Prof. İbrahim Kaboğlu’na hapis istemi

KHK ile Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki görevine son verilen Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun, “Terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla yargılandığı davanın ikinci oturumu görüldü. Kaboğlu, “Bu bildiriye rıza gösteren bir profesör hükümet tarafından AİHM yargıçlığına aday gösterilip dünya çapında ödüllendirilirken, şahsım ise dünya çapında bir yaptırıma tabi tutulmuştur” dedi. Esas hakkındaki görüşünü açıklayan duruşma savcısı, Kaboğlu’nun 7.5 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi.

Zehra Özdilek
 
İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Prof. Dr. Kaboğlu, barış bildirisine rıza gösterenlerin yaklaşık 10 yaptırımla karşı karşıya kaldıklarını söyleyerek, “KHK’yle işten çıkarma, idari görevden alma, gözaltı, tutuklama, hükümlülük ve benzeri yaptırımlar dizisi söz konusudur. Bir de hiç yaptırıma tabi tutulmayan da var. Olması gereken de oydu. Barış bildirisi adı altındaki belge hukuken bir yaptırımı gerekli kılmıyor” diye konuştu. Bildiriye rıza gösteren bir profesörün AİHM yargıçlığına aday gösterilerek dünya çapında ödüllendirildiğine dikkat çeken Kaboğlu, şöyle devam etti: “Ben ise pasaportuma el konulduğu için yurt dışındaki üniversitelerde ders veremiyor, dünya çapında bir yaptırıma tabi tutulmuş oluyorum. Bu metne rıza gösteren iki kişinin durumu derin bir çelişkidir. Ben herhangi bir şekilde devletten ödül beklemem tabii. Bu çelişki aşılmadığı sürece mahkemenizin vereceği karar adil bir karar olmayacaktır. Bu kadar derin ayrımcılık işlemine yargı alet edilebilir mi? Anayasanın 2. 10. ve 11. maddelerinin göz önünde tutulması, adil yargılanma hakkı kapsamında değenlendirilme yapılması gerekmektedir.”
 
‘Yargılamanın geldiği bir aşama yoktur’
 
Kaboğlu’nun avukatı Arzu Becerik ise siyasi yetkililerin talimatı üzerine soruşturmaya başlanıldığını belirterek, “Soruşturma başlatıldığı kamuoyu ile paylaşılmıştır. Biz bunu ‘talimat aldık gereğini yaptık’ gibi algılıyoruz. Yargının, yürütmenin açıklamalarından etkilendiği görülmektedir. Müvekkilim görevinden ihraç ediliyor. İki gün sonra ifadeye çağırılıyor. Lehine delil araştırması yapılmıyor. Baroya kayıtlı avukat olduğu, bu nedenle ifadesinin emniyette alınamayacağı göz önüne alınmıyor. Mahkemeniz de taleplerimizi gerekçesiz şekilde reddediyor. Dosyada hiç bir şey araştırılmıyor. Yargılamanın geldiği bir aşama yoktur” dedi. 
 
Savcı bildiriyi yorumladı
 
Duruşma savcısı esas hakkındaki görüşünde, “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı,  ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin kasıtlı ve planlı bir kıyım gerçekleştirdiği, halkı fiilen açlığa ve susuzluğa mahkum ettiği, ağır silahlarla yerleşim yerlerine saldırdığı, yaşam hakkı, işkence ve kötü mumele yasağını ihlal ettiği, bölge halklarına karşı katliam gerçekleştirdiği, sürgün politikası uyguladığı, devletin yaptığı katliama ortak olmayacakları’ içerikli bir bildirinin yayınlandığını öne sürdü. Bu süreçte, güvenlik güçlerinin ülkenin birliğini ve huzurunu sağlamak üzere görevlerini yerine getirdiğini dile getiren Savcı, “Güvenlik güçlerinin, bu görevlerini terörist unsurlara karşı gerçekleştirmeleri ile tüm dosya kapsamı gözetildiğinde bildirinin PKK silahlı terör örgütüne destek niteliği taşıdığını” ileri sürdü. Kaboğlu’nun da  bildiriye imza atarak terör örgütü propagandası yaptığını iddia etti.
 
Kaboğlu’na büyük destek
 
Anayasa Hukuku Uluslararası Derneği de dava öncesi Kaboğlu’na destek bildirisi yayınladı. Derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Manuel Cepeda-Espinosa, önceki başkanları, onursal başkanları, başkan yardımcıları, 23 yönetim kurulu üyesi ve  genel sektererleri dahil 56 imzacının yer aldığı bildiride, Kaboğlu’nun görevinden uzaklaştırılması kınandı. Bildiride, “Anayasa Hukuku Uluslararası Derneği, Prof. Kaboğlu’nun olağan usul dışında 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle ya da herhangi bir terör eylemiyle ilişkisine dair hiçbir kanıt bulunmaksızın görevden uzaklaştırılmasını kesin bir ifadeyle kınadığını tekrarlar. Sahte suçlamalardan mahkumiyet olasılığının bulunması ve bunun kendisi ve ailesi için ağır sonuçlar doğuracak olması üzücüdür. Bu durum, hukuk devletinin, demokrasi ve uluslararası insan haklarının temel ilkelerinin Türk Hükümeti tarafından ihlalini daha da ağırlaştıracaktır” denildi. 
 
Kaboğlu’nun avukatının soruşturmanın genişletilmesi yönündeki taleplerini reddeden mahkeme, davayı 23 Ekim’e erteledi.