Reina saldırısının ardından en büyük korku: İstihbaratın endişesi...
Uluslararası güvenlik analisti Ataç, “operatif eylemcilere” artık devlet dışı unsurların da sahip olduğunu belirterek bu durumun güvenlik ve istihbarat birimlerini çok endişelendirdiğini söyledi.
Sertaç EşOrtaköy’deki IŞİD saldırısının arka planını değerlendiren uluslararası güvenlik analisti Dr. Kaan Kutlu Ataç, terörist saldırıların yeni ve ileri bir boyuta taşındığına dikkat çekti. Yakın zamana kadar yalnızca “belli bir sofistikasyona sahip” devletlerin sahip olabildiği “operatif eylemci”lere artık devlet dışı aktörlerin de sahip olduğunun ortaya çıktığını belirten Ataç, bu durumun önümüzdeki on yıllar için güvenlik ve istihbarat birimlerini çok endişelendirdiğine dikkat çekti.
Analizlerini Cumhuriyet’le paylaşan Dr. Ataç, saldırının şeklini, saldırganı, aldığı eğitimi, IŞİD’in eylem olanaklarını ve saldırının uluslararası yansımalarını değerlendirdi. Ataç’ın tespitleri şöyle:
Saldırının arka planı
Saldırı, ciddi bir planlama ve icrayı işaret ettiğinden ciddi bir profesyonel altyapıya sahip görünüyor. Saldırgan uzun ve detaylı bir planlamayla başarılı bir şekilde kamufle oluyor. Bu anlamda, Suriye’deki iç savaş mağduru sıfatıyla sınırı geçiyor, Konya’da normal bir yaşantıya “gömülerek” eylemin örtülmesi için gerekli sosyal altyapı hazırlanıyor. Saldırgan, Konya-Ankara-İstanbul hattında rahatlıkla seyahat ediyor, aktif mukavemet unsurlarının kontrolüne takılmıyor. Eylemin etkisini artıracak çelik mermi, sağlam mühimmatı profesyonelce temin edebiliyor. Bu haliyle eylemde, kompleks bir hazırlık ve destek sürecinin olduğu görülüyor. Saldırganın, saldırının gerçekleştirildiği zemine uygun tarzda giyim-kuşam ve görünüşü de bu kapsamda dikkat çekici.
Nasıl bir eylem?
Yerel olmaktan çok uluslararası nitelik taşıyor. Orta Asyalı radikal unsur, Suriye iç savaşında şehir savaşları konusunda hatırı sayılır eğitimden ve saha tecrübesinden geçiyor. Görüntüler, saldırıyı sahada tecrübe ettiğini de gösteriyor. Sofistike askeri malzemeleri kapalı alanlarda kullanmanın ötesinde kesin sonuç alıcı şekilde kullanması özellikle incelenmelidir. Saldırgan ideolojik devşirilmenin ötesinde Suriye’de terör eylemleri için evrilmiş. Bu anlamda Suriye’nin tüm dünyaya terör ihraç etme kapasitesine de vurgu yapmak gerek. Suriye, dünyanın her yerinden, ideolojik ve dini motifleri birbirine taban tabana zıt yüz binlerce insanın gerçek şartlarda bilendiği bir sahadır.
Saldırganın sosyal alanda yüksek adaptasyon yeteneği dikkat çekicidir. Çok yakın geçmişte farklı “habitatlarda” yüksek yaşama kapasitesine sahip operatif eylemci tedariği ancak belli bir sofistikasyona sahip devletlerin tekelindeyken artık bu yeteneğe devlet dışı aktörlerce de sahip olunması, gelecek on yıllarda güvenlik ve istihbarat birimlerini en çok endişelendirecek konu olacaktır.
Uluslararası boyut
El Bab harekâtını yürüten ve klasik Batılı müttefiklerinden gerekli desteği bulamayan Türkiye’nin Rusya’nın hava desteğini sağlamasının ardından eylemin gerçekleştirildiğini hatırlamak gerekir. Suriye’de Rus-Türk arabuluculuğu ve İran destekli ateşkes zemininin sağlandığı süreç sonrasında yapılan saldırıyı, Orta Asyalı kimliğe sahip birinin kalıcı barışın tesisi için Kazakistan’da yapılması öngörülen görüşmeler öncesinde gerçekleşmesi de önemlidir. Kanaatimiz, Suriye denkleminde pasifize olan ABD’nin, IŞİD ile mücadelede masada yer almasına zemin hazırlayacak süreci görebiliriz.