Rahat uyu Serena

Meslekteki heyecanı adının anlamının tam tersiydi. Serena, Latince, “sakinlik, sessizlik” anlamlarına gelen “Serenus”tan türetilmiş bir ad. Erken Hıristiyanlık döneminin azizlerinden birinin adıdır bu aynı zamanda. Sakinlik ne kelime, Serena Shim, çatışma bölgelerinde gazetecilik yapan yürekli, “yerinde duramayan” gencecik bir meslektaştı.

Mustafa Kemal Erdemol/Cumhuriyet

Ülkesi Lübnan’ın yanı sıra Irak, Ukrayna gibi sıcak bölgelerde görev yapmıştı. Onunla ilk kez Hatay’da karşılaştık. Çalıştığı İran televizyonu Press TV için sık sık görüş aldığı meslektaşlarından biri de bendim. Aramızdaki bu haber alışverişi, eklenen dostluğumuzla daha sonra da sürdü. En son Kobani ile ilgili haberler için sınırda bulunuyordu.

Yaşadığı Amerika’nın Michigan eyaletindeki evini, iki çocuğunu geride bırakarak “gerçeğin peşinde” koşma macerasına atıldığında üzüldüğü tek şey, çocuklarının kendisini özleyecek oluşlarıydı. “Onlar seninle gurur duyacaklar Serena, üzülme” demiştim ona. Küçük çocukları büyüdüğünde anneleriyle gerçekten gurur
 duyacaklar.

Serena’nın yaptığı haberler Türkiye hükümetini bir hayli rahatsız ediyordu. Türkiye’den Suriye’ye giden cihatçılarla ilgili haber yapan birkaç gazeteciden biriydi çünkü. Kobani ile ilgili birçok haberi tüm objektifliğiyle ondan duydu kamuoyu. Lübnan asıllı Amerikalı oluşu yanıltmasın. İran televizyonu Press TV’de çalışırken ABD’li gibi değil, bölge gerçeklerinin farkında biri olarak görev yaptı hep. Lübnan gibi “çatışma kültürü” konusunda acı deneyimleri olan talihsiz bir ülkenin çocuğu olarak “ölüm riski” yüksek bölgelerde görev yapan Serena, Suruç’ta bir haberden dönerken trafik kazasında kaybetti kısacık yaşamını. Ölümünden kısa süre önce Türk hükümetinin kendisini ajan ilan ettiğini açıklamış, “tutuklanmaktan korkuyorum” demişti. Hem bu açıklaması, hem yaptığı haberlerin yarattığı etki düşünüldüğünde bu kazanın kuşkulu olarak değerlendirilmesinde haklılık payı buluyor insan. Örneğin Dünya Gıda Örgütü’ne (WFO) ait TIR’larla Türkiye’den Suriye’ye terörist taşındığı iddiasını araştırırken ölmesi kuşkuları arttırıyor.

“Kaza”nın kaza olmadığı konusunda görüş belirtenlerden biri de Amerikalı gazeteci Rodney Martin. Martin sıradan biri değil. Amerikan Ulusal Cemiyeti’nin başkanı. “Doğruların peşinde koşan herkes gibi öldü” dediği Serena’nın “CIA’nın, Türkiye’nin de yardım ettiği karanlık bir operasyonun kurbanı” olduğunu düşünüyor. ABD’nin bu “ölüm” karşısındaki sessizliğini de eleştiriyor. Söylediği bir şey daha var ki ilginç. İsrail tankları altında ezilen Yahudi asıllı Amerikalı barış yanlısı
aktivist Rachel Corrie için de sessiz kalan Amerika’nın Shim için de ağzını açmadığını belirterek “Serena da Corrie de ABD müttefiki olan Türkiye ile İsrail’de öldüler” diyor.

Arkadaşım, meslektaşım Serena 30 yaşındaydı henüz. Anısı, yaşından daha uzun ömürlü olacak. Rahat uyu Serena.