''Röportaj Yazarlığında 60 Yıl''
Türkiye'de modern röportaj yazarlığının öncülerinden biri olarak kabul edilen edebiyatın usta ismi Yaşar Kemal'in ''Röportaj Yazarlığında 60 Yıl'' adlı özel baskı kitabıyla okuyucuyu selamlıyor.
cumhuriyet.com.trYapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan kitap, ilk röportajı 17 Mayıs 1951'de yayımlanan yazarın 60 yıllık röportaj serüveninden bir seçki sunuyor. Kitaba, çoğu Ara Güler tarafından ilk defa gün ışığına çıkarılan 26 siyah-beyaz Yaşar Kemal fotoğrafı eşlik ediyor.
Yaşar Kemal'in Anadolu'yu 12 yıl adım adım dolaşarak yazdığı ve yayımlandığı dönemde büyük ilgi çeken röportajlarından 12'sine yer verilen kitap röportaj yazarlığı türünün meraklıları için de bir ders kitabı niteliğinde.
''Diyarbakır, Kaçakçılar Arasında 25 Gün, Hasankale Yerle Bir, Görülmemiş Lüfer Akını, Sait Faikle Görüşme, Mağara İnsanları, Sahaflar Çarşısı, Füreyanın Çini Cenneti, Yanan Ormanlarda Elli Gün, Peri Bacaları, Neden Geliyorlar? ve Bir Bulut Kaynıyor'' röportajlarının yayımlandığı kitapta ayrıca Yaşar Kemal'in 1975 yılında Milliyet Sanat dergisinin röportaj soruşturmasına verdiği yanıtlar da yer alıyor. Kitabın giriş kısmında ''Röportaj Üstüne'' başlığıyla verilen bu bölümde, Yaşar Kemal, ''Röportaj bir edebiyat dalı mıdır?'' sorusunu şöyle yanıtlıyor:
''Röportaj bir edebiyat sayılabilir mi? Bu soruyla çok karşılaştım. Röportajı bir edebiyat dalı saymak ne, röportaj bal gibi edebiyattır. Onu haberden ayıran nitelik onun edebiyat gücüdür. Haber bir yaratma değildir, bir taşımadır. Röportaj bir yaratmadır. Gerçeğe, gerçeğin, yaşamın özüne yaratılmadan varılamaz. Yaratmadan hiç kimse hiçbir şekilde gerçeği yakalayamaz, yakalarsa da karşısındakine anlatamaz. Haber gerçek değil mi, bence haber gerçeğin simgesidir. Haberin arkasında neler var, neler dönüyor, ne yaşamlar, dramlar, sevinçler var, haber bunu bize veremez. Röportaj haberin varamadığı yere varandır, nasıl, yaratarak, gerçeği değiştirerek değil, yaratarak.''
''Hasankale yerle bir"
Kemal'in 1952 yılında Cumhuriyet Gazetesinde yayımlanan ''Hasankale Yerle Bir'' adlı röportajı da yıllar sonra yeniden okurun karşısınıa çıkıyor. O yıl, Aşık Veysel'i Sivas'taki köyünde ziyaret eden usta edebiyatçı, İstanbul'a dönme hazırlığındayken Erzurum'un Pasinler ilçesinde meydana gelen ve büyük bir yıkıma yol açan depremi öğrenerek o bölgeye yol alır. Deprem bölgesine ilişkin haberler oraya ulaşan ilk gazeteci olan Yaşar Kemal aracılığıyla Türkiye'ye duyurulur. Evlerin büyük bölümünün yıkıldığı, insanların eksi 30 derecede çadırlarda yaşam mücadelesi verdiği bölgenin içler acısı durumu Yaşar Kemal tarafından tüm çıplaklığıyla okurlara aktarılır. Kemal, bölgede yaklaşık bir ay kalır ve röportajlarını telefon aracılığıyla yazdırır. ''Hasankale Yerle Bir Röportajı''ndan bir bölüm şöyle:
''... Geldim geleli titriyorum. Öyle geliyor ki insana, güneş bile donmuş. Zelzele köylerinden birinde not alırken, ellerim donuverdi ve kalem yere düştü. Bu soğuk altında, çadır içinde insanlar... Tanrının kahrı diye, işte tam buna derler. Çadırları, yıkılmış evlerin aralarına yapmışlar. Dışarıdan bakınca, mahruti beyaz çadırlar bir acayip görünüyor. Çadıra benzer yerleri kalmamış. Çadırların üstüne ot, keçe, çul ne bulmuşlarsa yığmışlar... Yığmışlar ama gene de üşüyorlar...
Kurnuç, Serçe boğazı, Sins, Kalyolaz köyleri dümdüz, yerle bir... Yıkılmış evleri bir bir dolaşıyorum. Kocaman, bir insan kalınlığında, topraktan fırlamış kalaslar... Damların üstündeki toprak, tam bir metre kalınlığında. Ve bu topraklar donmuş. Öylesine donmuş ki... İki adam çalıştı çalıştı da kazma ile bu toprağı parçalayamadı.
Evlerin tümünün harcı topraktan duvarlar un gibi dağılıvermiş... Sokak aralarında şişmiş, çoğu yüzülmüş, bazısı da yüzülmemiş hayvan leşleri... Köylere girer girmez gözlere ilk çarpan şey kar üstüne yayılmış kırmızı kan oluyor. Ak kar ve kırmızı kan...
Kurnuç köyünde bir tek küçük köpek gördüm. Rahatça kar üstüne yatmış ve önündeki manda leşine dişlerini geçirmiş, öylecene duruyor, yemiyor, kımıldamıyor bile...
İnsanların gözleri toprakta. O kadar insanla konuştum da hiçbiri dönüp başka yana, bana bakmadı. Hepsinin başları toprakta ve sapsarı kesilmişler. Dinliyorlar, bekliyorlar yeni sarsıntıları...''
''Sait Faik'le görüşme"
Yaşar Kemal'in 1953 yılında Türk Edebiyatının en önemli isimlerinden Sait Faik'le yaptığı bir görüşme de kitaptaki röportajlardan biri. ''Sait Faik'le görüşme'' adıyla verilen röportajda Kemal, ''hikayeci Sait Faik''in dünyaca ün almış Mark Twain derneğinin fahri üyeliğini aldığını duyunca, onunla konuşmak üzere yola çıkar. Sait Faik'i, ''Akşamüstleri Tünel'den Taksim'e doğru sol kaldırımdan yürürseniz, gözünüze dalgın, siyah gözlüklü, yüzü kederli ama müthiş kederli, pantolonu ütüsüz, ağarmış saçları kabarmış bir adam çarpar'' sözleriyle tanımlayan Yaşar Kemal, tam da bu yol üzerinde Faik'e ulaşır.
Hikayeciye, aldığı fahri üyelik için ne düşündüğünü soran Yaşar Kemal, ondan ''Bana, Mark Twain Cemiyeti fahri üyeliği verildi, dünya edebiyatına ettiğim hizmetten ötürü.
Birçokları gibi ben de şaşırdım. Dünya edebiyatına hizmet filan etmediğimi söylemeye ne hacet. Bu, üyelik verilebilmesi için uydurulmuş nazik bir sebeptir sanırım'' yanıtını alır.
''Nasıl roman yazmışsam öyle röportaj yaptım"
Kitabın ''Röportaj Üzerine'' bölümünde, gazetelerin ne kadar diretirlerse diretsinler, ayakta kalmak ve okuyucuya insanca varmak için, televizyon, radyo, sinema furyasında, röportaja başvurmak zorunda kalacağının altını çizen Kemal, ''Nasıl roman yazmışsam, hangi biçimle, hangi davranışla, öyle röportaj yaptım'' diyerek röportaj tekniğini ve ona verdiği önemi de ortaya koyuyor.