.

Beckett'in son yapıtlarında aşırı bir yoğunluk ve kısalık eğilimi vardı. Bir oyuncuk ya da kendi deyişiyle dramaticule olan Come and Go'da (1967; Gel ve Git) üç karakter yalnızca 121 sözcük kullanır. Lessness (Azlık) ise her biri iki kez geçen 60 cümleden oluşan bir düzyazıdır.

Acts Withoul Words (Sözsüz Oyun, 1959) adlı dizisi, adına tıpatıp uyar. Son oyunlarından biri olan Rockabye da 15 dakika sürer. Bu kısalık Beckett'in, yazılarında işin özüne inme ve önemsiz şeyler için sözcük harcamama kararlılığının bir ifadesidir.

Hem İngilizce, hem de Fransızca yazan ve yapıtlarını bu dillerin birinden öbürüne çeviren Beckett, her iki dilde de eşsiz bir üslupçuydu. Beckett'in Türkçede İmge (1989) ve Eşlik (1990) adlı iki yapıtı daha vardır.

Beckett / Didier Anzieu / Çeviren: Nesrin Demiryontan / Metis Yayınları / 280 s.