Şafak Baba Pala: ‘Seçimler hayatı dönüştürür!’
Şafak Baba Pala, Sana da Güle Güle Nezahat adlı üçüncü öykü kitabında yaşama, yaşadığımız günlere dair yolculuklara çıkarıyor okurunu. Kadının varoluşsal gerçekliğine ve toplumsal yapıya dair yeni pencereler açıyor, ayna tutuyor. Şafak Baba Pala ile yeni kitabını ve müdürü olduğu Nilüfer Belediyesi Kütüphanesine ilişkin tasarılarını konuştuk.
Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki- Tanıklık ettiğiniz;
mücadeleleri, yarattıkları farklar, attıkları cesur adımlarla örnek olan, işte
bu dedirten kadınlara nasıl bir yakın plan Sana da Güle Güle Nezahat ilk
olarak?
Sanırım sorgulayan
kadınlar olmaları, ortak noktaları. Hayatı, hayatlarını, yanlışları, kendi
yanlışlarını. Ve bir insan sorguluyorsa, o zaman değişimin ayak izlerini
görebiliyoruz.
Gezideki kırmızı
elbiseli kadın fotoğrafını hepimiz biliriz. O fotoğraf cesur adım deyince
aklıma gelen ilk fotoğraf. Adım adım dönüşümü, değişimi sağlayan
kadınlar...
İşte bu adımlar çok
heyecan verici geliyor bana. Sessiz ve derinden hayatı değiştiren, değiştirmeye
çalışan kadınlar. Kitaptaki çoğu öyküdeki kadınların da ortak noktaları bu.
‘KÜLTÜR SANATA ULAŞMAK
BİR HAKTIR!’
- Nilüfer Belediyesi’nin
bu bağlamda pek çok çalışması olduğunu biliyoruz. Bu projelerden bahseder
misiniz? Ve müdürü olduğunuz Nilüfer Kütüphanesi’nin hem yaşama geçirdiği
projeleri hem de kitap sayısı, okurları, okur buluşmaları anlamlarında son
durumuna ilişkin bilgi verir misiniz?
Hayatta olumluya doğru
değişim ve dönüşümde sanatın rolü tartışmasız çok önemli bildiğiniz gibi. Biz
Nilüfer Belediyesi olarak bu gerçekliğin farkındayız ve Nilüfer'i bir kültür
sanat kenti yapmak hedefiyle; insanların kültür sanata ulaşmasının da bir hak
olduğunu bilerek çalışmalarımızı yürütüyoruz.
Kütüphanelerimizde de
Nilüfer'de okuma kültürünü arttırmak hedefiyle çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
Edebiyat ve bilgi temelli çalışmalarla kentte okuma kültürünü gündem haline
getirmeyi hedefliyoruz.
5 kütüphanede hizmet
vermekteyiz. Yaklaşık 110 bin kitabımız var. Önemli bir rakam olarak size üye
sayımızı verebilirim, yaklaşık 45 bin. Kütüphanelerimizin üye sayısı Nilüfer'in
nüfusunun yüzde onundan fazla. Bu önemli bir oran Türkiye için.
Sayılarla durumu
açıklamak her zaman gerçekçi olmasa da kütüphane yararlanıcı sayımızın da çok
önemli olduğunu biliyoruz. Yıllık yararlanıcı sayımız Nilüfer'in nüfusundan
fazla.
Sayılardan daha
önemlisinin süreklilik olduğunu biliyoruz. Yapılan proje ve etkinliklerde süreklilik
bizim için çok önemli. Süreklilikle iyiye doğru değişimin, dönüşümün daha kolay
sağlanacağına inanıyoruz.
‘10 YILDA 18 KADIN
DERNEĞİ KURULDU’
- Yaşama geçirdiğiniz
projeler sürecinde yaşamlarına ve azimlerine yakından tanık olduğunuz kadınlar
size nasıl esin oldu / oluyor?
Kadınların örgütlü
mücadelesinin çok heyecan verici olduğunu düşünüyorum. O yüzden Nilüfer
kırsalındaki kadınların dernekleşme süreci ve bu süreçte aktif rol oynayan
kadınlara hayranlık duyuyorum. Çalışan, üreten ve hayatı dönüştüren kadınları
görmek beni umutlandırıyor. Nilüfer kırsalında son 10 yılda 18 kadın derneğinin
kurulması ve aktif bir şekilde çalışmalarını sürdürmeleri çok değerli.
‘SEÇİMLER HAYATIMIZI
DEĞİŞTİRİR!’
- Tüm bu kadınlar
başlarına gelen tüm badirelere rağmen yaşama inanıyorlar, güzel günler için
umut var diyorlar... Gitmek ile kalmak, yol almak ile çakılıp kalmak arasındaki
bu kadınların öykülerindeki babaya, kocaya, baskıya, dayatmaya, ezici örfe
adete direnç düzeyi inanılmaz... Kurban kalarak değil bir tamam sorgulayarak
sesleniyorlar öyküleriyle... Bedellerini ödeyerek, ödemeyi göze alarak!
Öykülerinin ortaya koyduğu o paydaş iradeyi anlatsın bizlere yazarı?
Bence siz çok güzel
anlattınız öykülerdeki kadınların duruşunu. İnsanlar zor zamanlarda belli olur
denir ya ben bu söze bir de seçimler hayatımızı değiştirir, hatta hayatı
dönüştürür diye ekleme yapmak istiyorum.
Evet, bu bağlamda
bakıldığında kitaptaki kadınların çoğu zor zamanlardan geçiyor ve zorunlu
seçimler yapmaları gerekiyor ama her durumda sorguluyorlar yaşadıkları
olayları, başlarına gelen sıkıntıları ve daha üstte hayatın tümünü. Yani
kabullenmiyorlar onlara sunulan yaşamı. Her zaman yolları iyiye güzele varmasa
da direniyorlar güzellikler için.
Direngen kadınlar, zaman
zaman uzlaşmaz ama hayatın içinde görünür olmaya direnen kadınlar. Umuyorum
hayatta da çok olurlar, çoğalırlar. İyiye gidişin, güzele dönüşümün ana
karakteri olurlar böyle kadınlar.
FARKLI BİÇEMLERDE ÜÇ
KİTAP, ÜÇ YOLCULUK
- Sana da Güle Güle
Nezahat’in ilk kitaplarınızdan odağı ve netliği bağlamlarında özellikle ne gibi
farklılıkları olduğunu söylenebilir?
Benim için yazma edimi
bir yolculuk ve üç kitabımda da bambaşka yolculuklara çıktım. Kitaplarımda
yaptığım yolculuklar öyle pek planlı, programlı yolculuklar değildi ama her varış
benim için tarifsiz bir deneyim oldu.
İlk kitabım Sızı, daha
naif, daha net ve yalın; zaman zaman şiirsel, zaman zaman masalsı anlatımların
da olduğu öykülerden oluşuyordu. İkinci kitabım Yüzüne Sabah Çiyi Düşmüş'se bir
evi merkeze alan ve o eve yolu düşenlerin, o evde yaşayanların başından geçen
olaylarla örülmüş altı uzun öyküden oluşuyor.
Sana da Güle Güle
Nezahat'teki öykülerin hepsinde bir nesneden, bir imgeden ilerleyen hikâyeler
var diyebilirim. Kısaca anlatmak gerekirse, üç kitabım da farklı biçemlerde
yazmaya çalıştığım, kendi içlerinde bir bütünlüğü olan öykülerden oluşan
kitaplar.
TOPLUMSAL YAPI VE
GERÇEKLİĞE BİR AYNA
- Sana da Güle Güle
Nezahat, vakitli-vakitsiz er ya da geç güle güle demek kadar dememenin de
öyküsü diyebilir miyiz? Birbirinden gidenler, terk edenler, kimi geçmiş ve
geçmiş olsun yaşamlar... Bakınca hep önce kadını vuran ama erkeği de çürüten…
Yarı ütopik kimi gizemli bir dille toplumsal gerçeğin özü sözü bir dışavurumu…
Sana da Güle Güle
Nezahat; aile, dil, din, ırk, görenek ve daha sayacağımız birçok toplumsal yapı
ve gerçekliğin insanın özgürleşmesine olumsuz etkilerine bir olay üzerinden
ayna tutma belki de. Güle güle demek kadar, diyememenin de izleri var
içerisinde. Ancak halen özgürlük ve bireyin özgürleşmesi üzerine hepimizin çok
düşünmesi, yazması gerek sanırım.
- Sıradaki çalışmanızı
sorarak bitirelim söyleşimizi.
Bir roman üzerinde
çalışıyorum. Baş karakteri yine bir kadın olan bir göç hikâyesi. Başka bir
çalışmam da kendi aile tarihimle ilgili. Büyük Çerkes Sürgünü ile Türkiye'ye
göç etmek zorunda kalmış bir aileden geliyorum. Dedem Yetim İbrahim Bey’in
hayatı üzerine bir araştırma yapıyorum. Kurtuluş Savaşı'nda yararlılık
göstermiş bir müfreze komutanı kendisi. Bakalım neler öğreneceğim bu iki
çalışmanın sonunda?
Sana da Güle Güle Nezahat / Şafak Baba Pala / Eksik Parça Yayınları / 112
s.