Sahte karakterlerle siyaset yönlendiriliyor

'Twitter'da ve Facebook'ta AKP propagandası yapan takma isimli kullanıcılar cirit atıyor. Referandum'da hayır oyu vermeyi savunan herhangi bir mesaj göndermeye kalkanlar, karşılarında anında 'evet'savunucusu takma isimli kullanıcıları buluyor. Takma isim kullanıyor olmalarına rağmen, ortak özelliklerine dikkat etmek foyalarını ortaya çıkarmaya yetiyor, ortak özelliklerinden birincisi, 'hemen hepsinin lafa Ak Partili değilim' diye başlaması. Atakan'ın tespitine göre "hatta daha kurnaz olanları, lafa AKP'li değilim diye başlıyor."

cumhuriyet.com.tr

Yurt Gazetesi’nde 4 Mayıs Cumartesi günü yayınlanan Ahmet Çınar imzalı “TSK’ya Kaşı Twitter Çetesi” haberi1 sosyal medyanın siyasette etik dışı kullanımına ilişkin oldukça tipik bir örneği gündeme getiriyordu. Haberde, @superdenizciler, @gata_kulis, @tsk_kulis gibi bazı Twitter hesaplarından TSK personelinin isim ve rütbe verilerek aşağılandığı, hedef gösterildiği, bazı askerlerin özel hayatlarının gizliliğinin ihlal edildiği anlatılıyordu. “Başbakan, Cumhurbaşkanı ve bakanlar hakkında her türlü eleştiri dava konusu olurken, TSK mensuplarına yönelik bu hakaret, aşağılama ve ifşaatların görmezden gelindiği” ve CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın 14 Aralık 2012’de bu konuda verdiği soru önergesinin yanıtsız bırakıldığı vurgulanıyordu.

Yazıda “Oran, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği yazılı önergede, söz konusu Twitter hesaplarının kime ait olduğunu, yazılan iddiaların araştırılıp araştırılmadığını, bu adreslerin kapatılması için girişimde bulunulup bulunulmadığını sormuştu. Ancak soru önergesine yasal süresi içinde hiçbir yanıt verilmedi” deniyordu.

Bu haber 12 Eylül 2010 referandumunun 1 hafta öncesinde Twiter’da yaşanan bir olayı hatırlatıyor. Evet mi Hayır mı tartışmalarının ayyuka çıktığı günlerdi. Twitter’da Hulki Cevizoğlu’nun adına açılmış ve uzun süredir pek faaliyet göstermeyen bir hesap o günlerde harekete geçti ve bütün Atatürkçüler’in referandumda Evet oyu vermesi gerektiğini söyleyen iletiler yazmaya başladı. Hesabın takipçileri Hulki Cevizoğlu gibi politik duruşu bariz bir ismin böyle kritik bir referandumda Evet oyunu neden savunduğuna hiç anlam verememiş, nihayet Bedri Baykam’ın araya girmesiyle durum çözülmüştü.

Bedri Baykam Hulki Cevizoğlu’nu telefonla aramış, o sırada yurtdışında olan Cevizoğlu, kendisine ait bir Twitter hesabı olmadığını, iletileri kendisinin yazmadığını söylemiş, Baykam da bunu yine Twitter’dan kendi takipçileriyle paylaşmıştı2.

ÇORAP KUKLALAR: ORDU GÖREVE

Sosyal medyanın veya herhangi bir internet platformunun bu şekilde kullanılmasına internet jargonunda “çorap kuklacılık” deniyor. Vikipedi’nin İngilizce sürümünde “sockpuppet (internet)” başlığı altında geniş açıklamasını, tarihçesini ve belgelenmiş örneklerini bulabileceğiniz bu kavram3, Twitter, Facebook kullanıcıları veya haber sitelerinde yorum yazan okurlar gibi çevrim içi grupları, siyasi veya ticari kazanç elde etmek için kandırmak üzere, sahte kişilikler/hesaplar yaratmak anlamına geliyor.

Bu çorap kuklalar örneğin Hulki Cevizoğlu gibi tanınmış kişilerin kimliklerine bürünüp referandumda ‘evet’ oyu isteyebildikleri gibi, “gata-kulis”, “tsk-kulis” gibi merak uyandırıcı isimlerle, kaynağı belirsiz, doğruluğu kanıtlanmamış iddialar ortaya atarak itibarsızlaştırma faaliyetlerinde de bulunabiliyorlar.

Bir de, yine internet jargonunda “korkuluk” (strawman) adı verilen bir tür çorap kukla var ki, onlar da belli bir görüşe atfedilen bütün olumsuz suçlamaları doğrular şekilde davranarak, bu kesimin itibarsızlaştırılmasına çalışıyorlar. (Örneğin çok okunan bir haber sitesinin okur yorumlarında “ulusalcı” takma adıyla “ordu göreve” çağırısı yapıyorlar.) Bütün bu farklı çorap kukla türlerinin belirleyici ortak noktası ise, çıkar sağladıkları kişi ya da kurumla hiçbir bağlantıları yokmuş gibi davranmaları.

Çorap kuklaları herhangi bir sahte kimlikten ayıran başlıca fark ise art niyet; daha doğrusu bir ticari veya siyasi çıkar elde etmek için gerçek niyetini gizlemek.

Bir örnekle açıklamak gerekirse, Twitter’da dünya çapında 1 milyondan fazla takipçisi olan Elisabeth Windsor (@Queen_UK) hesabı, İngiltere Kraliçesi 2. Elisabeth’in ağzından son derece mizahi siyasi eleştiriler yapıyor. Bu eleştiriler sayesinde çok popüler olan hesabın kullanıcısı gerçek kimliğini gizliyor ama yazdığı kitaplardan akıllı telefon uygulamalarına, tişörtlere, şemsiyelere kadar türlü çeşit ürünle ciddi bir servet yapıyor. Yani aslında bu kişi de “Queen_UK” sahte kimliğini kullanarak kendine bir çıkar sağlıyor. Ama niyeti insanları gerçekten kraliçe olduğuna inandırarak bir çıkar sağlamak değil, kraliçeyi taklit ederek siyasi mizah yapmak ve bu yolla kazanç sağlamak.

SAHTE MÜŞTERİ YORUMLARI

Çorap kuklacılığın en yaygın örneklerini çevrim içi satış yapılan ürün sitelerinde, sahte “müşteri yorumları” halinde görüyoruz. Mesela “kelliğe kesin çözüm” vaat eden bir mucize ürün sitesine girdiğimizde göreceğimiz “aldım, kullandım, çok memnunum” minvalinde yorum yapan kullanıcıların çoğunun aslında gerçek kişiler değil çorap kuklalar olduğunu varsayabiliriz.

İspatlanması çok zor olan bu durumun belgelenmiş örnekleri de var elbette. Bu örneklerden biri, çeşitli ödüller de kazanmış İngiliz yazar R.J. Ellroy’un, Amazon.com alışveriş sitesinde sahte isimlerle okuyucu yorumları yazdığının ortaya çıkmasıydı. Guardian gazetesinin 3 Eylül 2012 tarihli haberine göre4 kitapları çok satanlar listelerine giren ödüllü polisiye yazarı R.J. Ellroy sahte isimlerle bir yandan kendi kitaplarının satış sayfalarına beş yıldızlı eleştiriler yazarken, bir yandan da rakiplerinin kitaplarının satış sayfalarına olumsuz yorumlar yolluyordu.

Durumun yine bir yazar olan Jeremy Dunns tarafından fark edilmesi üzerine Ellroy, Guardian’da yayınlanan bir özür mektubu kaleme aldı. Olayın takibini yapan Huffington Post 4 Eylül 2012 tarihli haberinde5 daha birçok yazarın kitap satışlarını artırmak ve rakiplerini gözden düşürmek için böyle sahte yorumlar yaptıklarını isimler vererek açıkladı ve bunun “buz dağının görünen kısmı” olduğunu, bazı büyük yayınevlerinin bu uygulamayı daha da yaygınlaştırmış olabileceklerini yazdı. Gerçekten de, Huffington Post’un bu haberinden kısa bir süre önce, 25 Ağustos’ta The New York Times’da çıkan bir makalede, yayın evlerine para karşılığı olumlu kitap eleştirisi satarak zengin olan uyanık bir girişimcinin hikâyesi anlatılıyordu. Tanesi 99 dolara olumlu kitap eleştirisi yazan girişimci, gördüğü talep üzerine 499 dolara 20 eleştiri ve 999 dolara 50 eleştirilik paketler de sunmaya başlamıştı6.

SİYASİ BİNDİRİLMİŞ KITALAR

Çorap kuklacılığın daha da “yaygınlaştırılmış” uygulamaları sadece Huffington Post’un öngörüsünden ibaret değil. Kitleleri yönlendirmek için bir ürünün veya kişinin arkasında kitlesel destek varmış gibi göstermek anlamına gelen “astroturfing” de artık siyaset sözlüklerine giren bir kavram. Bu çetrefilli kelime, ABD’de üretilen bir yapay çim halı markası olan Astro Turf’ten türetilmiş ve Türkçe’de belki en güzel “bindirilmiş kıtalar” deyimiyle karşılanabilir.

Burada artık kendini Hulki Cevizoğlu, GATA kulisinden haber veren TSK mensubu, mucize ürün kullanıcısı ya da ulusalcı yorumcu olarak tanıtan tek tek çorap kuklalardan değil, daha geniş çaplı ve sistematik bir uygulamadan bahsediyoruz. Kelime ilk kez 1985 yılında Amerikalı Demokrat Senator Bentsen tarafından kendisine karşı yaratılan muhalefetin sahte olduğunu anlatmak için kullanılmış; Senatör kendisine şikâyet mektubu yollayan seçmen tabanının sahte olduğunu ifade etmek için, yapay zemin kaplama markası Astro Turf’e gönderme yapmış. Kavramın tarihi ve örnekleriyle ilgili detaylı bilgiler, yine Vikipedi’nin İngilizce sürümünde “Astroturfing”7 başlığı altında okunabilir. Terim her ne kadar yeni, yabancı kökenli ve internetle sınırlı olsa da, “bindirilmiş kıtalar” siyasetin kendisi kadar eski bir kavramdır.

Yaygın olarak tartışılan en kapsamlı siyasi astroturfing uygulaması Çin’deki “50 Kuruş Partisidir”8. Batı’da ilk kez 2008 yılında BBC Haber9 tarafından dile getirilen iddiaya göre, Çin Halk Cumhuriyeti hükümeti veya Komünist Parti, kamuoyunu kendi politikaları lehinde yönlendirmek üzere para ile sahte yorumcular kiralıyor. Çeşitli internet platformlarında sürekli ileti ve yorumlar paylaşan bu kişilere, Komünist Parti’yi haklı çıkartan veya parti aleyhine tartışmaları dağıtan her bir gönderi başına 0.5 RMB ödeniyor. (Bu yüzden bu ekiplere “50 Kuruş Partisi/50 Cent Party” adı veriliyor.)

Haber, Çin’in Hennan eyaletinin Jiaozuo şehrindeki Kamu Güvenliği Bürosu tarafından yayınlanan resmi bir rapordan da alıntı yapıyor. Raporda anlatılan olayın akışı, astroturfing uygulamalarının nasıl işlediğini çok net göstermesi açısından ilgi çekici: Olay kısa süre önce bir trafik cezası alan bir kullanıcının bir web sitesine polis hakkında olumsuz bir ileti yazmasıyla başlıyor. Büro adına çalışan yorumculardan biri bu iletiyi görüp 10 dakika içinde polise bildiriyor. Büro 120’den fazla paralı yorumcuyu aynı platforma yönlendirerek karşıt yorum bombardımanına başlıyor. Böylece tartışmanın ekseni polisin suçlanmasından, polisin övülmesine doğru kayıyor.

20 dakika içinde polisi destekleyen gönderiler çoğunluğu ele geçiriyor ve sonunda, paralı yorumcu olmayan gerçek ve tarafsız kişiler de, polise karşı ilk yorumu yazan adamı suçlamaya başlıyorlar. Çin’de ilk paralı yorumcu kiralama uygulamasının 2004 yılında Huan eyaletinin başkenti Changsha’da yapıldığı ve daha sonra ülke genelinde yaygınlaştığı, Çin hükümetinin veya Komünist Parti’nin on binlerce paralı yorumcu çalıştırdığı iddia ediliyor. Siyasi astroturfing uygulamalarının 2011 İspanya genel seçimlerinde1 ve 2010’da ABD’de muhafazakâr Çay Partisi hareketi tarafından1 da kullanıldığını, bunların yanında daha pek çok belgelenmiş örnek olduğunu1 biliyoruz.

Çin gibi iş gücünün çok ucuz olduğu ülkelerde on binlerce paralı yorumcuyu eğitip çalıştırmak belki mümkün ama bunu gelişmiş bir “Kişilik Yönetim Yazılımı” ya da dışarıdaki adıyla “Persona Management Software” kullanarak bir dereceye kadar “otomatikleştirmek” de mümkün.

Böyle gelişmiş “kamuoyu yaratma ve istihbarat” yazılımlarının varlığı ilk kez uluslararası hacker örgütlenmesi Anonymous tarafından açıklandı1, daha sonra başka belgelerle de kanıtlandı1 ve ana-akım medyada yer aldı1. 2011 yılında düzenledikleri “Operation Metal Gear” kapsamında Washington’un önemli güvenlik danışmanlık şirketlerinden HB Gary’nin bilgisayarlarına giren bazı Anonymous üyeleri, 50 binden fazla şirket içi yazışmayı internete sızdırdı. Bu yazışmalarda daha pek çok şeyle birlikte ABD Hava Kuvvetleri’nin HB Gary’e karmaşık ve gelişmiş bir kişilik yönetim yazılımı ısmarlamış olduğu da ortaya çıktı.

Bu yazılım sadece sahte kişiliklerden oluşan “otomatik bindirilmiş kıtalar” yaratmakta kalmıyor, bunlara sahte birer internet özgeçmişi ve çeşitli internet platformlarında birbirini teyit eden hesaplar da açıyor (aynı sahte karaktere ait facebook, twitter, linked-in vs. hesapları, gazete, dergi üyelikleri gibi). Toplumun farklı kesimlerini yansıtacak şekilde çeşitlendirilmesi istenen bu sahte kişiliklerin Kabil, Irak ve ABD’de askeri operasyonlar kapsamında kullanılacağı belirtiliyor. Her bir sahte kişiliğin ayrıca istihbarat yapabilmesi ve sosyal medya platformlarını kullanan gerçek insanlar hakkında bilgi toplayabilmesi de isteniyor. HB Gary’nin şirket içi yazışmalarına göre ABD Hava Kuvvetleri, her askerin 10 karaktere kumanda edebileceği toplam 500 sahte karakterlik bir yazılım sipariş ediyor.

Yazışmaları hack edilen bir “güvenlik” şirketi olarak HB Gary bu olaydan sonra kepenklerini kapatmak zorunda kaldığı için 2.7 milyon dolar değerindeki aynı kontratı Ntrepid adlı Amerikalı yazılım, donanım ve bilgisayar güvenlik firması üstlendi1. Anonymous’un HB Gary saldırısı, başlı başına bir yazıyı hak eden, son derece ilgi çekici ve çok boyutlu bir hikâyedir. Meraklısı bu hikâyenin ayrıntılarına yabancı kaynaklarda basit bir Google taramasıyla ulaşabilir.

AK TAKIM

Türkiye’de belgelenmiş bir “çorap kukla” veya “astroturfing” uygulamasına henüz rastlamasak da, AKP’nin en azından 2007 seçimlerinde paralı yorumcular kullandığını biliyoruz.

Türkiye’de internetin seçim kampanyalarında bir mecra olarak kullanılmaya 3 Kasım 2002 seçimleriyle başladığını söylemek mümkün. O günden bu güne, Türkiye’de interneti en başarılı kullanan partinin AKP olduğunu gösteren çeşitli araştırmalar var. Bunlardan biri olan “Siyasal İletişimin Cenk Alanı: AKP’nin 2007 Seçim Kampanyasına İlişkin Bir Çalışma”1 başlıklı makalede, AKP’nin sosyal medyada kullandığı Ak Takım adlı bir yapıdan söz ediliyor.

Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç Dr. Esra Arsan ve öğrencisi Mahmut Halil Can‘ın AKP’nin 2007 seçim kampanyasına ilişkin yaptıkları araştırmaya dayanan makalede, 2007 yılında AKP’nin seçim kampanyasını yürüten 3 ajansın (İdeha Reklam, Konsensus Halkla İlişkiler & Reklam ve Devr-i Alem Reklam) temsilcileriyle yapılan görüşmelere atfen şöyle deniyor:

“AKP’nin 2007 seçim kampanyasında rol oynayan ajans temsilcilerinin bir başka ortak görüşü de, partinin internet medyasını kullanım tarzının biricikliğiydi. Danışmanlara göre, bu yöntem Türk siyasi partiler tarihinde bir ilkti. (…) (Konsensus’tan) Cebbar Yılmaz’a göre ise AKP interneti seçim kampanyasında kullanan belki de tek partiydi: AKP, İstanbul’da 200 gençten oluşan profesyonel bir kadro kurdu ve bu kadro internet forumlarında her gün AKP propagandası yaptı. Bu elemanlara ‘AK Takım’ adı verildi. Bu aktivite, özellikle genç seçmenin oyunu toplamak açısından inanılmaz olumlu sonuç getirdi.”

Yazarlar, 2007 seçimlerine katılan diğer partilerin interneti bir mecra olarak kullanmakta çok yetersiz kaldıklarını ve AKP’nin bu boşluktan faydalandığını söyledikten sonra, makalenin Sonuç bölümünde şöyle devam ediyorlar: “ABD’de blogların, youtube, myspace gibi interaktif ortamların genellikle iktidara ve seçim yalanlarına karşı yurttaşın tepki platformu olarak kullanıldığı düşünülürse, AKP’nin bu alternatif medyayı maaşlı elemanlarla oy toplamak ve manipülasyon amaçlı kullanmış olması, ajans yöneticilerinin de vurguladığı gibi, biricik bir durumdur.”

BABUŞÇU: YORUM EKİBİMİZ VAR

Ak Takım’ın ne olduğuyla ilgili daha kolay anlaşılır bilgiyi AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun, Habertürk’te Balçiçek İlter‘e verdiği bir mülakatta görüyoruz.1 6 Mayıs 2011 tarihinde Söz Sende programında yayınlanan mülakatta Babuşçu sosyal medyaya çok önem verdiklerini ve “nitelikli bir çalışma” yaptıklarını ve bu çalışmalarda gençlik kollarının yanı sıra profesyonel bir ekip de kullandıklarını anlatıyor: “Bir yorum ekibimiz var mesela… Bu yorum ekibi Ak Parti ile ilgili çıkan haberlerin altına yorumlar yazıyor. Bu yorumların bir kısmı perdeleniyor yayınlanmıyor. Bir kısmı yayınlanıyor. Ama biz ısrarla o yorumlara mukabele etmeye, cevap vermeye devam ediyoruz.”

Balçiçek İlter’in sosyal medyada yaygın olumsuz tepki uyandıran, gazetecilerin tutuklanması, Erdoğan “ucube” dediği için yıkılan heykel, YGS şaibeleri gibi olaylara karşı neler yapıldığını sorması üzerine, “O negatif söylem ile ilgili olarak da doğru olanı, yani o söylemin boşluğunu yine aynı tarzda ortaya koymaya çalışıyoruz” diyor. Babuşçu, İlter’in “Ez cümle herkesi takip ediyorsunuz yani? Yorumlara kadar…” yorumunu ise “En kılcal damarlara kadar ne olup bittiğini sürekli gözlemleyen ve ona sürekli alternatifler üreten bir mutfak, bir ekip çalışmasıyla her noktada olmak istiyoruz” diyerek karşılıyor.

Babuşçu’nun ifadelerinden anladığımıza göre, içinde profesyonel kişilerin de bulunduğu bir mutfak, sosyal medyada ne olup bittiğini “en kılcal damarlara kadar” gözlemliyor ve sürekli alternatifiler geliştiriyor. Yorumlara yorumlarla karşılık veriyor.

SİYASİ AHLAKSIZLIK

Tabii bir siyasi partinin ürettiği politikaları ve iktidar olarak icraatlarını halka anlatabilmek için profesyonel ekiplerden faydalanmasının ne zararı var, partiler seçim kampanyalarında profesyonel ajanslarla çalışmıyorlar mı zaten diye sorulabilir. O ekipler tanıtımını yaptıkları siyasi partiyle bağlarını gizlemedikleri sürece hiçbir sakıncası tabii ki yoktur. Makalenin en başında da aktardığım gibi, çorap kukla veya astroturfing olaylarında sorun yaratan asıl nokta da zaten budur. Gerçek kimliğini ve niyetini gizlemek, siyasi partiler yararına çalışan profesyonel ekipler için olduğu kadar o partinin üyeleri ve gönüllüleri için de ahlaki sorun oluşturur. Çünkü herhangi bir siyasi partinin icraatlarını, o partiyle bağlantısı olmayan sade bir vatandaşmış gibi övmek ile o partinin gönüllüsü veya çalışanı olarak övmek arasında dağlar kadar fark vardır.

Profesyonel Ak Takım’ın ve seçim kampanyalarında interneti yoğun olarak kullandığı Babuşçu ve birçok başka kaynak tarafından ifade edilen AKP Gençlik Kolları’nın propaganda faaliyetlerini AKP ile bağlarını gizleyerek yürüttüğünü, bu anlamda çorap kuklacılık veya astroturfing yaptıklarını belgesiyle iddia edecek konumda değiliz. Ancak Babuşçu’nun “en kılcal damarlara kadar izleyen ve sürekli alternatifler üreten mutfak” söyleminin ve Arsan ve Can’ın makalesindeki “sosyal medyanın oy toplamak ve manipülasyon amaçlı kullanıldığı” tespitinin, Çin’deki 50 Kuruş Partisi uygulamalarını fazlasıyla hatırlattığını da not etmeliyiz. Bu noktada belki de rahmetli Yurtsan Atakan’ın Akşam gazetesinde yayınlanan 3 Ekim 2010 tarihli “Referandum Tohumlamacıları Twitter’i Bastı” başlıklı köşe yazısındaki tespiti hatırlamakta fayda var1.

EVETÇİ SAHTEKÂRLAR

12 Eylül referandumu öncesi Evet propagandası yapan AKP’li “tohumlamacılardan”2 bahseden Atakan, “Twitter’da ve Facebook’ta Ak Parti propagandası yapan takma isimli kullanıcılar cirit atıyor. Referandum’da hayır oyu vermeyi savunan herhangi bir mesaj göndermeye kalkanlar, karşılarında anında “evet” savunucusu takma isimli kullanıcıları buluyor. Takma isim kullanıyor olmalarına rağmen, ortak özelliklerine dikkat etmek foyalarını ortaya çıkarmaya yetiyor” dedikten sonra, bu kişileri tanımanın ipuçlarını veriyor. Atakan’a göre bu kişilerin ortak özelliklerinden birincisi, “hemen hepsinin lafa Ak Partili değilim” diye başlaması. Atakan’ın tespitine göre “hatta daha kurnaz olanları, lafa AKP’li değilim diye başlıyor.”

Çorap kuklacılık veya astroturfing gibi uygulamalar hem ticaret hayatında hem de siyasi düzlemde her ne kadar etik dışı ve dürüstlük ilkesine aykırı bulunsa da Türkiye’de henüz bunlarla ilgili çerçeve belirleyici veya sınırlamalar getirici bir yasal düzenleme yok. Bunun en önemli sebebi, bunların gelişen teknolojiyle birlikte hayatımıza giren yeni kavramlar olmaları. Bir başka sebep de, ortada bir kasıt olup olmadığının hukuken tespitinin, özellikle siyasi düzlemde, çok zor olması. Amerika, Avrupa ve Avustralya’da ticaret hayatının hukuki çerçevesini belirleyen yapılar bu uygulamalara özellikle “haksız rekabet” kapsamında bazı sınırlamalar getirmiş olsa da, bugüne kadar bu ülkelerde de siyasi düzlemde bu tür etik dışı propagandaya karşı herhangi bir önlem alınmış değil.

Türkiye önümüzdeki dönemde son derece kritik bir seçim sürecine girecek; 2014 yerel seçimleriyle başlayacak bu süreçte belki bir anayasa referandumu ve ilk kez bir cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak. Farklı kaynaklara göre halen ülkemizde 35 milyon internet kullanıcısı var ve bunların yüzde 85’ten fazlası seçmen. Çeşitli araştırmalar, özellikle Türkiye gibi ifade özgürlüğünün kısıtlı olduğu toplumlarda internet ve sosyal ağların alternatif iletişim platformları haline gelerek demokratikleşmeye katkıda bulunabileceğini gösteriyor.2 Ancak siyaset dilinin çok sertleştiği ve fikirlerden ziyade kampların çarpıştığı bugünkü ortamdan bakıldığında, önümüzdeki süreçte sağlıklı tartışmalardan ziyade, sadece miting meydanında değil sosyal medyada da kimin sesinin daha “gür” çıktığı belirleyici olacak gibi görünüyor.

mujdebilgutay@gmail.com

1 http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/tskya-karsi-twitter-cetesi-h34265.html

2 Bedri Baykam ve Hulki Cevizoğlu’ndan teyit...

3 http://en.wikipedia.org/wiki/Sockpuppet_%28Internet%29

4 http://www.guardian.co.uk/books/2012/sep/03/rj-ellory-secret-amazon-reviews

5http://www.huffingtonpost.com/2012/09/04/rj-ellory-fake-amazon-reviews-caught_n_1854713.html

6 http://www.nytimes.com/2012/08/26/business/book-reviewers-for-hire-meet-a-demand-for-online-raves.html?_r=4&pagewanted=all&

7 http://en.wikipedia.org/wiki/Astroturfing

8 http://en.wikipedia.org/wiki/50_Cent_Party

9 http://news.bbc.co.uk/2/hi/asia-pacific/7783640.stm

10http://microsites.oii.ox.ac.uk/ipp2012/michael-jensen-brian-kesser-political-astroturfing-fake-followers-and-planted-memes-2011-spanish-nat

11 http://www.time.com/time/politics/article/0,8599,2005371,00.html

12 http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_astroturfing_cases

13 Operation Metal Gear: http://anonnews.org/?p=press&a=item&i=752

14 http://www.rawstory.com/rs/wp-content/uploads/2011/03/personamanagementcontract.pdf

15 http://blogs.computerworld.com/17852/army_of_fake_social_media_friends_to_promote_propaganda

http://www.guardian.co.uk/environment/georgemonbiot/2011/feb/23/need-to-protect-internet-from-astroturfing

1 http://www.guardian.co.uk/technology/2011/mar/17/us-spy-operation-social-networks

1 ARSAN E., CAN M. H., Siyasal İletişimin Cenk Alanı: AKP’nin 2007 Seçim Kampanyasına İlişkin Bir Çalışma, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul http://www.academia.edu/1855823/Siyasal_Iletisimin_Cenk_Alani_Secimler_AKPnin_2007_Secim_Kampanyasina_Iliskin_Bir_Calisma_2008_

1 http://video.haberturk.com/haber/video/son-20-gunde-43-saldiriya-maruz-kaldik-4/50617

1http://aksam.medyator.com/2010/10/03/yazar/18695/yurtsan_atakan/referandum_tohumlamacilari_twitter_i_basti.html 2 Atakan bu yazısında nispeten yeni kavramlar olan “çorap kuklacılık” veya “astroturfing” yerine bir pazarlama kavramı olan “tohumlama”yı (seeding) kullanıyor. Tohumlama, bir ortamda belli bir ürün ya da kişi hakkında konuşma-tartışma başlatarak veya başlamış tartışmaları yönlendirerek o ürünün veya kişinin çeşitli özelliklerinin tanıtılması anlamında kullanılıyor. 2 Gökçe O, (2012) Yeni Medya-Kamuoyu-Demokrasi, Edibe Sözen (der), Hepimiz Globaliz, Hepimiz Yereliz, Alfa, İstanbul, 37-54