Sağlıklı kilo sabit kilodur

Kiloyla sağlık arasında ya da yüksek kiloyla sağlığın bozulması arasındaki ilişki her vakada kanıtlanmış değil. Çevremde kiloları artmış insanlara ben şunları söylüyorum: Kendinize diyetlerle eziyet etmeyin, çok basit olarak beslenme duyumlarınıza uyun. Karnınız acıktığında keyifli yemeklerle karnınızı doyurun, kendinizi kısıtlamaya sokmamaya çalışın. Vücudunuz besinlerle barışsın, onları sevmeyi tekrar öğrenin. Bir aile sofrasının, bir arkadaş sofrasının ne olduğunu tekrar öğrenin, ondan keyif almaya çalışın. İşte o aldığınız keyif, lezzet, vücudun kiloyu dengede tutmasının temel öğesidir.

cumhuriyet.com.tr

Dr. Ozan Tunçel, zayıflama diyetleri ve diğer kısıtlama yöntemleriyle zayıflamaya kalkan ve bir dizi hastalığa yakalanan insanların varlığı nedeniyle kendisini bu alanda yoğunlaşmak zorunda hissetmiş. 1990’ların ortalarından beri konuyla ilgilendiğini, bir dizi araştırma yaptığını anlatan Tunçel’in çok sayıda yayımlanmış kitabı bulunuyor. Tunçel ile zayıflama diyetleri ve benzeri yöntemlerin etkileri, sonuçları üzerine konuştuk.

Siz zayıflama diyetleri konusunda aykırı görüşleri savunan bir konumdasınız...

Bugüne dek söylediklerim çoğu zaman diğer zayıflama reklamı yapan, diyet reklamı yapan haberler arasında kaybolsa da ben şunu söylüyorum: Zayıflama diyetleriyle sonuç alınamaz, zayıflama diyetlerine benzer bedene kısıtlamayı empoze eden diğer medotlarla da –zayıflama ilaçları ya da çeşitli cerrahi yollarla zayıflama yöntemleri- bir sonuç elde edemezsiniz. Bunlardan sonuç alamadığınız gibi bir süre sonra verdiğiniz kiloları fazlasıyla geri alırsınız. Ben biraz sloganlaştırarak söylüyorum bunu: Zayıflama diyetleri şişmanlatır. Tabii bu fazla rant getiren bir mesaj değil, öyle olunca da diğerleri arasında kaybolup gidiyor.

Zaman zaman diyetlerin işe yaramadığı, zararları olduğu da yazılır ama maalesef bunlar tek tüktür. Ve ben bu tablonun da kısa zamanda değişmesi konusunda umutsuzum. Çünkü zayıflama diyetleri çok güzel bir kazanç kapısı. Diyetler olduğu gibi, ilaçlar da öyle.

Zayıflama diyetleriyle sonuç alınamayacağı, hatta şişmanlanacağı yönündeki iddianızı neye dayandırıyorsunuz?

1940-50’li yıllarda bile Amerikan tıp literatüründe çok kaynağa ulaşmak mümkün. Zaman zaman uzun süreli ve istatistiki olarak anlamlı olabilecek sayıda insan gruplarını içeren araştırmalar yapılmış. Şu diyet yahut bu diyetle kilo vermek mümkün mü, insanlar hangi süreçte kilolarını geri alıyor? vs. Çok sayıda deney var. Zaman zaman insanları belli bir ortamda kapatıp diyet yapmalarını sağlamışlar, inanılmaz sonuçlar ortaya çıkmış: İnsanlarda aç kalmanın bütün belirtileri, psikolojik bozukluklar, agresiviteler, yemek çalmaya yönelmeler vs.
 


Tuzağa Düşmeyin

İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra yapılan bir araştırmada, savaş sırasında bir bölgede aç kalan Amerikan askerlerinin tekrar beslenme moduna sokulmaları üzerinde duruluyor. Merak edip 20-30 yıl sonra bu kişilerin başına ne geldi diye bakıldığında beslenme davranışlarında meydana gelen bazı bozuklukların hâlâ düzelmediği fark ediliyor.

“Gelin biz size bilimsel diyet yaptıralım” deniyor. Bu sözcüklerin hiç ama hiçbir anlamı yok. Çünkü şu anda günümüz tıp bilimi kesinlikle ve kesinlikle insanları kalıcı olarak zayıflatmayı bilmiyor. Bugün “Hodri meydan” demek de mümkün. Tüm dünyada bu işi yapanlara bir mesaj gönderilebilse ve denebilse ki, “Siz bize, ben bu insanları zayıflattım, sonra yeniden diyet yapmadan, yeniden bir kısıtlama gerekmeden normal hayatlarını sürdürdüler ve beş yılın sonunda benim indirdiğim kiloda kalmayı başardılar diyebileceğiniz 20 kişilik bir hasta grubu çıkartın.” Buna olumlu yanıt verebilecek hiçbir doktor, hiçbir diyetisyen yoktur. Özetleyecek olursak, kısıtlama yöntemleriyle zayıflama yoluna gidildiğinde, bunu yapanların yüzde 98-99’u en geç 5 yıl içinde kilolarını geri alıyor. Hatta büyük bölümü, daha kısa sürelerde ve artarak geri alıyor. Genellikle hayatının ilk diyetini yapanlar, vücutlarına henüz çok eziyet etmemiş olanlar dahi 2-5 yıl içinde kilolarını geri alıyor. Geriye kalan yüzde 1 ise, anoreksiya, bulimia nevroza veya davranış bozukluklarına yakalanan insanlar oluyor.

İnsanlar yaygın bir şekilde bu tuzağa düşmeyi sürdürüyor. Elbette herkesin bilimsel araştırmalara ayıracak zamanı olmayabilir ama konu üzerinde birazcık düşünüldüğünde de önemli sonuçlara varmak mümkün. Bir Amerika örneğini alın, ABD diyet kampanyalarının, zayıflama kampanyalarının ilk başladığı ülkedir. 70’li yıllardan itibaren ve 80’li yıllarda spor kampanyalarının da eklenmesiyle insanlara “zayıflayın” mesajı çok yoğun olarak verilmiştir. Bugün Amerikan toplumunun halini hepimiz medyadan izliyoruz. Kısıtlama yönünde baskı yapılan insanlar, kaçınılmaz olarak, bireysel ve kitlesel olarak şişmanlatılıyor.
 


Sabit Kilo

Fazla kilolar sağlığımızı bozmaz mı?

Kiloyla sağlık arasında ya da yüksek kiloyla sağlığın bozulması arasındaki ilişki her vakada kanıtlanmış değil, bilimsel bir gerçeklik değil. Ben şunu söylüyorum: Sağlıklı kilo sabit kilodur. Mesela bir kişinin kilosu olması gerekenden yüzde 30 yüksek, zaten obezite sınırları içinde sayılıyor. Bu insan, hiçbir şey yapmayıp kilolarına müdahale etmeye çalışmadığı durumda o kiloda sabit kalıyor. Zamana yayılan bir süreçte sağlık kriterleri açısından değerlendirildiğinde de kendilerine çok fazla zarar vermedikleri görülüyor. Aynı örnekte, “zayıflamam gerek” diye düşünenlerinse bir süre sonra ciddi bedensel hasarlarla karşılaştığını görüyoruz. Ben şunu diyorum, bir şey yapmamak, yapmaktan daha iyidir.

Şöyle ya da böyle kilosu fazla olan insanların zayıflama umudu hiç mi yok size göre?

Çevremde kiloları artmış insanlara ben şunları söylüyorum: Kendinize diyetlerle eziyet etmeyin, çok basit olarak beslenme duyumlarınıza uyun. Karnınız acıktığında keyifli yemeklerle karnınızı doyurun, kendinizi kısıtlamaya sokmamaya çalışın. Vücudunuz besinlerle barışsın, onları sevmeyi tekrar öğrenin. Bir aile sofrasının, bir arkadaş sofrasının ne olduğunu tekrar öğrenin, ondan keyif almaya çalışın. İşte o aldığınız keyif, lezzet, vücudun kiloyu dengede tutmasının temel öğesidir.