Saçma fikirleri bile dinler
TED Koleji yıllığında “Fakat öğretmenim...” diye özetlenmiş, Erdem Başçı’nın mantığına ters düşen her şeye itirazı. Sınıf arkadaşları şöyle anlatıyor Başçı’yı: “Çok iyi bir dinleyici. Kendisine saçma gelecek fikirleri bile nezih bir şekilde dinler, sonucunu beklerdi. Ancak sonuçta uygun üslupla kendisine mantıklı geleni söylerdi.”
Çiğdem Toker/Cumhuriyet
İşler pek iyi gitmiyor ve bürokratı “maiyet” sayan anlayışın, fena halde bir kum torbasına ihtiyacı var.
Size bir sır vermeliyim: Bütün bu itiş kakış, kürsülere sığmayan hoyratlık hep o imza yüzünden. Bilen bilir çünkü. Paraya imza atma yetkisi bir kez alınınca, o andan itibaren hayatın her dakikasının ayrı bir sınava dönüşeceği gerçeği de peşinen kabul edilmiş oluyor.
Erdem Başçı adının bugünkü tedavül hızı, imzaladığı milyonlarca banknotu geride bırakmışsa, biraz da bu yüzdendir, inanın. Ama biraz...
Yoksa Başçı’yı haftalardır kamuoyunda -sosyal medyadan ödünç- TT yapan asıl sebep bu değil. Daha korkunç. İşler pek iyi gitmiyor ve bürokratı “maiyet” sayan anlayışın, fena halde bir kum torbasına ihtiyacı var.
HİKAYE MUTLU BAŞLAMIŞTI
Oysa hikaye, 2003’te mutlu başlamıştı. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, öğrencilik yaşamı kadar akademisyenliği de parlak başarılarla dolu; mütevazı kişiliği üzerinde uzlaşı bulunan çocukluk, gençlik arkadaşını Merkez Bankası’na başkan yardımcılığına önerdiğinde, o ismin bir gün “vatan hainliği” hedefine oturtulacağı neredeyse ihtimal dışıydı.
12 yıl önce yüksek bir güven ilişkisiyle Merkez Bankası görevine başladığında 37 yaşında olan Başçı, 9 Ağustos 1966’da Ankara’da doğdu. Aile kökleri, Antalya Akseki ilçesinin Geriş Köyü’ne dayanıyor. İlkokula Atatürk İlkokulu’nda başladı. TED’e, ikinci sınıftan sonra sınavla girdi. Çocukluğu Ali Babacan gibi Çıkrıkçılar’da geçen Başçı, Boyacı Ali Camii yanındaki dükkanlarının üzerindeki evde yaşadı. Komşuları onu “saygılı bir genç” olarak anımsayacak, “yaramazlık yaptığını” görmediklerini söyleyeceklerdi.
Yüksek Kimya Mühendisi olan babası Ahmet Uğur Başçı, MKE’den emekli olunca açtığı, temizlik ve ambalaj malzemesi dükkanında kendisine özellikle “paket yapmakta” yardımcı olan oğlunu, “İlim aşığıdır”. Az konuşur, çok okur. Vazifesine çok düşkündür” diye anlatacaktı.
ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği’ni “ilk 500”e girerek kazanan Başçı’yı, birlikte öğrenim gördüğü arkadaşları, “süper derecede bilgili, mütevazı ve insancıl özellikler taşıyan” biri olarak tanımlıyor. O dönemler üniversite içinde kullanılan, Kolejliler, Anadolu liseliler ve taşralılar gibi ayrımları benimsemediği, hatırda kalan bir diğer ilginç ayrıntı.
Merkez Bankası başkanlığına atandığında Radikal’de yayımlanan biyografide ise bir sınıf arkadaşı, “Çok iyi bir dinleyici” dediği Başçı’yı “Kendisine saçma gelecek fikirleri bile nezih bir şekilde dinler, sonucunu beklerdi. Ancak sonuçta uygun üslupla kendisine mantıklı geleni söylerdi” cümleleriyle aktaracaktı.
ESPRİLİ SÜPER HOCA
ODTÜ’den 1987’de “Yüksek Şeref Derecesi”yle mezun olan Başçı, Bilkent Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisans Programı’nı birincilikle tamamladı. İktisat Yüksek Lisansı’nı, Bilkent Üniversitesi ile ABD’deki Hopkins Üniversitesi’nden ayrı ayrı aldı.
29 yaşında tamamladığı doktorasının ardından, Bilkent’te “esprili ve süper bir hoca” olarak tanınmasını sağlayacak öğretim üyeliği sekiz yıl sürdü. Para iktisadı, finansal iktisat, makro iktisat kuramı ve matematiksel iktisat gibi teknik dersleri, günlük hayat içinden “Ayşe Teyze”li örnekler vererek anlatacak; derste şamata yapanları ise nazikçe “Is there any question? (Bir sorunuz mu var?)” diye susturacaktı.
Merkez Bankası’ndaki ilk üç yıllık başkan yardımcılığı dönemi sakin geçti. AKP iktidarının AB çıpasına sarılarak, küresel piyasalardan ve iç kamuoyundan itibar devşirdiği bu dönemde Başçı, Merkez Bankası’nın dış ilişkilerini yönetiyordu.
İLK ELEKTRİKLENME
Sükunetli havayı elektriklendiren ilk olay, başkanlık koltuğunun Süreyya Serdengeçti’den boşalmasıyla gerçekleşti. Serdengeçti’nin yerine geçecek ismin kesinleşmemesi, atamanın aynı gün yapılmayacağının anlaşılması piyasalarda büyük tedirginlik yaratmıştı. Vakit dolduğunda Banka Meclisi, hiç zaman yitirmeden Başçı’yı başkanvekili olarak seçti. O andan itibaren, asaleten de atanacağı yönünde genel bir kanaat oluştu. Merkez Bankası politikalarında bir değişiklik olup olmayacağı kaygılı bir merakla izleniyordu.
Babacan’ın kararnameyi dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e sunduğu günün sabahında, Başçı bu atmosfer içinde basın karşısına çıktı. Tıpkı bugün olduğu gibi, tam dokuz yıl önce de Ankara’nın nabzı Merkez Bankası’nda attığı için, habercilerin sabah 8’de toparlanıp, açıklamaya yetişmeleri zor olmamıştı.
Başçı, Ulus’taki İdare Merkezi giriş salonuna konulan kürsüde soruları yanıtlamaya başladı. Bir gün önce AKP grup toplantısında “YTL’den TL’ye geçişin yıl sonunda gerçekleşeceği” duyurulmuştu. Başçı’ya bu zorlu operasyon için dokuz aylık sürenin yetip yetmeyeceğini sordum. Kısa bir duraklamanın ardından verdiği yanıt hâlâ hafızalara kazılıdır: “Merkez Bankası Piyasalar Genel Müdürlüğü’nde levha vardır. Burada der ki, zoru hemen yaparız. İmkânsız biraz zaman alır.”
BAŞÖRTÜLÜ EŞ KULİSLERİN KONUSU
Gerçekten de Başçı haklı çıktı ve 2006 sonuna gelindiğinde “zor” başarılarak, YTL’den TL’ye geçildi. Ancak Başçı’nın değil, Durmuş Yılmaz’ın başkanlığı döneminde. Umulmadık bir hamleye Başçı’nın kararnamesini veto eden Sezer, bu tasarrufuyla aylar sürecek tartışmanın fitilini de ateşlemiş oldu. Veto gerekçesinin “başörtülü eş” olduğu kulislerde uzun süre konuşulacaktı.
Başçı’nın başkanlığı beş yıl sonra 2011 Nisan’ında gerçekleşebildi. 17-25 Aralık operasyonuna kadar geçen iki buçuk yıllık dönemde, uygulanan politika kararlarına gelen tepki ve eleştiriler, göğüslenemeyecek düzeyde değildi. Ancak bu tarihten sonra oluşan gerginlikle yükselen kur seviyesi, Başçı için giderek şiddetlenen sancılı dönemin de başlangıcı olacaktı. Kurdaki yükselişi döviz satışıyla frenleme çabası yetmeyecek, “faiz indir” baskısı gün gün artacaktı. Mali piyasalardaki beklentilerin kötüleşmesi, “içerideki” siyasi söylemin düşüklüğüyle birleşince işler iyice sarpa saracaktı. Erdoğan’ın öfkesi, kötü ekonomi yönetiminin kaçınılmaz bir sonucu olarak inşaat odaklı büyüme masalında sona gelinmesinden kaynaklanıyordu. Düşük faiz, daralan kredi mekanizmasıyla birlikte seçim kilidini de açacak yegane anahtardı. İşler iyiyken iktidarına kredi devşirdiği “bağımsızlık” kavramını, bugün hakaret niyetine kullanması da bu sebeptendi.
HİÇ AİLE FOTOĞRAFI VERMEDİ
Ekonomist eşi Sıdıka Başçı ile üniversitedeyken evlenen Başçı, aile fotoğrafını basınla hiçbir zaman paylaşmadı. İki çocuk babası olan Başçı, geçtiğimiz ay dört yıldır oturduğu Pembe Köşk’teki lojmandan ayrılarak kiralık bir eve taşındı. Gerekçe olarak sunduğu, evin çocuklarının okuluna yakın olmayı ise hücuma maruz kaldığı şu günlerde inandırıcı bulunmadı. Başçı iş yoğunluğu nedeniyle, uçak yolculuklarında okumayı tercih ettiği kitaplar için alanına öncelik veriyor.
Aile kökleri, Antalya Akseki’nin Geriş Köy’üne dayanıyor. Kimya mühendisi babası MKE emeklisi.
9 Ağustos 1966’da Ankara’da doğdu. Aslan burcu.
TED’e, ikinci sınıftan sınavla girdi. Derslerde mantığına ters düşen her şeye itiraz ederdi.
TED yıllığında yazdığına göre, saçlarını kıvırcık tutmak her gün saatlerce uğraşarak briyantinlerdi.
Küçükken oynadığı çelik çomağı geliştirdi. TED’de ve ODTÜ’de eskrim takımında yer aldı, derece yaptı