Şahinkaya tutuklansın talebine ret

12 Eylül Askeri Darbesi'ne ilişkin, dönemin Genelkurmay Başkanı Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın yargılandığı davada mahkeme, sanıklardan Şahinkaya'nın tutuklanmasına yönelik talebi reddetti.

cumhuriyet.com.tr

12 Eylül askeri darbesine ilişkin, dönemin Genelkurmay Başkanı, Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın yargılandığı davanın duruşması başladı. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, sanıkların avukatı Bülent Hayri Acar, müdahilliğine karar verilen bazı gerçek ve tüzel kişiler ile avukatları hazır bulunuyor.

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, mahkeme dosyasına giren belgeler okundu.

Duruşmada söz alan Avukat Fikret Babaoğlu, sanıklar hakkında mahkemece verilmiş bir vareste kararının bulunmadığını belirterek, “Sanıklar neden burada yok. Heyetiniz 196. maddedeki hususu ciddiye almadı. Vareste kararı olmadığı halde sanıklar huzurda değil” dedi.

Şahinkaya'nın tedavisinin ayakta yürütüldüğüne ilişkin belgenin mahkeme dosyasına girdiğini savunan Babaoğlu, sağlık gerekçesiyle mahkemeyi yanıltan Şahinkaya'nın tutuklanmasını talep etti.Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı makamına yazılacak müzekkereyle, Fahri Korutürk ve Ahmet Kenan Evren'in arşivinde bulunan ve 12 Eylül ile ilgili olan belgelerin onaylı suretlerinin istenmesine karar verdi.

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde söz alan Avukat Osman Başer, darbe döneminde işkence gören Yılma Durak'ın müdahillik talebinin kabul edilmesini istedi.

Darbe dönemi öncesinde CHP'nin Kahramanmaraş Milletvekili olan Hüseyin Doğan, Kahramanmaraş olaylarının en yoğun yaşandığı 23 Aralık 1978'de Başbakanlığa gittiklerini belirterek, şunları anlattı:

''Başbakanlığa, memleketten gelen telefonlardan bu olayların adeta bir iç savaşa dönüştüğü anlaşılıyordu. Konuyu Başbakan Bülent Ecevit'e intikal ettirdik. Hatta telefonla büyük bir kısmını kendisine dinlettik. Bunun üzerine telefona sarılan Ecevit, tahminime göre Kenan Evren ile veya o düzeyde bir kuvvet komutanıyla Maraş'taki vahşetle ilgili konuştu ve acil müdahale istedi. Tahminime göre karşı taraftan arzuladığı cevabı alamadı ki başbakanın telefonu masaya fırlattığını gördük. Bu olayla ilgili sayın Kenan Evren'in başbakana ne cevap verdiğini, olayın neden 3-4 gün sonra Kayseri'den gelen birlikle sona erdirildiğini sormak isterim.''

Müdahillik talebinde bulunan Bülent Girkut da 12 Eylül'de yönetime el koyma eyleminin bugünkü ulus ve onun mahkemesi tarafından yargı konusu yapılamayacağını savundu.

''Olay tarihinde doğmamış yarının yurttaşı, reşit olduktan sonra o olayı yargılayamaz'' diyen Girkut, ''Toplumumuz bugün 1980'i yargılamaya ehil değildir. 2010 da yapılan referandumda oy kullanan kişilerin büyük çoğunluğu 1980 darbesinde 18 yaşından küçüktü ve darbeye maruz kalan konumunda değildi. Mahkemeniz üyeleri de 1980'de reşit olan kişiler değildir'' ifadesini kullandı.

''Amaç hasıl oldu''

Sanıkların avukatı Bülent Hayri Acar, mağdur avukatlarının sanık Tahsin Şahinkaya'nın tutuklanması talebinin, müvekkilinin sağlık durumuna ilişin tespit, bulgu ve görüşlerde bir değişikliğin olmaması nedeniyle reddedilmesini istedi.

Mahkemenin daha önce müvekkillerinin sağlık durumuna ilişkin Adli Tıp Kurumu'ndan ve üniversitelerden rapor aldığını hatırlatan Acar, ''Mahkeme bu raporlar doğrultusunda karar verdi. Müvekkillerin bu raporlarda belirtilen hal dışında olduklarına ilişkin başka bir tıbbi rapor veya bulgu bulunmamaktadır. Dolayısıyla iddialar bir tutuklama sebebi olamaz'' dedi.

Acar, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu raporunun davada delil niteliği taşımadığını savundu.

Darbeden sonra, yeni anayasanın halk oylamasıyla yürürlüğe konulduğunu, kanunlar çıkarıldığını, kurucu ve danışma meclislerinin kurulduğunu anlatan Acar, çok sayıda kamu kurum ve kuruluşu ile yüz binlerce karara imza atan mahkemelerin bu kanunlarla faaliyet gösterdiğini kaydetti.

Müvekkillerinin beraatını talep eden Acar, ''Milli Güvenlik Konseyi'nin başkan ve üyeleri, mahkeme huzuruna çıkarıldı fotoğrafları çekildi. Amaç da hasıl oldu'' diye konuştu.
Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e 27 Aralık 1979'da verilen uyarı mektubuyla ilgili zaman aşımının gerçekleştiğini öne süren Acar, 12 Eylül iddianamesinin ve kamu davasının hukuken yok hükmünde olduğunun tespitini istedi.

''Kitap delil olamaz''

İddianamede, darbe şartlarının hazırlanması için çalışmaların yapıldığının savunulduğu kaydeden Acar, ''Bir iddia makamı böyle bir iddianame hazırlayamaz. Bu iddianame, nasıl bir iddianame yazılmaması gerektiğinin örneğini oluşturacak. Biz hangi olaylardan yargılanıyoruz? İddianameye baktığınız zaman kitaplardan alınmış. Kitap delil olmaz. Delil atılı fiili temsil eden orijinal belgedir'' dedi.

Evren ve Şahinkaya'nın, 12 Eylül 1980-6 Aralık 1983 arasında kanunun açıkça suç saydığı eylemlerinin bulunmadığını savunan Acar, iddianamede yer alan iddiaların ispatı için gösterilen kitap, yazı ve görsel dokümanların delil niteliği taşımadıklarının tespiti ve reddini istedi.

Acar, iddianamedeki iddiaların ispatıyla ilgili delillerin ne olduğunun, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na veya iddianameyi hazırlayan Cumhuriyet savcısına açıklattırılmasını talep etti.

Kovuşturmanın genişletilmesi istemlerinin kabulüyle delil olarak ilgili belge, bilgi, kayıt ve dokümanların asıllarının, ilgili makamlardan istenmesi ve getirtilmesini isteyen Acar, Danışma Meclisi'nin atılı suç süresindeki eylemlerinin atılı suçun konusu olmaması ve hukuka uygun bulunması durumunda, atılı zincirleme eylemlerin, suçun konusu olmayıp hukuka uygun bulunduğunu, bunun zorunlu sonucu olarak, CMK 223/1 (a) maddesine göre beraat kararı verilmesini, aksi takdirde, TCK 279 maddesi gereğince Danışma Meclisi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.

Mahkemenin kararı

Mahkeme Başkanı Süleyman İnce, ara kararları açıklamadan önce, sanık müdafilerine bazı seyircilerce tacizde bulunulduğunu ifade ederek, ''Tekrarlanması halinde mahkeme buna seyirci kalmayacaktır. Ayrıca, mahkemeye azalan ilginin mahkemeye saldırılarak artırılamayacağını düşünüyoruz'' ifadesini kullandı.

İnce, bunun ardından ara kararları açıkladı.

Buna göre, Ali Tahsin Şahinkaya ve Kenan Evren'in tutuklanmaları taleplerini reddetti.
Kararın buna ilişkin bölümünde, sanıklara ilişkin raporların, ''sanıkların sağlık durumlarının mahkemece gerektiğinde doktor ve sağlık ekipmanı ile gelerek-getirtilerek ifade vermeleri durumunda, sağlıkları yönünden hayati tehlikeyle sonuçlanacak bir durumun oluşup oluşmayacağının'' belirlenmesi ile ilgili olduğu kaydedilerek, bu belirleme ışığında savunmalarının 14 Eylül 2012'deki celsede CMK 196/4. maddesindeki düzenlemelere uyularak alınmasına, görüntü ve ses sistemi kullanılarak alınacak savunmaların, iki sanığın bulundukları veya bulunacakları yerde alınmasının kararlaştırıldığı anımsatıldı.

Bu karar doğrultusunda, İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne 25 Eylül 2012'de Ali Tahsin Şahinkaya ile ilgili yazılan talimatta, ''Sanığın, duruşma günü öncesi bulunduğu yerin değişmesi durumunda mahkememizce bilgi verilecektir'' şerhi bulunduğu bildirilen kararda, aynı şerhin iki sanık yönünden Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı'na da yazıldığı belirtildi.

Bunlar karşısında, sanıkların savunmasının alınmasında ilgili raporlara değer verildiğinden ve bu raporlar uyarınca da savunmaları alındığından, sanıkların tutuklanması taleplerinin reddine karar verildiği açıklandı.

TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'na Cumhurbaşkanlığı arşivlerinden gönderilen belgelerin onaylı suretlerinin dosyaya getirtilmesinin sağlanması açısından Cumhurbaşkanlığı makamına yazılacak müzekkereyle Fahri Korutürk ve Ahmet Kenan Evren'in arşivinde bulunan ve 12 Eylül ile ilgili olan belgelerin onaylı suretlerinin istenmesine karar verildi.

Kanbur ve Kazgan'ın yakınları müdahil oldu


TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'nca mahkemeye gönderilen raporun bulunduğu DVD'nin talep halinde sanık ve müdahil avukatlarına verilmesini kararlaştıran mahkeme, dosyaya daha önce gönderilen MASAK raporunun, sanık müdafileri ya da müdahil vekillerince, uzman kişi aracılığıyla incelenebilmesine karar verdi.

12 Eylül darbesi sonrasında gözaltındayken öldüğü anlaşılan Mehmet Kazgan'ın kardeşleri Hikmet Kazgan ve Hasan Kazgan ile darbe sonrasında TBMM kararı olmaksızın idam edilen Mehmet Kanbur'un kardeşleri İnsaf Karabulut ve Süleyman Kanbur'un müdahilliklerinin kabulünü kararlaştıran mahkeme, bu koşulları taşımayan ve gerekli belgeleri sunmayan diğer özel kişilere ilişkin müdahillik taleplerinin reddi yönünde karar verdi.

Mahkeme, avukatlar Şenal Sarıhan ve Ergin Cinmen'in tanık dinletme taleplerinin, davanın özüne yenilik getirmeyeceği gerekçesiyle reddederken, Avukat Ergin Cinmen ve Avukat Hasan Ürel'in Danışma Meclisi Üyeleri ile Bülend Ulusu Başbakanlığı'nda kurulan hükümet üyeleri hakkında yaptığı suç duyurusuna ilişkin bir örneğinin, bu konuda soruşturma yürüten TMK'nın 10. maddesiyle yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'ne gönderilmesine hükmetti.

Mahkeme, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'ne müzekkere yazılarak, TBMM Araştırma Komisyon Başkanlığı'na 3 Eylül 2012 tarihli yazı ekinde gönderilen Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında alınan karar örneklerinden 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ile ilgili olanlarının onaylı suretlerinin mahkemeye gönderilmesinin istenmesini kararlaştırdı.
Duruşma, 18 Nisan 2013 saat 14.00'e ertelendi.

Duruşmanın son bölümünü, CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner de izledi.

GATA: Şahinkaya ayakta tedavi oluyor

Avukat Ömer Kavilli de müdahiller vekili olarak 3 sayfalık talep yazısı hazırladıklarını söyledi.Kavilli şöyle konuştu:

“Dosyaya, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nce gönderilen talimat yazıları içeriğiyle Genelkurmay Başkanlığı GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığı'nın 31 Ekim 2012 tarihli bir yazısı bulunmaktadır. Bu yazıda 'Halen hastanemizde tedavi gördüğü belirtilen sanık Ali Tahsin Şahinkaya'nın ilgili kanun maddeleri uyarınca görüntülü ve sesli iletişim tekniği kullanılarak ifadesinin alınacağı bildirilmiştir. Adı geçen şahsın tedavisi ayakta devam etmekte olup hastanemizde yatmamaktadır' denilmektedir. Bu yazının içeriğinden sanık Şahinkaya'nın yatakta tedavi görmesini gerektirir bir durumun olmadığı ve herhangi bir ölüm tehlikesinin bulunmadığı ortaya çıkmıştır.Bu yazı aynı zamanda Marmara Üniversitesi doktorlarınca verilen raporun bir kez daha geçersiz olduğunun kanıtıdır. Acıları yaşayan kişilerin temsilcileri olarak sanığın mahkemeden kaçmak için bu tür dolambaçlı yollara tevessül etmesini kabul etmemiz mümkün değil. Mahkemenin saygın bir yargılama yapabilmesi için bu sanığın mahkemede hazır bulunması gerekir. Bu yazı ve sonrasında gerçekleşen durum sanık avukatlarının savunmalarında belirttiği 'kurucu irade' savunmasının, alt kültür olarak görevlilere de sirayet ettiğinin bizce işaretidir.”

'Şahinkaya tutuklansın'

Kavilli, Şahinkaya'nın mahkemede hazır bulunmasının hayati tehlike oluşturabileceği yönünde rapor düzenleyen üniversite görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunulmasını ve sanık Tahsin Şahinkaya'nın tutuklanmasına karar verilmesini talep etti.

Konuşmasını tamamlayan Ömer Kavilli, müdahil avukatlarının oturduğu yerin arkasındaki bir bölümü göstererek, burada bazı cihazların yer aldığını ve ses kaydı yapıldığını iddia etti.

Mahkeme Başkanı Süleyman İnce de Kavilli'ye cevaben, “Öyle bir şey yok. Gelecek celse bilgisayarları da kapatıp daktiloyla devam edelim. Geriye götürüyorsunuz bizi, sayenizde teknolojiden uzaklaşıyoruz” dedi.

Gerekirse kozmik odaya girilir”

Avukat Arif Ali Cangı da sanıkların, hasta olmadıkları halde hastaneye yatırılarak mahkemeden kaçırıldığını ileri sürdü.

Cangı, “Davayı Türkiye hukuk tarihinin en önemli davası olarak görüyoruz. Biz 12 Eylül aşılmadan demokratik toplum düzeninin kurulamayacağını düşünüyoruz. Mahkemenin tarihi ve hukuki sorumluluğunu yerine getirmesini istiyoruz. Tutuklama, davaya olan güveni artıracak ve sonuç almamızı sağlayacaktır” diye konuştu.

Avukat Ergin Cinmen, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin hemen sonra, Başbakan Bülent Ulusu tarafından hükümetin kurulmasının, bakanlar kurulunun tespitinin, kısa sürede hükümet programının açıklanmasının, darbeden önceden haberdar oldukları yönünde bir kanı oluşturduğunu ifade ederek, bu konuya ilişkin suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.

Müvekkili olduğu, darbe döneminde öldürülen Mustafa Asım Hayrullahoğlu'nun eşi Aynur Hayrullahoğlu'nun müdahil olarak davaya kabul edilmesini isteyen Cinmen, Hayrullahoğlu'nun ölümüne ilişkin bazı tanıkların dinlenmesini istedi.

Avukat Öztürk Türkdoğan da MİT ve Genelkurmay'dan istenen belgelerin gelmemesini eleştirerek, “Bu belgelerin hemen gönderilmesinin önü açılmalı. Gerekirse bir ara karar alınır kozmik odaya bir naip hakim gider ve alır” dedi.

'Başbakanlık sonuna kadar olur'

CHP'nin avukatı Şenal Sarıhan da adil yargılamanın sanık ve mağdur hakları yönünden önemli olduğunu anlatarak, ölçülülük ilkesi doğrultusunda sanıkların tutuklanmasını talep etti.

Mahkemenin istediği bazı belgelerin MİT Müsteşarlığı'nca gönderilmediğini savunan Sarıhan, şunları kaydetti:

“Başbakanlık davaya müdahil olmuştur, MİT'te başbakanlığa bağlıdır. Eğer başbakanlık bu davada samimi ise başta MİT olmak üzere tüm kurumlardaki bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulmasında aktif olmalıdır. Diğer yandan MİT Müsteşarlığı, İstanbul'daki 1 Mayıs olaylarına ilişkin yazılan müzekkereye ellerinde bu yönde bir bilgi olmadığı yönünde cevap vermiştir. Oysa davayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Çetin Yetkin ile Muhittin Cenkdağ, basına yansıyan beyanlarında iddiaları gündeme getirdi. Amerikalıların söz konusu otele yerleştikleri bilinmektedir. Yetkin ve Cenkdağ'ın tanık olarak dinlenmelerini talep ediyoruz.”

Başbakanlık adına söz alan Avukat Sami Arslan Aşkın da istenilen belgelerin mahkemeye ulaşması konusunda Başbakanlığın sonuna kadar destek olacağını vurgulayarak, soruşturmanın veya bağlantılı soruşturmaların ne şekilde yürütüleceği konusunda Başbakanlığın bir etkisinin söz konusu olmadığını ifade etti.

Başbakanlık olarak, mahkemece talep edilen tüm belgeleri gönderdiklerini belirten Aşkın, “Başbakanlığa bağlı MİT ile Genelkurmay da ellerinde mevcut olan belgeleri göndermişlerdir. Başbakanlık olarak bu belgelerin temini yönünde çaba gösterilmekten çekinmeyiz” dedi.

Tutuklanma talebine ret

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşma sona erdi. Ara kararı açıklayan Mahkeme Başkanı Süleyman İnce, sanıklardan Şahinkaya'nın tutuklanmasına yönelik talebi reddettiklerini bildirdi.