Rock müziğin Türkiye macerası
Türkiye'de rock alemlerine yakın olanlar bilir her taşın altından Güven Erkin Erkal çıkar. Tabii bir “rock müzik tarihi” yazılacaksa altında onun imzası olur. Erkal “Türkiye Rock Tarihi 1”i yayımladı. Kitap rock müziğin Türkiye'deki evrimini şaşırtıcı gerçeklerle sunuyor. Erkal'ın efsane sloganı “Sert kalın, taviz vermeyin” ise elbette değişmedi ama “şimdi daha sert olmamız gerek” diyor.
cumhuriyet.com.tr
-Eğer Türkiye bir “rock müzik tarihi” yazabilecek biri varsa o da sizdiniz zaten. Bu kitap nasıl oluştu?
Bundan bir on yıl önce poster formatında basılan “Türk Rock Antolojisi”ni hazırlamıştım. Orada 80’lerden 2000 yılına kadar çıkmış yerli rock grup ve sanatçıları yer almıştı. O günlerden beri çevremde bunu daha geniş bir biçimde kitap olarak hazırlamamı isteyenler oldu. Bu hazırlıklar 2009’da işin başlangıcını araştırmaya kadar gitti. Araştırdıkça ben de yeni şeyler öğrendim.
- Okuyucuyu en çok neler şaşırtacak?
Dünyanın ilk plak listeleri ve Rock’n roll üzerine yazılan ilk kitabın Türkiye’de çıkmış olması zaten çok şaşırtıcı! Uzun yıllar Erkin Koray’ın John Lennon’a ne dediği merak konusuydu. Cem Karaca’nın LSD deneyimi ve sonucunda ortaya çıkan hit şarkısı diğer şaşırtıcı konular arasında. Kitapta 60 ve 70’lerde çıkan 622 plağı kapaklarıyla birlikte gösteren bir bölüm var. Sanırım bu sadece ülkemizde değil yurtdışında da plaklarımızı araştıran yabancı müzik severler için benzersiz bir kaynak oldu
-Türkiye'de rock müziğin evremi nasıl gelişti? Özellikle 90'lar ve 2000'lerde belli kırılmalar oldu gibi.
Bu kitapta, 1971 yılında Anadolu pop-rock’un ana akıma nasıl dahil olduğunu gösteren bir bölüm var. Bu çıkış 70’ler ortasında inişe geçiyor. Arabesk, hem müzikal hem de bir yaşam tarzı olarak Unkapanı yapımcılarını ele geçiriyor. Plak formatının bitip kasetin yükselişi ve 12 Eylül 1980 kesintisiyle birlikte rock buralarda ilk perdeyi kapatıyor. 1981’de Egzotik Band, Whisky, Devil ve Asım Can Gündüz gibi isimlerle perde tekrar açılıyor. İlk dönem olup bitmiş tüm olaylar ve yapımlar konusunda büyük bir hafıza kopukluğu yaşanıyor. 1996 ve 2005’de yerli rock tekrar ana akıma dahil oluyor. 80 sonrası gelişmeler de ikinci kitapta ayrıntılı olarak işlenecek
ADANA-İNCİRLİK ARASI MÜZİK
-“Radyo ve televizyon programlarınızda hep Sert kalın, taviz vermeyin” diyordunuz. Bu sloganla hatırlıyorum ben sizi. Hala sert miyiz?
Daha sert! Böyle de olmak gerek. Çünkü bizi sarmalayan koşullar ve şartlara karşı boyun eğersek belli ki boynumuzu kopartmak isteyecekler.
- “Anadolu Pop-Rock” önemli bir kültürel değişimin simgesiydi. Belki de müziğin çok önemli bir sosyal istatistik kaynağı olduğu bir coğrafya burası?
Doğru! 60’larda Sultanahmet ve Adana – İncirlik yönünden yayılan bir kültür var. Dünyanın dört bir yanından gelip burada burada konaklayan gençler çok iz bıraktı. Tabi buraları da onların üstünde... Coğrafik konumumuz, açık görüşlü müzisyenlere de bir artı sağlamış. Yaptıkları deneyler ister hedefi bulmuş, ister ıskalamış olsun incelemeye değer.
- “Saykodelik Yıllar” yıllardan bahsedelim birazda. Günümüzde bile bu derece sıradışı bir tavır ve tarz yok!
O yıllar dış dünya ile iletişim sınırlı olduğundan müzisyenler orada gelişen kalıplarla da fazla içli dışlı olamamışlar. Böylelikle hayal güçlerini daha çok kullanma şansı yakalamışlar. O nedenle günümüzde dünyanın başka köşelerinde yaşayan müzik araştırmacıları buraların “saykodelik yıllarına” özel bir ilgi gösteriyor. O dönemin bir çok yerli yapıtının, yurtdışında plak olarak basılması biraz da bundan.
ANADOLU ROCK'IN ÖLÜMÜ
- 90'lı yılları layıkıyla yaşayanların rock müzik algısı hep farklı oldu, sanırım biz şanslıydık. Siz o yıllarla bugünleri karşılaştırdığınızda neler öne çıkıyor?
1993 ve 2005 dilimini yaşamış olanlar çok şanslıydı. İlk stad konserleri ve açık hava festivallerinde yaşanan coşkuyu nasıl tarif edebilirim. O dönemin benzerini ne 70’ler kuşağı yakalayabilmiş, ne de günümüz gençleri. Akmar Pasajı’nın merkez olduğu günlerde indie ve fanzin gibi kavramlar rock kültürümüze girdi. O dönemlerde canlı müzik dinleyebildiğimiz rock barlar yaygınlaştı ve günümüzün tüm yıldız isimleri Şebnem Ferah, özlem Tekin, Duman, Teoman ve Athena gibi isimler bu okullardan çıktı.
-Rock müziğin politikliği son yıllardı “ılımlıya” çevirildi, bir yandan da “sertleşme sorunu” olan bir rock müzik yapılıyor günümüzde. Nedir buna yorumunuz?
80’lerden günümüze baktığımızda politik olarak fikir beyan eden grupların öncüsü olarak Bulutsuzluk Özlemi’ni görüyoruz. 90’larda Mor ve Ötesi, 2000’lerde de Redd bu konuda öne çıkan gruplar. 2010’lara geldiğimizde ılımlı bir dil kullanıp aslında hayli politik olduğunu gösteren birçok isim Gezi’de ortaya çıktı. Bu işin bir yanı. “sertleşme sorunu” için gerilere gitmek gerekiyor. 80’ sonrasında Kenan Evren ve dönemin başbakanı Turgut Özal’ın elini öpmek için “Ersen ve Dadaşlar” sıraya girdiğinde Anadolu Rock’ın ölümü tam anlamıyla gerçekleşmişti. 90’lı yıllarda Anadolu pop, genlerinden kopyalandı ve “Ayna” adlı bir grup karşımıza çıktı. Bu grup, ülkücü hareketlerin etkinliklerine katıldı ve “rock”, bu kavramın karşısındaki çevrelerde de konuşulur oldu! “Gece Yolcuları” adlı bir başka grup, başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı için düğün şarkısı besteledi. Önce “Merdiven” ardından “Haluk Levent”, yola çıkarken hiç hesaplamadıkları başka bir kanal açtılar. Bu kanal, 2000’lerde “Brit pop - rock”la buluştu ve yeni bir tür ortaya çıktı. “Kolpa”, “Gripin”, “Zakkum” ve “Seksendört” bu formülü en iyi değerlendiren gruplar oldu.