Şairlerin kalbi büyük müdür? Rilke...

Genç Bir Şaire Mektuplar ile şiir üstüne yazılmış en temel metinlerden birini bizlere armağan eden Rainer Maria Rilke’nin Bütün Şiirleri, Yüksel Pazarkaya’nın çevirisiyle Türkçeye kazandırıldı.

Hidayet Karakuş

ŞAİRLERİN KALBİ BÜYÜK MÜDÜR?

“… Size kimse öğüt veremez, hiç kimse de bir yardımda bulunamaz. Yalnız bir tek yol vardır: İçinize dönün. Size yaz diyen nedeni araştırın. Kökleri yüreğinizin derinliklerinde dal budak salıyor mu, buna bakın. Yazmanız yasak edilince artık yaşayamayacak mısınız? Bunu söyleyin. En çok da gecenin en sessiz bir anında yazmalıyı mıyım, diye kendi kendinize sorun. Buna içinizin derinliklerinden bir karşılık çıkarmaya çalışın. Eğer… bütün gücünüzle sadece yazmalıyım, diyebiliyorsanız o zaman yaşamanızı bu ihtiyacınıza göre kurun.”

Rilke, Genç Bir Şaire Mektuplar’ında böyle söylüyor ondan şiirlerini değerlendirmesini isteyen genç şaire.

Yıllar sonra kitaba Rilke’nin Toplu Şiirleri’ni okumaya başlayınca yeniden döndüm. Bir anlamda şiirleriyle önerileri arasındaki koşutluğu görmek, şiirlerini bütünüyle okuyarak bu büyük şairi daha çok tanımak istedim.


ŞAİRLERİN İLGİ ODAĞI BİR ŞAİR

1875-1926 yılları arasında yaşayan Rainer Maria Rilke’nin bazı şiirlerini, Yüksel Pazarkaya’dan önce Eray Canberk’in, Behçet Necatigil’in Türkçeye çevirdikleri biliyorum ama tümü değil çevrilen.

Yüksel Pazarkaya, hemen her İzmir Kitap Fuarı’nda elime bir Rilke çevirisi tutuşturdu. Dualar Kitabı, Bana Tören, Düşten Taç, İyi Ruhlara Adak, Orpheus’a Soneler… bunlardan bazıları.

Bu kez bütün şiirlerini kapsayan Toplu Şiirler 1, Toplu Şiirler 2 adıyla iki cilt olarak önüme koyduğunda şaşırdım. Biliyordum ki on yıl boyunca bu çevirilerden başka Savrulanlar (Roman), şiirler, dergi yazıları yazdı; söyleşileri yanıtladı, fuarlarda pek çok etkinliğe katıldı. Bir de unutamadığım Mustafa Kemal’in Ordusunda Bir Alman Yüzbaşı gibi gerçekten özgün, tarihsel anlamda ilginç bir yapıtı da dilimize kazandırdı.

Toplu Şiirler 1-2 toplam olarak 1300 sayfayı bulan gerçekten görkemli bir çalışma. Rilke’nin bütün şiirleriyle, insan yanıyla, yaşama, olaylara, insanlara bana yer yer çocuksu gelen bir saflıkla yaklaştığını görüyoruz.

Rilke’nin şiirleri Türkçe yazılmış gibi temiz. Bu Yüksel Pazarkaya’nın Almancayı da, Türkçeyi de derinliğine bilmesinden kaynaklanıyor.

Toplu Şiirler 2’nin sonunda çeviri konusunda şunları söyler:

“Cem Yayınevi sahibi sevgili Ali Uğur’un önerisiyle 2003 yılında Rainer Maria Rilke’nin bütün şiirlerini çevirmeye başladım. Daha doğrusu şairin çıkardığı sırayla bütün şiir kitaplarını. Bu işe girişirken çekinmediğimi, tedirgin olmadığımı söyleyemem. …”

ÇEVİRİNİN HEDEFİ

Şiirleri çevirirken üç hedefe yönelmek ister Yüksel Pazarkaya:

“Birinci hedef, şiirin kaynak dildeki bütünlüğüne yaklaşım, yani sadık kalmaya çalışmak. İkinci nokta “Şiirin, şiirsel iletinin başka bir deyişle özerk şiirselliğin hedef dildeki bütünlüğe olabildiğince yansıması gerekir. Sıradan söylersek, kaynak yapı şiirse hedef yapının da şiir olmasına ulaşmak ilkesi. Üçüncü nokta, biçim ve biçem konusu. Bunları bire bir aktarmanın ne olanağı var, ne gereği.”

Yüksel Pazarkaya, bu hedefleri ayrıntılı açıklıyor “Çevirinin Estetiği” yazısında. (Toplu Şiirler 2, s. 595)

Toplu Şiirler 2’nin sonunda Pazarkaya’nın geniş bir Rilke incelemesiyle, şairin Rusya gezisini değerlendiren ilginç bir bölüm, okurların şiirleri daha iyi kavramasını sağlayacaktır.

Doğayla arasında büyük bir işbirliği vardır Rilke’nin. Zamanla doğayı büyüleyici gün kesitleriyle şiirleştirir.

GÜNLE DÜŞ ARASI

Ben evimdeyim günle düş arası / Çocuklar uyuklar orda, kan ter içinde / Yaşlılar kurar orda akşam sofrası, / ocaklar alev alev, aydınlanır odası.

Ben evimdeyim günle düş arası. / Akşam çamları orda berrak çınlar / ve kızlar, sönen yankıdan yorgunlar / tutuk dayanırlar, çeşme başı burası.

Bir ıhlamur sevdiğim ağaçların hası; / ve bütün yazlar, onda susan, / kımıldar yeniden bin daldan / ve uyanır günle düş arası. (Toplu Şiirler 1, s. 281)

Genç Bir Şaire Mektuplar’da “İnsan, birçok kımıldanış kavramlarını hep başka türlü düşünmek zorunda kalmıştır. Artık alınyazısı dediğimiz kavramın, dıştan insanın içine girmeyip insanın içinden dışına çıktığını öğrenecektir. Yalnız bazıları alınyazılarını, içinde yaşadıkları sürece içlerine almadıklarından ve kendilerini değiştirmediklerinden, içlerinden nelerin çıktığını bilememişlerdir” (s.51) derken gerçekte insanın kendini tanıma konusunda yaya kaldığını, şairlerin bunu aşabilecek insanlar olduğunu imler. Onların yazgısı biriktirdiklerindedir.

Şairlerin kalbi büyük müdür? Büyükse ne zaman büyüktür? Yoksa her insan için geçerli midir bu?

“Seven Kadın” şiirinde kalbimizi yakalıyor Rilke; pek çok şiirinde olduğu gibi:

Yakalayabilirim yıldızları bile / içimde; öyle büyük / görünüyor bana kalbim; seve seve / bıraktı onu yine

belki sevmeye, / belki bağlanmaya başladığım. / Yabancı, hiç betimlenmemiş gibi / bakıyor bana yazgım

Rilke, toplumcu bir şair midir?

Bu konuda Rilke’yi incelediği yazısında ilginç saptamaları var Pazarkaya’nın. Okuyunca onu halktan, toplumdan kopuk gören, onu bir kentsoylu şairi bilenlerin haksızlık ettiğini anlıyorsunuz.

Rilke’yi okumadan şiir yazılır mı yazılır ama yazan için bir eksiklik olacaktır kanımca. Büyük bir şairin bütün şiirlerini Türkçemize kazandıran Yüksel Pazarkaya’ya şiirimiz adına ne denli teşekkür etsek azdır.

Genç Bir Şaire Mektuplar / Rainer Maria Rilke / Çeviren: Melahat Özgü / Remzi Kitabevi / 103 s. / 1963.

Toplu Şiirler 1-2 / Rilke / Çeviren: Yüksel Pazarkaya / Cem Yayınevi / 653-668 s.