Rap müziğin önemli isimlerinden Fuat Ergin’in yeni albümü ‘Omurga’ yayımlandı
Fuat’ın 10 yıl sonra çıkardığı albüm, Türkiye’nin toplumsal sorunlarına dikkat çekiyor. Sanatçı, “Benim ideolojim başladığım günküyle aynı. Ben genel anlamda ülkede ve dünyada olup biten haksızlıklara karşı gelmekten çekinmiyorum” diyor.
ORHUN ATMIŞ* “Omurga”daki gibi şarkılar insanların yüreğini ferahlatıyor diye düşünüyorum. Sen ne düşünüyorsun? Bu şarkılar nasıl yazıldı?
Benim ideolojim aslında müziğe başladığım günküyle aynı. Ben genel anlamda ülkede ve dünyada olup biten haksızlıklara karşı gelmekten çekinmiyorum. Bu tür konulardan bahsetmek sanatımın bir parçası. Bütün olanları gözardı edecek karakterde bir insan da değilim. Bu tip şeyler beni etkiliyor ve ilham veriyor. Bu doğrultuda yazıyorum. İçinde bulunduğum kültür beni ben yaptı. Benim bu kültüre ve bu duruma çok büyük bir vefa borcum var. Kesinlikle çizgimi değiştirip ihanet edemem. Suskun kalmak da bana yakışmaz. Ama gerçekten ülkede değişen hiçbir şey olmaması ve her şeyin kötüye gitmesi, bunları görmek beni çok üzüyor.
* Şarkıları yazarken tereddüte düşüyor musun, otosansür uyguluyor musun?
Hayır. Dediğim gibi 20 yıl önce nasılsam şimdi de öyleyim. Çünkü sistem değişmedi. Sistem gittikçe daha keskinleşti, sertleşti.
* Geçen senelerde rap müzik yapan isimlerin hapse girdiğini gördük...
Açıkçası son 20 senede başıma gelenler pişmiş tavuğun başına gelmiş midir bilmiyorum. Ama rap’in ve hip hop kültürünün bu şekilde dikkat çekmesi bu kültüre ne kadar faydalı oldu, bunu bize zaman gösterecek. O arkadaşlar özgürlükçü bir anlayışta yaşıyorlar, benim anladığım o. Ama burası ne Hollanda, ne Amerika ne de Jameika, bunu gözardı ediyorlar. Buranın parametreleri daha değişik. Keşke daha pozitif bir şeyle gündeme gelselerdi, umarım başlarına daha büyük dertler açılmaz. Adımlarını da daha dikkatli atarlar umarım.
‘Bilim rotamızı çizmeli’
* Ülkedeki genel durumu nasıl değerlendiriyorsun? İnsanlarda korku mu var?
Bu ülke bilim, ilim ve aydınlıkla yüzleşmedikçe, bu rotadan gitmedikçe çok kötü günler bekliyor bizi. Bu ülkenin iyiliğini, aydınlığa kavuşmak isteyen insanları bu coğrafya öğütüyor, toprağın altına gömüyor. O insanlara bombalı suikastlar yapılıyor, vuruluyor, öldürülüyorlar veya hapse tıkılıyorlar. Uğur Mumcular, Abdi İpekçiler, Gaffar Okkanlar, Eşref Bitlisler, Madımak’ta yakılan insanlar... Nereden baksan helva gibi elinde kalıyor. İnanılır gibi değil. Bizim kesinlikle doğru bir parametre bulmamız lazım. Bu ülkeyi daha iyi günlere taşımamız gerekiyor. İslam coğrafyalarının şu an ne durumda olduğunu görüyoruz. En çok mülteci bu coğrafyalardan çıkıyor ve onlar Hıristiyan coğrafyalara gidiyorlar... Demek ki düzeltilmesi gereken şeyler var. Bu ülkede 90 yıldır ezan mı okutulmadı, insanlar namaz mı kılamadı, kurban mı kesemedi, hacca mı gidemedi? Gayet dinini yaşadı herkes. Ama dediğim gibi ilim, bilim, müspet şeyler bizim rotamızı çizmeli. İnsanlar da korkmasınlar gerçeklerle yüzleşmekten.
* Rap müzikte yeni bir akım mı var şu an?
Bir piyasa vardır, bir de gerçekten kültür için çalışan kesim vardır. Kültür için çalışan kesim kendi kendine mayalanır, kendi mecralarını kullanır. Piyasa için olan kesim ise plak firmaları ve onları satın alanlar tarafından motive edilir. Onların motivasyonu paradır. Böyle bir piyasa her zaman olmuştur. Bundan hiçbir zaman kaçılamamıştır. 90’larda da MC Hammer ve Vanilla Ice vardı, rap’i daha büyük kitlere taşıyan ama kalitesizleştiren; ama bir yanda da Eric B & Rakim ve West Coast Underground gibi gerçekten kültüre sevgiyle yaklaşıp bu kültür için bir şeyler yapan insanlar vardı. Olacak, bundan kaçamazsın. İnsan parayı seviyor. Daha iyi bir yaşam statüsüne geçmek istiyor. Bunun için daha zenginleşebilmek için her türlü davayı satıyor, bu her yerde böyledir. İnsan egoisttir, kendini düşünür, çok az idealist insan vardır. Ülküsü olan insan çok azdır. Ayrıca bu ülküye sahip olabilmek için belirli bir bilgi birikimi gerekiyor. O yoksa sen davayı satarsın, dönersin, sırtını döner gidersin. Moda akımlara kapılırsın. Bunun önüne geçemeyiz. Buna karşı savaş açmak da çok mantıklı değil, o yüzden ben bildiğimi yapıyorum. Kendi çizgimde devam ediyorum. İnsanlar bunu da görüyorlar, yeteri kadar aklı olanlar da bunu anlıyor.
* Bir yandan da rap müziğin sokakla, varoşla çok derin bir bağı var...
Anlıyorum ama bu kendini geliştirmemek için bir geçerli bir neden değil. Gerçekten antenlerin açıksa ve hissiyatların güçlüyse kendini geliştirmeyi bilirsin. İlla üniversiteye gitmen, çok iyi bir eğitim alman gerekmez. Kendini yetiştirmeyi biliyorsan, ailenden de doğru tılsımları ve terbiyeleri aldıysan kesinlikle doğru şeyler yapabilirsin. Varoş, sokak kültürü demek bence hip hop kültürünü aşağı çeken bir şey. Çünkü bu kültürün içinde doçenti de profesörü de var, ABD’de hip hop okulları var. Orada hiphop doktoranı yapabiliyorsun, akademisyen olabiliyorsun.
‘Ateşi biz bulduk’
* Son senelerde rap müzik yapanlar daha mı görünür oldular sence?
Böyle bir şey olduysa da bunlar bizim sayemizde oldu. Biz bir şeyleri başlattık, ateşi bulduk diyelim... Ben çünkü arkama dönüp baktığımda bir eski okul göremiyorum. Ben Almanya’dan geldiğimde arkamda eski okul yoktu. Sen oturmuşsun oraya tekeri, ateşi bulmuşsun, şimdi de birkaç karbüratörü, dört zamanlı motoru bulan çocuk var; mecazi anlamda böyle söyleyebilirim. Tabii ki evrimleşecek, benim dileğim aklını kullanan, hip hop kültürünün kodeksini bilen insanların ön plana çıkmasıdır. Hip hop’ta başkalarının stili araklanmaz, kopyalanmaz. Başkalarından söz veya “flow” (kafiyelerin ritme uygunluğu, ölçü, vurguların doğruluğu) çalınmaz. Kendin üretip yaratmak zorundasın, o zaman gerçek ve otantiksindir. Bu kopyalama kültür umarım en yakın zamanda son bulur ve insanlar hip hop kültürünün özüne yaklaşarak bu kültürü daha doğru yaymaya emek sarfederler.
* Bu söylediklerini doğru yapan, dinlediğin genç isimler kimler?
Saian var, Patron var. Patron şu anda biraz daha “trap”e kaymışsa bile ben buraya döneceğine eminim, çok severim kendisini. Şanışer var. Eypio’nun da kesinlikle hip hop albümü yapmasını umuyorum. Ondan da çok ümitliyim, çok yetenekli bir adam. Ondan sonra Hayki var, bir sürü var. Geçen bir partide Dipnot diye bir çocuk gördüm, çok acayip sözler yazmış. Allame var, Trabzonlu.
* Dijital müzik ortamı nasıl etkiledi rap müziği? Bu kadar ismin görünür olmasının nedeni belki artık kolayca ulaşılabilir olmalarından kaynaklanıyordur...
Hip hop kültürü Türkiye’de uzun yıllar üvey evlat muamelesi gördü. Ne televizyonda, ne radyoda yer alabildi. Dijitale geçiş de 1999, 2000 gibi oldu. İnternette bir mayalanma süreci başladı. Çok ciddi tıklanma sayılarına ulaşıyor hip hop şarkıları ve videoları. Bunlar diziler ve filmler sayesinde de oluyor. Böyle parametreler, zincirleme reaksiyonlar var. Özellikle internet hip hop kültürünün yayılmasına çok büyük katkıda bulundu. Hip hop kültürünün mecrası internet, televizyonlarda tam yer bulabilmiş değil. Hâlâ videoklipleri gösteren kanal yok, röportaj yapan doğru düzgün bir dergi yok, hip hop yazarlarımız yok bizim. İnternette var ancak. İnternette zaten herkes filozof, her konuda ahkam kesiyor... Ama gerçekten mecraların olmaması internette mayalanmasını ve oradan ivme kazanmasını sağladı.
Bu arada, Türkiye’de dizilerde ilk hip hop yapan benimdir. 2007 yılında “Pusat” dizisinde türküyle rapi harmanlamıştım. Hâlâ insanlar sokakta görünce “Ağabey biz seni ‘Pusat’tan biliyoruz” derler.
* Gençlerin rap’e yoğun ilgi göstermesinin nedenlerinden biri üzerlerindeki baskı olabilir mi?
Rock’n roll çıktığındaki 1960’ları düşünelim, o zaman saçını uzatırdı gençler, küpe takarlardı, motosikletlere binerlerdi, o zamanın asileriydi onlar. Hep bir nesil çatışması olur, bunun önüne geçemezsin. Yaşlılar öyle olmanı istemez, gençler böyle olmanı istemez. Ama değişimin önünde duramazsın. Ben de şimdiki nesle baktığım zaman kendimi yaşlı hissediyorum, hem anlayış hem yazdıkları sözler bakımından. Ben kendi işimi yapmaya devam edeceğim.
Biz Almanya’da hip hop’a başladığımızda bizim için bağımsızlık çok önemliydi. Kasetlerimizi, CD’lerimizi kendimiz basalım, tişörtlerimizi kendimiz tasarlayalım gibi... Stand açıp bunları kendin sattığında para direkt senin ve arkadaşlarının kasasına girer. Plak şirketlerine gidip imza atmayalım derdik, kontrol bizde kalsın isterdik. Hem sözler, hem müzik, hem ideoloji, hem de para akışı açısından... Biz çağrılmadığımız partilere gidip orada sahneye çıktık, sonra masa kurup orada CD’lerimizi sattık. Bizim organik bir bağımız vardı bu kültürle. Şimdi VIP aracığıyla geliyor, arkadan insanlara dokunmadan sahneye çıkıyorlar. Ben, insanların benimle bağ kurmasını sağladım, biz demiyorum, ben diyorum. Hip hop demek paylaşmak demek, insanların içinde bir güç var ve bu gücü uyandırabilirsin demek. İnsanlara dokunmaktır hip hop. Pop kültüründeki gibi kendini kapatıp, gizli gizli konserine çıkıp, sonra oradan kaçmak değildir yani. Ama maalesef bu pek ilgi görmedi. Çünkü böyle olduğu zaman statü değiştiremiyorsun, yavaş çıkıyorsun basamakları. Ama daha sağlam çıkıyorsun, çıktığın zaman da kimse seni oradan hemen indiremiyor. Ben istikrarımı o şekilde yakaladım. Ben yarışma programına çıkıp 5 dakikada ünlü olup 5 dakikada unutulmadım. Emeğimle geldim buraya. Gençlerin emek sarf etmesi lazım, hayatta hiçbir şey emeksiz olmuyor.
* “Underground” müzisyen olarak kalmak daha rahat mı sence?
Ben bunu her zaman yaptım. Ben iki albümümde argo dile başvuramadım, bunlar da bandrollü albümlerimdi benim; “Her Ayın Elemanı” ve “Kalbüm”. Öyle olunca gerçekten çok dikkat etmek zorundasın, çünkü Kültür Bakanlığı’na yolluyorsun yazdığın şarkı sözlerini. Onlar da tashih ediyor seni, bu albümlerde ben yine çizgimi bozmadım ama, sadece küfür etmedim. Underground’un arkasına saklanan birçok insan var bu memlekette.