Rusçaya 'elveda' romanı
"Yetenek", Vladimir Nabokov'un erken dönem romanları içinde belirsiz bir zemine oturuşu, kelime oyunları ve formdaki özgünlüğüyle kendi çizgisini yarattığı ve rotasının başlangıcı sayılabilecek bir metin.
Eray AkFakat Nabokov'un "öncesine dair" bilgi sahibi olsak da pek fikrimiz yok gibi. Yani bir anlamda Nabokov'un Rusça yazdıklarını okuyor olsak da onların nasıl bir gelişim izlediği, hangi izlekler üzerine kurulu olduğu, dünya edebiyatında nereye oturduğuna dair pek düşünmedik. Elbette bunda onu dünyaya tanıtan romanların dilinin İngilizce yazılmış olması ve bizim de Nabokov'u takibe bu romanlarla başlamamızın payı büyük.
Ancak unutmamak gerekir ki Nabokov, aristokrat bir Rus ailenin çocuğu olarak büyüdü ve yazdığı romanlardaki İngilizceyi, ailesinin ona verdiği eğitime borçlu. Çar devrilip Bolşevikler iktidara geldiğinde ise ailesi ile birlikte ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Önce Londra'ya yerleşti, ardından Berlin günleri başladı.
Nabokov'un o günlerini daha yakından bir gözle okumak isteyenler, Türkçeye Sergey Nabokov'un Gerçekdışı Yaşamı adıyla çevrilen ve merkeze Vladimir Nabokov'un kardeşini alan Paul Russel'ın romanını da okuyabilirler. Çünkü Vladimir Nabokov'un anadilinde yazdıklarını anlamak için onun yaşamına odaklanmak gerek. Bu anlamda Sergey Nabokov'un Gerçekdışı Yaşamı, bize önemli nüveler sağlamakla birlikte, Nabokov'un erken dönem yazdıklarının hangi izlekler üzerinden yürüdüğüne dair de fikir veriyor.
Vatan, sürgün, sanat, hayat, edebiyat, zaman...
Bunlar; Vladimir Nabokov'u ve özellikle Rusça yazdıklarını anlamada bize her zaman gerekli başlıklar.
Nabokov'un anadili ile hemhal olduğu zaman dilimi ise uzun bir süreyi kapsıyor. 1923'te başlıyor Nabaokov yazmaya. Edebiyatın hemen her dalında da verimlerini sergiliyor. Roman, hikâye, şiir, oyun... Anadil sürecinin bitişi ise 1940. Fakat bu zaman diliminde yazdıklarıyla geniş kitleler olmasa da kendi çapında bir ün sahibi oluyor. "Göçmen Rus yazarlardan biri" olarak adı edebiyat çevrelerinde anılmaya, kitapları değer görmeye başlıyor.
ÜLKESİ VE ANADİLİ İLE HESAPLAŞMA
Nabokov'un anadilinde yazma süreci üzerine, yaşamını da içine alan uzunca bir girişin nedeni; geçenlerde Yetenek adıyla, Sabri Gürses çevirisiyle Türkçede de yayımlanan Yetenek adlı romanı. Yetenek, Vladimir Nabokov'un yazarlık yaşamında önemli bir kırılma noktası meydana getirdiği gibi Rusça döneminin de bir özeti, diğer anlamıyla da hatimesi âdeta. Çünkü Nabokov Yetenek'te, "göçmenlik" duygularıyla yaşayan bir yazarın yavaş yavaş yükselişini, kendini ve aşkı bulma sürecini anlatırken, edebiyat ortamlarına, Rusya'ya ve Rusçaya vedasını da gerçekleştiriyor. Bu anlamda Yetenek, Nabakov'un kendisi, ülkesi ve anadili ile de hesaplaşması ve vedalaşması aynı zamanda.
Yetenek için "Nabokov'un anadili ile vedalaşması" dememin ise soyut bir imge olmasının yanında gayet gerçekçi bir zemini de bulunuyor. Çünkü Yetenek, Vladimir Nabokov'un kaleminden çıkmış son Rusça roman. Yetenek'in; Nabokov'un ardında bıraktığı dünyaya "elvedası" diye nitelenmesinin öncül nedenlerini de Rusça yazdığı son roman oluşu meydana getiriyor. Fakat bu "elveda"nın içinde, "dilden vazgeçiş" durumu yok sadece. Tam da bu nedenle bilinçli bir kelime kullanımı olarak dikkat çekiyor "elveda". Yetenek de bu anlamda aslında tümden bir kopuşun ifadesi. Romanın sayfaları arasında dolaşırken, Nabakov'un nasıl derin bir hesaplaşmaya giriştiğini, kendini var ettiği dilin ve ülkesinin kendisinde artık derin bir sorgu meselesi halini aldığını görüyoruz.
Yetenek'in ayrıca farklı bir yayımlanış öyküsü de var.
Nabokov'un Berlin dönemine denk geliyor romanın yazılış süreci. Ayrıca kendi adıyla değil, Vladimir Sirin takma adıyla kaleme getiriyor romanını. 1935-1937 yılları arasında bir edebiyat dergisinde tefrika olarak yayımlanıyor ve orijinalinde beş bölümden oluşuyor roman. Fakat kitap haline ilk getirildiğinde beş değil de dört bölüm halinde yayımlanıyor. Romanın sansüre uğrayan bölümü ise dördüncü bölümüdür. Onun da ayrı bir hikâyesi var. Geleceğiz. Ancak öncesinde romanın nasıl bir rota izleyerek eksenine oturduğuna da değinmek gerekir.
'BİR YOL HARİTASI'
Yetenek, Berlin'de yazarlığa bir şekilde adım atmış ve kitaplarını yayımlatmayı başarmış Fyodor'un hikâyesi aslında tümüyle. Roman da Fyodor'un yayımlanmış şiir kitabı üzerine yazılmış güzel bir eleştirinin mesele edilmesiyle açılıyor bize. Çocukluk imgeleriyle dolu bir şiir kitabıdır bu ve ilk bölüm bir anlamda anlatıcı kahramanımızın nasıl bir imgelem dünyasına sahip olduğunu anlatır bize. Bu ilk bölümde tanıdık bir isme de rastlayacağız ayrıca: Nasıl Yapmalı?'nın yazarı Nikolay Çernişevskiy. Çernişevskiy, aynı zamanda sansürlenmiş dördüncü bölümün de kahramanı aynı zamanda çünkü Nabokov, meşhur dördüncü bölümde onun kısa bir biyografisini yazmış. Lenin'in sevdiği yazarlardan biri olan Çernişevskiy'nin yaşamı ve sansür hikâyesi arasındaki bağlantı da böylelikle ortaya çıkar zaten.
Romanın ikinci bölümünde ise Fyodor'un edebi gelişim hikâyesine odaklanıyor yazar. Bunun yanında ise ailesini tanıma çabalarına da tanıklık ediyoruz. Üçüncü bölüm, kahramanımız Fyodur'un kendisini derinden etkileyecek bir aşkın, Zina ile ilişkisine ayrılmış. Dördüncü bölüm; az önce de bahsedildiği gibi Çernişevskiy'nin biyografisi...
Yetenek'in en keskin ve romanın yapısal olarak farklı bir yere evrimesine neden olan bölümü ise son bölümü olarak dikkat çekiyor. Çünkü kahramanımız bu bölümde yazarlık için attığı adımları bir romanla nihayete erdirme derdine düşüyor. Yetenek de bu noktadan sonra, aslında o âna dek okuduğumuz tüm bölümlerin Fyodor'un yazacağı romanı için yazıldığını, okuduklarımızın aslında ouycaklarımız olduğu fikrine dayanan bir başka katman kazanıyor. Bu anlamda Yetenek, Nabokov'un yazdıklarında sağalam bir temel bulan "üstkurmaca" ile yazılmılş bir roman halini alıyor.
Yetenek için pek çok eleştirmen, Nabokov'un Rusça yazdığı romanlar arasında en zor olanı gibi yorumlarda bulunmuş. Bunda şüphesiz Nabokov'un kendi yaşamından derin anlam bağlarıyla meydana getirdiği metnin payı büyük. Fakat bu "zor" nitelemesinde en büyük payı, Nabokov'un dili alıyor şüphesiz. Müphemliği ve şiirin kendisini Yetenek'in merkezine koyuyor Nabokov. Bu da yazılanlara değer kattığı gibi anlatılmak istenenin derinlerine inmekte zorluyor okuru. Ancak şöyle de bir gerçek var ki söz konusu Nabokov ise gerisi pek de fazla dert edilmiyor. Her ne kadar zor bir romansa da Yetenek, Nabokov'un okurunu davet ettiği bu satranç oyunu, okurunu yakalamada ve kendi dünyasına sürüklemede zorluk yaşamıyor.
Nabokov'un şiir, eleştiri, biyografi gibi farklı edebi türlerin harmanından doğurduğu bu romanı, kitabın arka kapağına da alınan Roger Boylan'ın yorumu ile "Nabokov'un eserlerini anlamak için bir yol haritası."
Çok doğru. Ancak Yetenek'in sadece Nabokov'un eserleri için bir yol haritası olduğunu düşünmüyorum. Yazarın kendisine açılan önemli bir kapı aynı zamanda Yetenek. Zaman, gerçeklik, göçmenlik, doğa, aşk, Rusya, Rusça, aile, edebiyat, sanat, ölüm, aşk... Yetenek'in tüm bu geniş izlek dünyası üzerine kurulduğunu gördüğümüzde Nabokov'un kendi yaşamından ayıramayacağımız bir roman olduğunu da anlıyoruz.
Yetenek / Vladimir Nabokov / Çeviren: Sabri Gürses / İletişim Yayınları / 368 s.
erayak@cumhuriyet.com.tr