"Sahneye çıkmayı çok özledim"

Can Dündar'la 'Canlı Ana Haber'in konuğu olan Cem Yılmaz: ''Ocak ayında Stand-up'lar başlıyor... Piyano çalmak istiyordum, küçükken engellediler... Amerika'da ışık yok. Japonya'ya açılırım daha iyi... Geçenlerde Beyoğlu'na gittim birbirimize eklene eklene kalabalık olduk Candan Erçetin klibi gibi...''

cumhuriyet.com.tr

Dört filminin (GORA, AROG, Yahşi Batı, Hokkabaz) senaryosu Okuyanus Yayınları’ndan çıkan Cem Yılmaz, Can Dündar’a kitapların hikayesini, nasıl film yazdığını anlattı. Cem Yılmaz konuk olduğu 'Canlı Ana Haber'de şunları söyledi:

"Senaryo yazarken kaynak bulma imkanım olmadı o yüzden senaryoları yayınlamak istiyordum. Bunlar filme dönüşmeden önceki aşama; yazma, montaj anı en zor anı o işçiliği görsünler istedim. Mükemmel senaryo üzerinde uğraşılan, olması gereken işlerdir.

GORA zamanında ilk defa tek başıma yazmaya niyetlendim. 100-110 dakikalık filmi süresi kadar yazarım bitiririm diye uçuk fikirlerim vardı.

Filmin ismini, afişini, kimlerin oynayacağını düşünerek başlıyorum. Ama iyi bir yöntem değilmiş. Yavuz Turgul'la çalıştıktan sonra benim açımdan olumsuz, izleyenler için olumlu bir değişikliğe uğrayabilir. Yöntemim acemilikten kalfalığa evrilecek.

Yavuz Turgul'a kafamdakileri anlatıyorum, 105 dakikanın geçtiği hikayeyi anlatıyorum, "Ee, çok güzel ama bu 5 dakikası" diyor. Bundan sonra daha güzel senaryo yazacağım.

Sokaktan geçen kime teklifte bulunsa herkes Av Mevsimi'nde olmak isterdi. Ben kabiliyetimle ilgili şüphesi olan birisi değilim. Fazla fazla özgüvenim var bu hususta ama sınırlarımı biliyorum. Bu beni çok rahatlatıyor. Çok hırslı olmamak bana mutluluk verdi.

Benim hiç bir zaman saygımın dinmeyeceği bir alan tiyatro ama hiç niyetim olmadı. Bazı arkadaşlarımla çok mukayese edildim ama televizyon da benim alanım değil.

Av Mevsimi çok iyi niyetlerle yapıldı ve seyircisini bekliyor.

Fuzuli bir tevazunun da çok rahatsız edici olduğunu düşünüyorum. Bir Japon'a "çok güzel manga yapıyorsunuz" dediğiniz zaman "Kendimizce yapıyoruz daha Mangacı olamadık ama...", Hollandalı bir heykeltraşa dediğin zaman "aman efendim yapıyoruz işte" demiyor.


Sahneye çıkmayı çok özledim

Ocak ayında Stand-up'lar başlıyor. Lise yıllarında Ali Rıza Binboğa afişi gördüm "özür dilerim Türkiyem geciktim" diyordu. Ben de sahneye çıkmayı çok özledim. Bambaşka hikayeler olacak. Sahnede beyaz giymeyi düşündüm. Ben asıl seyircide değişiklik bekliyorum.

Salih Memecan'ın dansöz karikatürüyle ilgili, bir şahsiyet dansöz kıyafetiyle çok çizilmiştir. Böyle çizilmesini ayıplamak değil mesele ama burada bir karikatüristte bir tarafı tutması çok dikkat çekiyor. Bizim memlekette yapılan karikatürün çok vicdanlı olduğunu düşünüyorum.

Başbakan'ın dergideki arkadaşlarla barışması, bir yerde buluşmasını, dikkate almasını istiyorum. Aralarının kötü olması beni rahatsız ediyor. Benim karikatürist abilerime saygım çok sonsuz. Memleket insanını, memleketini çok seven insanlar. Sevmese üzerine espri üretmezler. Karikatüristlerin ahlakını, raconunu severim, biz de Danimarka'da olanlar olmaz. Karikatüristler kral adamdır.

Piyano çalmayı bırakmasaydım...

Evde müzikle ilgileniyorum. Piyano çalmak istiyorum, küçükken engellediler. Buradan sesleniyorum o engelleyen arkadaşa... Klavyeye koydum parmaklarımı "Sen tırnak mı yiyorsun" dedi. O gün bıraktım. Ben o gün bırakmasaydım şimdi Kerem Görsev yoktu. Uzun zamandır tırnak yemiyorum. Elemanlarım var onlara yediriyorum.

Resme merakım var. Bir müzayedeye katıldım. Müzayededen sonra birisi bana "Hangi ürünleri aldınız?" dedi. "Hangi ürünleri aldınız" deyince ben de çok üzüldüm. Koleksiyoner değilim.

Benden filmi için destek isteyen çok elimden geldiğince makul olmaya çalışıyorum.

Mizah dergilerindeki mizah kültürü yaygınlaşmıyor, şikayetçiyim. Ben o kültürden gelen ender sahne insanlarından birisiyim.

"Ben politik mizah yapamıyorum çünkü baskı var" diyorlar peki içerik ne?

Çok zoruma gitti

Zeytinyağ fabrikası kurmayacağım, böyle bir girişimim yok. Galata’da ev alıyor diyorlar, araba alıyorlar diyorlar. Geçen de duydum tekne aldı diyorlar, çok zoruma gitti. Böyle bir bilgisayar tasarımıyla tekne yapmışlar, arkasında da herhalde beni öyle biri zannediyorlar, ‘’Yeni teknesini aldı, adını CMYLMZ koydu’’ diyorlar. Bu çok kötüydü. Mesela Her Auto Show'da araba aldırıyorlar bana, ne yapacağımı bilmiyorum.

Yüksek maliyetli işlerden kaçmaya çalışıyorum. İyi ki bir ortağım var, maddi anlamda bana destek veren. Sponsorların da çok katkısı oluyor. En çok dikkat ettiğim şey bir sponsordan para alırken onu heba etmemek. Onun Türk sinemasına katkı yaptığını ona hissettirmek. Ben parayı oraya harcamaktan hiç kaçınmadım. Ama sonuçta bu ticaret. Burada biraz ekonomik olmaya gayret etmek de en önemli unsurlardan biri. Ama Amerika’ya açılmak meselesi benim için komik bir talep. Amerika'da ışık yok. Japonya’ya açılırım daha iyi...

Şu sıralarda Anadolu Rock ile ilgili bir film yapmayı düşünüyorum. Anadolu Rock çok seviyorum. Başarısızlık çok ilgilendiğim bir tema. Başarısızlığın sebepleri, başarı arzusu, kabiliyet, hayaller bu konularda gezinecek.

Bana asosyal olmakla ilgili eleştiriler geliyor, bir şeyden haberiniz yok diyorlar. Benim bir şeyden haberimin olması mümkün değil çünkü onların sosyal olması için benim film yapmam lazım ki, o arkadaşlar sosyal olsun. Yıllar önce vazgeçilmiş bir yaşam biçimi ama muhafazakar bir kimse değilim, öyle anlaşılmasın. Gece hayatı yok diyorlar ama gece hayatım tam tersine 15 yaşımdan beri var ama çalışarak geçen bir hayat. Ama bu işlerle uğraşmak insanın bütün ömrünü alıyor. Seviyorum hayatımı, yeteri kadar sosyal. Birilerin sanal ortamdaki gibi eklemek ya da çıkarmak gibi şeyler yok.

Geçenlerde Erdil (Yaşaroğlu) çizmiş, tam ben yapacaktım o yapmış. Sosyal paylaşım sitelerindeki hayat gerçek hayat uygulansa nasıl olur diye düşünüyordum. Düşünsenize, birilerini ekliyorsun, birilerini çıkarıyorsun, 500 arkadaşınla beraber geziyorsun, onları 'Poke' ediyorsun, ama böyle bir şey yok. Mesela geçenlerde Beyoğlu'na gittim birbirimize eklene eklene kalabalık olduk Candan Erçetin klibi gibi...