Ramazanla ilgili faydalı bilgiler: Vahhabilik
Vahhabiler, İslâm çerçevesi içinde ortaya çıkmış her tür kültürel girdi, bireşim ya da yenilikten bu kurumları sorumlu tutmuş, onları bâtıl inançlarla, İslâm-dışı aşırılıklarla, dine aykırı uydurmalarla (bid’at) içli dışlı saymışlardır.
cumhuriyet.com.trVahhabiliğin hamurunda Osmanlı nefreti vardır. O yüzden “yeni- Osmanlıcılık” kisvesiyle Arap Ortadoğu’sunda kurumlanarak dolaşan İslâmcı hükümetimizin yüzüne saygı tebessümleri sunan Vahhabi-meşrep ülke yetkililerinin, onların arkasından ağızlarını genleştire genleştire gülüyor olmaları büyük ihtimaldir.
18’inci yüzyılın ikinci yarısında Arap Yarımadası’nda ortaya çıkmış “püriten” bir İslami ideolojik hareket olan Vahhabilik, adını Muhammed binAbdülvahhab’dan (ö. 1787) alır. Necd’de doğmuş, Medine’de eğitim görmüş Abdülvahhab, İran, Irak ve Hicaz’ın değişik bölgelerinde ilmini geliştirmek amacıyla bulundu. Bu ziyaretler sonucunda Müslümanların İslâm’ın özünden ayrıldıkları ve bundan da Osmanlıların sorumlu olduğu kanısına vardı. Başlangıçta var olan temiz-saföz İslâm’ı yalnızca Arapların yeniden canlandırabileceğini ileri sürdü.
Bu doğrultuda Abdülvahhab, doğum yeri Necd’de dönemin güçlü yerel siyasi lideri İbn-i Suud ile ittifak içerisine girmiştir. İbn-i Suud ve takipçileri, Abdülvahhab’ın ideolojik öğretisini kendi güçlerini Arap topraklarında Osmanlı imparatorluğu aleyhine genişletmek için kullandılar. Hareket, ta en baştan itibaren Osmanlı İslâm’ına, onun kültürel zenginliğine ve farklı kültürel gelenekleri bireşime sokan yapısına şiddetle saldırdı.
Bu çerçevede asli hedef olarak da tasavvuf ve tarikatlar seçilmiştir. Bunlar Osmanlı’da İslâm’ı halk katında en güçlü şekilde temsil edip hayata geçiren unsurlardı. Sarayla toplum arasında köprü olan, bugünden bakıldığında bir şekilde “STK” addedilebilecek kurumlardı.
Vahhabiler, İslâm çerçevesi içinde ortaya çıkmış her tür kültürel girdi, bireşim ya da yenilikten bu kurumları sorumlu tutmuş, onları bâtıl inançlarla, İslâm-dışı aşırılıklarla, dine aykırı uydurmalarla (bid’at) içli dışlı saymışlardır.
Bu düşünsel çizgi doğrultusunda ana Vahhabi eylemi, şeyh ve evliya türbelerinin yerle bir edilmesi oldu. Vahhabilere göre insanlar buralara kutsiyet atfetmekteydiler. İş o raddeye varmıştır ki Hz. Muhammed’in Medine’deki kabrinin bile tahrip edilmeye çalışıldığı kaynaklarda belirtilir. Peygamber dâhil, ölüye yönelik her türlü tazim ve onların mezarları başında dua edip şefaat dilemenin “şirk” (Allah’a eş koşmak) olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Vahhabilik yalnız ve yalnız Kur’an ile hadisleri dayanak alır, Peygamber’den sonra geliştirilmiş her yenilik, tasarruf ya da uygulamayı bid’at sayar ve İslâm’da felsefe, teoloji, tasavvuf gibi mistik-entelektüel eğilimleri reddeder. Tarikatları da lânetler.
Hisler karşılıklıdır! “Ehl-i tarikat” çevreler de Vahhabileri lânetler. Şu sözler Nakşi “meşayıh”ın halen Batı dünyasında (ABD’de) etkili bir isminden:
“Birçokları İslâm’ı dünyaya kötü tanıtanın Yahudiler olduğunu söylüyor. Tam aksi! Vahhabiler İslâm’a Yahudilerden daha fazla zarar veriyor. Peygamber’i sevmeme konusunda Yahudilerden de kötüler. Fikirlerini parayla yayan, Peygamber sevgisiyle savaşan pis insanlar! Münafıklar!.. Onları dinlemeyin! Camilerine gitmeyin! Birlikte namaza durmayın! Konuşmayın! Bir sopa alın, kafalarına vurun!..”
Yarın: SELEFİLİK