Sabahattin Ali’de Gorki’den çizgiler

Asıl benzerlik iki büyük yazarın son öykülerindeki derin hümanizm

Ataol Behramoğlu / Okuduklarım İzlediklerim Düşündüklerim

Maksim Gorki’nin çok sonraki yıllarda Türkçeye “Yaşanmış Hikâyeler” başlığıyla çevireceğim (Rusçada adı “Eskizler ve Hikâyeler”dir) öyküleriyle ilk karşılaşmam, babamın kitaplığında bulduğum “Stepte” adlı kitabıyladır.

Bunlar Mustafa Nihat Özön’ün Fransızcadan yaptığı çevirilerdi ve beni tepeden tırnağa etkilemişlerdi.

Eskizin (Rusçasıyla “oçerk”) bildiğimiz anlamıyla öyküden farkı, başı- ortası-sonu olan klasik bir öykü değil, daha çok bir gözlem, bir izlenim, belki bir anının anlatımı olmasıdır.

Nitekim Gorki’nin sözünü ettiğim kitabındaki öykülerden bir bölümü, belki çoğunluğu öyledir.

Özellikle ilk gençlik yıllarında başından geçen ilginç olayların öykü tadında dile getirilmesidir..

Bizde örneğin Sait Faik’in öyküleri özellikle öyle değil midir? 

Onlarda okuru etkileyen, yine örneğin Ömer Seyfettin’in, Reşat Nuri Güntekin’in genellikle beklenmedik bir sonu olan öykülerinden farklı olarak, öykünün konusundan çok kendisi, kişilikler ve aralarındaki ilişkiler, betimlenen ortamlardır..

Sabahattin Ali’nin öykülerini (ve Kuyucaklı Yusuf’u) okuyuşum da anımsadığımca, Gorki’nin öykülerini okuduğum dönemlere rastlar. (Gerçi Kuyucaklı Yusuf’u, daha da öncelerde, ortaokullu yıllarımda okumuştum!).

Gorki’nin öyküleriyle Sabahattin Ali’nin bazı öyküleri arasında yakınlıklar olmasından daha doğal bir şey olamaz.

İki toplumcu-gerçekçi yazar.

Fakat bu kavrama romantik (duygusalcı) bir özellik de eklememiz gerekiyor.

Vereceğim iki somut örnekten ilki, Gorki’nin Makar Çudra’sıyla S.Ali’nin “Hasanboğuldu”su arasındaki ilişkidir.

Her iki öyküde de yazarlar bir anlatıcıdan (Gorki yaşlı Çingene Makar’dan, S. Ali genç Yörük kızından) dokunaklı birer aşk öyküsü dinlerler. Bu iki öyküde, iki yazarın gerçekçiliğinden çok, duygusalcı yanları ağır basmaktadır. (Yanı sıra, çevre ve kişi betimlerinde de ustalıkları birbiriyle yarışır.)

Sabahattin Ali’nin “Mehtaplı Bir Gece”sinde yoksul ve hasta erkekle, yoksul ve alabildiğine çirkin fahişenin karşılaşması ise bence Gorki’nin “Bir Kere Sonbaharda”sındaki karşılaşmanın etkisiyle yazılmıştır.

Fakat asıl benzerlik, iki büyük yazarın bu son iki öyküsündeki derin hümanizmdir.

Maksim Gorki-Sabahattin Ali konusu, tez konusu olarak işlenecek önemdedir.

Gerçekçi yöntemdeki duygusalcı ve hümanist öğeler ise ayrıca ve üzerlerinde önemle durulması gereken konulardır...