Ramazanla ilgili faydalı bilgiler: Ortodoksi-Heterodoksi
Her dinde o dinin belli yorumlarını doğru ve geçerli gösterip diğer seçenekleri yanlış, geçersiz, sahte ve sapkın gösteren çevreler ortaya çıkar. Bir dinin kendi içindeki yorum ve anlayışların diğerleri hilafına meşruluk kazanmasını irdelerken de dikkatleri iktidar dinamiğine ve iktidar ilişkilerine çevirmek gerekir.
cumhuriyet.com.tr“Bütün bu bid‘atler, halkın arasında bir töreye ve âdete dayanır. Bir bid‘at, bir halkın arasında yerleşip oturduktan sonra artık şeriatın beğendiğini buyurup istemediğini yasaklamak işidir diye, halkı yasaklayıp ondan döndürmek arzusunda olmak büyük ahmaklık ve bilgisizliktir. Sünnete tam tamına riayet edilip uymak istenirse hal müşkildir. Bu aykırılık zamanın ve mekânın başkalığından lâzım gelir.“
Çoğu din ulemasının dine aykırı uydurmalar diye lânetlediği “bid’at” üzerine adeta bir sosyal bilimci titizliğiyle sarf edilmiş bu sözler, Osmanlı-Türk ikliminin gurur verici şahsiyetlerinden Katip Çelebi’ye (ö. 1657) ait. Onun gibi düşünenler bugün de var. Onu hiç nazarı dikkate almadan halk içinde din adına yapılıp-edilenlere ateş püskürenler de... Bu ikincilere “ortodoksi”nin yılmaz temsilcileri, savunucuları diyoruz. Kâtip Çelebi gibilere ise “heterodoksi”nin bilimsel sözcüleri.
Her dinde o dinin belli yorumlarını doğru ve geçerli gösterip diğer seçenekleri yanlış, geçersiz, sahte ve sapkın gösteren çevreler ortaya çıkar. Bir dinin kendi içindeki yorum ve anlayışların diğerleri hilafına meşruluk kazanmasını irdelerken de dikkatleri iktidar dinamiğine ve iktidar ilişkilerine çevirmek gerekir.
Kelime anlamı “geçerli, sağlam, kabul gören öğreti” olan ortodoksi (Yunanca “orthos” doğru/hak; “doxa” düşünce/ inanç demek), bir dinsel inancın resmi olarak kabul edilen, dinsel otorite tarafından sahiplenilen ve topluma dikte edilen biçimidir. Heterodoksi ise (Yunanca “hetero”, farklı/öteki demek) o dinin daha çok “merkezkaç” kesimlerce benimsenip hayata geçirilen ve yönetenler ile dinin resmi otoriteleri tarafından temsil edilene karşı konumlanmış biçimi. Doğal olarak da onlar tarafından reddedilip lânetlenen biçimi...
Bu reddiye ve lânetlemeyi karşılamak üzere bu coğrafyada tarihten bugüne karşımıza zengin bir terminoloji çıkar: Zendeka, zındık, mülhid, rafızî, “ehl-i rafz” gibi. Ancak genel çerçevede ortodoksi Sünnilikle özdeştirilip Alevilik başta olmak üzere gayri- Sünni toplumsal oluşumlar heterodoksi çerçevesine oturtulsa da durum o kadar basit değildir. Sünni İslâm’ın halk katında hayata geçirilişi de resmi din ulemasını rahatsız edecek bid’atlerle yüklü olduğu ölçüde heterodoksi ile titreşim arz eder.
Heterodoksi tabiri en çok Türklerin İslamiyet’i kabulüne dair incelemelerde işlerliğe sokulur. Özellikle hayvancılıkla uğraşan göçebe Türk topluluklarının İslâm’ı benimsemesi ve içselleştirmesinin heterodoks çerçevede olduğu, güvenilir isimlerce kaydedilmiştir (bkz. T. Akpınar, “Türk Tarihinde İslamiyet”, 1993; A. Yaşar Ocak, “Türkler, Türkiye ve İslâm”, 1999). Bu heterodoks Türk Müslümanlığı, İslâm-öncesi inanç motifleri, eski ritüeller, atalar kültü, Gök Tanrı telakkisi, Budizm, Şamanizm’den esintilerle yüklü, yoğrulmuş, harmanlanmış olarak karşımıza çıkar. Haliyle halk inançlarının “hurafe” ya da “bâtıl inanç” denilerek olumsuzlanan pek çok pratiğini, diğer bir deyişle büyüsel işlemleri de bünyesinde barındıran bir çerçevedir bu.
Yarın: BÜYÜ