‘Ruhunu yaşatmak istedim’

Türkiye’den Demirkubuz imzalı ‘Kor’un da gösterildiği Talinn Syi ah Geceler Film Festivali’ne Abbas Kiarostami’yi anlatan belgesel film damgasını vurdu. Yönetmeni Seyfullah Samadian’la konuştuk.

Esin Küçüktepepınar

İki haftayı aşkın süre boyunca Baltık ve İskandinavya cenahının yanı sıra dünyanın sinemasını bir araya getiren 20. Tallinn Siyah Geceler Film Festivali’nde bizden filmler de eksik değil. Estonya’nın bu şahane ortaçağ kentine “Kor” filminin özel gösterimiyle gelen Zeki Demirkubuz’un yanı sıra “Kasap Havası”yla İlk Filmler yarışmasında yer alan genç yönetmen Çiğdem Sezgin de var. 11 Kasım’da başlayan, bugün son bulacak festivalin adına nazire, filmler de içinde yaşadığımız dünyanın yansımaları elbette; diyelim ki Ortadoğu’dan dönen Fransız askerleri de (“Stopover”), ‘medeni’ ülke İsviçre’deki bir ailenin dramı da (“Dark Fortune”) evde veya dışarıda, hayatın sıkça gözardı etmek istediğimiz karanlık tarafıyla yüzleşmeye zorluyor. Dolayısıyla İranlı üstad Kiarostami’yi hatırlamak aradaki çatlaklardan ışığın süzülmesi gibi. “Abbas Kiarostami ile 76 Dakika ve 15 Saniye”nin yönetmeni, üstadın kadim dostu, ressam ve fotoğraf sanatçısı Seyfullah Samadian, “Son anına kadar sıradan detaylarda mana aradı” diyor.

Film seneye İstanbul’da

Festivalin bu son günlerinde seyirciyle buluşan belgesel, 25 yıla yayılan süreç içerisinde Kiarostami’yle birlikte setlerde gezinen, Cafer Panahi gibi yakın dost yönetmenlerden Samadian’ın yüzlerce saatlik çekimlerinden derlenmiş. Tam da üstadın bu âlemde yaşadığı 76 yıl ve 15 günü sembolize edecek sürede. Venedik’te açılışını yapan, Antalya’da gösterilen film gelecek yılın İstanbul Film Festivali programıyla geniş kitlelere ulaşacak. Bildik belgesellerden çok uzakta, adeta üstadın şiirsel bakışıyla derlenmiş incelikteki bu film için çok az vakti olduğunu söyleyen Samadian, “Söyleşilerden, parlak cümlelerden oluşan bir film yerine onun ruhunu ve bakışını yansıtmak ve yaşatmak istedim” diyor. Doğrusu layıkıyla başarmış da; karlı bir yolda camın buğusunu silerken “Her yolun sonunda ölüm yok mu” ironisiyle hayata bakışını, “Karlı bir sabah, şapkasız ve paltosuz yola çıktım, bir çocuk gibi mutluydum” dizelerini okuduğu şefkatli anları bizimle paylaşıyor. Filmi açık etmeden Kiarostami’nin “Zeytin Ağaçları Altında” filminin setini yıllar sonra ziyaret ettiği büyülü dakikaları anmak gerek, “Bir mucizeydi kayda girdiğim o anlar” diyor. Geçen temmuz ayında aramızdan ayrılan Kiarostami’nin hastanede bile çalıştığı söylentilerini sorduğumda “Evet, son anına kadar çalıştı. Kayıt yapmaya kalkışmadım bile. Ama uzun metrajlı bir film daha bırakmak istiyordu” diyor. Kendisi de gelecek yılın Cannes Film Festvali’ne Kiarostami’nin filmlerini anlatan yeni bir belgeselle gelecekmiş. Daha önemlisi ise müjdeyi veriyor, o da “24 Frames” adlı yeni filminin Cannes’da gösterilecek olması. “Festival henüz resmen açıklamadı ama sevinçle şimdi söylüyorum. Her biri dört buçuk dakika sürecek olan 24 farklı hikâye bir araya geliyor” diyor.