Reina davasında cihat isteyen IŞİD sanığına tahliye
Cumhuriyet davasını da yürüten İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, Reina katliamı davasında IŞİD üyeliği ile yargılanan 7 sanığı ölçülülük ilkesi gerekçesiyle tahliye etti. Serbest kalan Celil Çelik savunmasında “İster Suriye’de ister Medine’de olsun gider savaşırım. Çünkü ben cihat savaşına inanıyorum” dedi.
CANAN COŞKUNValilikten tedbir istenmiş
Mütalaanın ardından söz alan Reina’nın avukatı Aycan Bölükbaşıoğlu, saldırıdan aylar önce İstanbul Valiliği’ne dilekçe vererek güvenlik önlemlerinin artırılmasını istediklerini söyledi. Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, araya girerek “Onlara da mı dava açalım” yanıtını verdi. Reina’nın valiliğe Ocak 2016’da Sultanahmet’te gerçekleştirilen saldırının ardından kendilerine yönelik saldırı ihtimalinin kuvvetli olduğunu bildirdiği öğrenildi. Reina saldırısından sonra 21 Şubat 2017’de emniyetten gelen yanıtta risk raporu gönderildiği, güvenlik önlemine ilişkin yapılması gerekenlerin sıralandığı kaydedildi.
Yılbaşı gecesi Reina’da yaşanan katliamda, 39 kişi yaşamını yitirmiş, 79 kişi de yaralanmıştı.
Serbest kalan sanığın savunması
Beyanların tamamlanmasının ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, 7 sanık hakkında tahliye kararı verdi. Bu kişilerin arasında savcının tahliye edilmesini istemediği sanık Celil Çelik de yer aldı. Çelik, ara kararın verildiği gün yaptığı savunmasında, “Mehdi gelecek ve dünyaya İslam gelecek. O geldiği zaman beni burada hiçbir güç tutamaz. Durdurmanız için öldürmeniz gerekir. İster Suriye’de ister Medine’de olsun gider savaşırım. Çünkü ben cihat savaşına inanıyorum” dedi. “Kuran’a Hizmet Vakfı” isimli bir vakıfları olduğunu söyleyen Çelik, kendisine yöneltilen örgüt üyeliği suçlaması anımsatılınca “Makamım ne imiş örgütte” diye sordu. Bu sırada Başkan Dağ, araya girerek “Örgüt yöneticiliğinden aşağısını kabul etmem diyorsun” dedi ve gülüşmeler yaşandı. Çelik de “Ben Osmanlı çocuğuyum. Tabi olmam, tabi olunsun isterim” dedi. Üye hâkim, Çelik’e telefonunda bulunan bir mesajlaşma diyaloğunu sordu. Hâkim, konuşmada birinin Çelik’e Suriye’ye gideceğini söylemesi üzerine Çelik’in “Tamam göndeririz” dediğini aktardı.
DURUŞMADAN İZLENİMLER
Soru sormadı, uyudu Kamu güvenliği gerekçesiyle Silivri’de görülen ve 5 gün süren duruşmayı jandarmalardan çevirmenlere herkes polisiye film izler gibi takip etti. Masharipov’un tavırlarından, sanıkların sıradışı hayatlarına kadar pek çok ayrıntı duruşmayı izleyen kişilerin sohbetlerine konu oldu. Sanıkların çoğunluğu Türkî cumhuriyetlerden olduğu için salonda en çok konuşulan diller Özbekçe ve Uygurca idi. Duruşmanın son gününde izleyiciler bu dillere aşina olmuştu. Hafta boyunca sanık savunmalarının ardında kalan ayrıntılar şöyle idi: Su bile içmedi Duruşmanın 5 gün süren oturumları boyunca Masharipov’un tuvalet ihtiyacı için yerinden hiç kalkmadığı, su dahi içmediği gözlendi. Duruşmanın ilk gününde susma hakkını kullanacağını söyleyen Masharipov duruşmalar boyunca SEGBİS ekranında yan yana oturdukları görülen resmi nikâhlı eşi Zarina Nurullayeva ile imam nikâhlı ikinci eşi Fransız vatandaşı Tene Traore’yi izledi. Nurullayeva ve Traore’nin zaman zaman sohbet ettikleri, birbirlerinden rahatsız olmadıkları dikkat çekti. Savcı uyudu Mahkeme heyetinin ve avukatların çok sayıda soru sormasına karşın duruşma savcısı 5 gün boyunca sanıklara tek bir soru yöneltmedi. Bazen kafasını masasına dayayarak uyuduğu görüldü. Yalnızca mütalaasını açıklarken konuşan savcının bunun haricinde duruşmanın son günü saat 22.00 sıralarında sanık avukatlarına “Saat 22.00 oldu. Bu saatte hâlâ buradayız” diye isyan ederken sesi duyuldu. Şakalaştılar... Mahkemedeki sorguları sırasında birbirlerini tanımadığını iddia eden sanıklar, duruşma aralarında birbirleriyle sohbet edip şakalaştılar. Mahkeme heyetinin “Bu salonda tanıdığınız kimse var mı” sorusuna ise “Gözaltında ya da cezaevinde tanıştık” yanıtını verdiler. Çelişkili beyanlarıyla dikkat çeken, gösterilen fotoğrafta kendisini tanımayan ve Kazakça bildiğini söyleyen sanık Ömer Asım’ın kadı olduğu iddia edilen ve Arapça konuşan Yaser Muhammed Radown ile sohbet ettiği gözlendi. İkinci el telefon... Dava sanıklarının birçoğu Türkiye’ye Haziran 2016’da giriş yaptığını söyledi. Türkî cumhuriyetlerden gelen bu sığınmacıların savunmaları Türkiye’deki ilk adreslerinin ya Zeytinburnu ya da Kayseri olduğunu ortaya çıkardı. Birçoğu Kayseri’de oturma izninin orada daha kolay verildiğini söyledi. Telefonunda IŞİD’in infaz videoları, cihat marşları, örgüt sempatisi içeren ses kayıtları veya yazışmalar ile IŞİD flamalı fotoğraflar bulunan sanıkların hepsi cihazlarının ikinci el olduğunu ve içeriklerin kendilerine ait olmadığını iddia etti. Sanıkların hemen hemen hepsi, başkaları üzerine kayıtlı olan açık hatlardan kullandığını söyledi. Tercüman filtresi Duruşmalarda kimi zaman tercümanların birebir çeviri yapmadıkları dikkat çeken bir diğer ayrıntı oldu. Tercümanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isminin geçtiği kısımlardan bahsetmediği, bir sanığın Ahrar uş-Şam ile bağlantısını atladığı dikkat çekti. Kimse tanımıyor Mahkeme heyeti sanıkların her birine Masharipov’u tanıyıp tanımadığını sordu. Eşleri Zarina Nurullayeva ve Tene Traore’nin dışında hiçbir sanık Masharipov’u tanımadı. 8 Ocak’ta gözaltına alınan Zarina Nurullayeva, saldırı planından haberi olmadığını savundu. Nurullayeva, eşinin Afganistan’da haftada 4 gün medresede ders verdiğini söyledi. Traore de, 27 Eylül 2016’da Suriye’ye gitmek üzere Türkiye’ye geldiğini söyledi. Traore, birlikte yakalandığı kadınların tavsiyesi ile hiç tanımadığı Masharipov ile 6 Ocak’ta evlendiğini söyledi. Masharipov’un ne iş yaptığını, aynı dili de konuşmadıklarını ifade eden Traore’ye üye hâkim telefonundaki Telegram hesabındaki ses kayıtlarını okudu. Traore, “Rakka’daki mücahitler” gibi ifadelerin olduğu ses kaydının Suriye’deki kız kardeşine ait olduğunu söyledi. |