Riyad’da taht oyunları
Kral Selman bin Abdülaziz’in emriyle kardeşi Ahmed bin Abdülaziz, eski veliaht prens Muhammed bin Nayif ile Nayif’in küçük kardeşi Navaf bin Nayif’in tutuklanmaları, Muhammed bin Nayif’in veliaht prenslikten uzaklaştırılmasıyla başlayan sürecin devamı. Tutuklamaların gerekçesi ise adı geçenlerin darbe hazırlığı içinde olmaları.
Mustafa K ErdemolÖncelikle belirtelim, Muhammed bin Nayif’in veliaht prenslikten uzaklaştırılmasının birinci nedeni krallıkta çok yaygın olan “akraba kayırmacılığı”na (Nepotizm) dayanıyor. Oysa ülkedeki tüm karanlık gelişmelerde parmağı olan Bin Nayif hanedanın baskıyla, şiddetle varlığını sürdürmesinde çok yararlı bir figürdü. Ancak hanedan içindeki kadim Sudayri-Suud çekişmesinde Sudayri anneden gelme Muhammed bin Nayif’in “gitmesi” kaçınılmazdı. Akraba kayırmacılığının bu nedenle birinci neden olması şaşırtıcı değil. Başka bir neden daha var ki az dillendiriliyor: Muhammed bin Nayif’in ilaç bağımlılığı. Dolayısıyla karar alma güçlüğü içinde olması da uzaklaştırılmasının nedeni olarak gösterildi. Ancak karar alma güçlüğü içinde olduğu iddia edilen Nayif’in “darbe komplosu” içinde olacak kadar “aklı başında” olduğu kabul edildiğine göre bu iddia pek gerçekçi görünmüyor.
Asıl soru şu, tutuklamalara gerekçe yapılan bir askeri darbe Suudi Arabistan’da gerçekten de mümkün mü? Kısa vadede çok zor. Suudi ordusunun prensler arası ayrışmadan ötürü bölünmüşlük içerisinde olduğu anımsanırsa, bir darbe girişiminde, darbeci kanadın ordudan tam destek alması kolay görünmüyor. Öyle olsa bile, darbeyi yapan kişinin uzun süre iktidarda kalması da olası değil. Dolayısıyla ordu dışından, prensler eliyle de gelse bir askeri darbeye ordunun tümünün destek vermesi de ihtimal dışı.
Peki, ordu, içindeki bölünmüşlüğü giderirse bir darbe olur mu? Küresel anlamda petrole olan bağımlılığın azalmasına yol açan yeni bir enerji kaynağı devreye girdiğinde, varlığı petrodolara bağlı olan krallıkta, bu gelir nedeniyle sürdürülebilir olan rejim sürdürülemez hale gelebilir. Bu da gelecekte, ordu eliyle kanlı darbelerle karşılaşmayı mümkün kılıyor. Sadece petrol gelirine bağlı olmak riski güçlendiriyor.
Suudi Arabistan’ın asıl sorunu şu: krallık meşruiyetini üç ana temel üzerine oturtmuştur, malum. Bunlar Vahhabizm, Milliyetçilik ve akrabalık. Bunlardan ilk ikisi arasında tercih yapması gereken dönemlerden geçiyor krallık. Hangisine yoğunlaşsa diğerinin ihmali toplumda kargaşaya yol açabilir. İnsan hakları açısından son derece berbat bir sicili olmasına rağmen tuhaf bir biçimde BM İnsan Hakları Konseyi’ne üye yapılan Suudi Arabistan, Vahhabi kimi kurumların yetkililerini sonlandırdı kısa süre önce. Bu, uluslararası toplumda olumlu bulunmasına karşın krallığın yönetici elitinin statüsünü tehlikeye de attı bir bakıma. Radikalleri iyice kendisine düşman eden bir karardı. Bu karar krallığı şiddete açık bir hale getirdi. “Gözden düşmüş” prenslerin durumdan yararlanmak isteyecekleri korkusu sürekli bu tür tutuklamaları gündeme getiriyor. Son tutuklamalara biraz da bu açıdan bakılmalı.