Prof. Dr. Murat Erdoğan: 'Düzensiz göçten başımıza ne geleceğini bilmiyoruz'

Göç uzmanı Prof. Dr. Murat Erdoğan: Suriyelilerin üç aşağı beş yukarı nerede yaşadıklarını, yaş gruplarını, ne iş yaptıklarını biliyoruz. Ama Afganlarla ilgili hiçbir bilgimiz yok. “Devlet, düzensiz göçle ilgili kontrolü kaybetti” algısı, bir panik ortamı oluşuyor.

Şehriban Kıraç

Türk-Alman Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Göç Uzmanı Prof. Dr. Murat Erdoğan, dünyanın hiçbir yerinde bu kadar düzensiz göçmenin bu kadar kısa zamanda bir ülkeye girmediğine dikkat çekti.

Erdoğan, “Afganlar ve düzensiz göçmenlerle ilgili şu anda hiçbir bilgimiz yok. Sadece erkeklerin gelmesi endişelendiriyor. Düzensiz göç sorunu Suriyelilerden daha vahim bir konu. Daha zor yönetilecek bir olay” diye konuştu. Mülteci işinin sadece maddi değil, güvenlik ve ekonomik riskler bakımından da maliyetli bir konu olduğunu anlatan Prof. Dr. Murat Erdoğan ile son dönemlerde Türkiye’nin gündemine oturan göçmen ve mülteci sorununu konuştuk.

- Şu anda Türkiye’deki mülteci ve göçmen sayıları nedir?

Şu anda Türkiye’de geçici koruma statüsü altında 3.7 milyon Suriyeli var. 100 bin Suriyeli ikamet statüsünde. 150-160 bin Suriyeli de vatandaşlığa alındı. Yani Türkiye’de 4 milyon Suriyeliden bahsediyoruz.

Suriyeliler dışında Türkiye’de sığınmacı, mülteci dediğimiz grup 320 bin civarında. Bunun içinde 100 bin civarında Afgan var.

Bugünlerde en çok konuştuğumuz konu ise düzensiz göçmen dediğimiz grup.

1.5 MİLYON KİŞİ YAKALANDI

- Hangi yolla geliyor düzensiz göçmenler?

Birinci kategori; ülkenin sınırını izinsiz geçiyorsa bunlar yakalandığında düzensiz göçmen diyoruz. İkinci kategori; mesela bir Gürcü Türkiye’ye geliyor, üç ay vizesi var. Vizesi bittikten sonra gitmiyor onu tespit ettiğimizde, o da düzensiz göçmen kategorisine giriyor. Türkiye’de 2015’ten bu yana yakalanan düzensiz göçmen sayısı 1.5 milyon civarında. Bunların ne kadarının geri gönderildiği bilinmiyor. Ayrıca henüz yakalanmamış olanların sayısı konusunda da bir bilgi yok.

Türkiye’ye gelen düzensiz göçmenlerin yüzde 80’i sınırı geçerek geliyor. Bunların büyük kısmının yaklaşık 500 bini Afganlardan oluşuyor. Türkiye’de 2019’da yakalanan Afgan sayısı 201 bini aşmıştı. Pandemiden dolayı bu sayı 2020’de 50 bin civarına düştü. 2021’de Afganların tekrar Türkiye’ye girişi hızlandı ve o gördüğümüz panik ortamı başladı.

SINIR GÜVENLİĞİ SAĞLANMALI

- Daha önceki konuşmamızda Suriyelilerden değil ama Afganların gelişinden korkalım demiştiniz. Ne tür riskler görüyorsunuz?

Suriyelilerin birkaç avantajı var; savaştan kaçtılar ve bunun toplumda bir karşılığı var. Suriyeliler, Türkiye’ye aileleriyle geldiler, kadınları da çocukları da görüyoruz. Suriyeliler, Türkiye’de 10 yılda çok ciddi kriminal olaylara yol açmadılar, çalışıyorlar ve kendi ayakları üzerinde duruyorlar.

Afganlarda çok yoğun bir erkek göçü var. Pakistanlılar ve Iraklılar da öyle. Yoğun bir erkek göçü olduğunda toplum daha tedirgin oluyor. Afganlar ve düzensiz göçmenlerle ilgili bizim şu anda hiçbir bilgimiz yok. Biz şu anda Suriyelilerin üç aşağı beş yukarı nerede yaşadıklarını, hangi yaş gruplarında olduklarını, ne iş yaptıklarını biliyoruz. Ama Afganlarla ilgili hiçbir bilgimiz yok. “Devlet, düzensiz göçle ilgili kontrolü kaybetti” algısı da çok etkiliyor insanı. O zaman bir panik ortamı oluşuyor. O yüzden düzensiz göç sorunu Suriyelilerden daha vahim bir konu. Daha zor yönetilecek bir olay. Sınır güvenliğimizi mutlaka ve mutlaka korumamız gerekiyor. Bunu yaparken İran’la ve diğer komşularımızla işbirliği yapmaktan başka çaremiz yok.

KISA VADEDE ÇÖZÜM ZOR

- Düzensiz göçmen göçünün önüne nasıl geçilecek?

Küresel, bölgesel ve kendi ülkemiz açısından bakmamız lazım. Küresel olarak ciddi bir sıkıntı yaşanıyor. Dünyanın her tarafı istikrarsız diktatöryel sistem ve bunun ürettiği mülteciler her geçen gün artıyor. Bizim sınır ülkelerle problem olduğu için karşı taraf göçe göz yumuyor. Sınırı iki taraftan kontrol etmek gerekiyor. Biz İran ile bir geri kabul anlaşması imzalamaya çalışıyoruz, ama İran yanaşmıyor.

Düzensiz göçü kısa vadede engellemek kolay gözükmüyor. Sınır duvarları yapmaya çalışıyoruz, o bile yetmiyor. İki taraftan akını engellemedikçe kolay değil. Hadi diyelim ki herkes duvar ördü. Peki, o zaman gerçekten zulüm görenler ne olacak? İşin bir bu tarafını unutmamak lazım. Sınırı kapattık, her şey bitti demek de ayrı bir vicdansızlık olabilir.

Düzensiz göçmenlerle gerçek mültecileri ayırt edecek mekanizmaları kurmak gerekiyor.

GÖNÜLLÜ GERİ DÖNÜŞ İMKÂNSIZ

- Siyasilerin mülteci göçüne bakışını nasıl görüyorsunuz?

Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar düzensiz göçmen, bu kadar kısa zamanda bir ülkeye girmiyor. Türk toplumu bugüne kadar iyi bir dayanıklılık gösterdi. Siyasetçiler de bu konuyu çok fazla suiistimal etmediler. Ama son dönemlerde bu sorunun siyasi estrümana dönüştüğü izler görmeye başladık. Burada bir siyasi mana olduğu belli. Herkes bu manadan pay kapmaya çalışıyor. Bu gittikçe daha kötü daha sert bir söylem haline dönüşüyor.

Geçen yıla, önceki yıla kadar Türkiye’de mülteciler, Suriyeliler siyasetin konusu olmadı. Şu anda romantik bir durum var. Hükümet diyor ki Esad giderse bu sorunu çözeceğim. Muhalefet de diyor ki Esad’la barışırsak bu sorunu çözeceğiz. Ben de diyorum ki aradan 10 yıl geçti, Türkiye’de Suriyelilerle ilgili bir sosyoloji oluştu. Bu saatten sonra Suriye’de ne olup bittiği Türkiye’deki Suriyelileri neredeyse ilgilendirmiyor. Artık onlar burada yaşamlarını oluşturdular. 650 bin bebek doğdu burada. 770 bin çocuk okula gidiyor. 1 milyonun üzerinde Suriyeli Türkiye’de çalışıyor. Bu insanların kalkıp hadi biz gidiyoruz demeleri mümkün değil. Göçün fıtratında kalıcılık var. Bu saatten sonra gönüllü geri dönüş imkânsıza yakın. Siyasiler 4 milyon insanı da toplayıp zorla göndereceğim diyorsa bunun gerçekçi olmadığını düşünüyorum.

İktidarın da muhalefetin de gerçekle yüzleşmesi lazım. Türkiye’deki Suriyelilerin kalıcılığı ne yazık ki bir gerçek. Bundan kaçamazsınız. Artık kalacaklarına dair politikalar üretmek gerekiyor. Ama ne yazık ki bunun çok uzağındayız. Bu politikaları geliştirmediğimiz takdirde Türkiye’de ırkçılığı, problemleri daha yukarıya taşıyacağız. Kendi huzurumuz, geleceğimiz için Suriyeliler konusunu daha soğukkanlı biçimde ele almamız gerekiyor.

AKIN AKIN GELİŞLERİ KAYGI YARATIYOR

- Son dönemlerde göçmenlere dönük ciddi bir kutuplaştırıcı dil de var. Niye bu noktaya gelindi?

Dünyanın bütün ülkeleri bu kadar düzensiz göç, mülteci gördüğünde ürker ve isyanlar ortaya çıkar. Şu anda insanların paniklemesi gayet anlaşılabilir bir durum. Türkiye’ye gelen Suriyelilerin bir gerekçesi vardı. Ülkede savaş var, savaştan kaçıp geliyorlar. Ama işin içine Afganlar ve diğerleri girdiğinde toplumda şu yargı oluştu: Biz sınırlarımızı kontrol edemiyoruz, burası yol geçen hanı oldu, akın akın insanlar buraya hücum ediyor. İnsanları tedirgin eden bu oldu. Ne yazık ki son 10 yılda Suriyelilerle ilgili toplumun ortaya koyduğu dayanışma ve pozitif bakış açısı, Afganların düzensiz göçü nedeniyle tahrip oldu.

AFGAN GÖÇÜ, SURİYELİLERİN BAŞINA PATLADI

- Türkiye’deki mültecilerin ne tür şikâyetleri, rahatsızlıkları var?

Suriyeliler bu son gelişmelerden çok tedirgin. Afganlarla ilgili gelişmeler, Suriyelilerin kafasına patlamış durumda. Afganlar düzensiz göçmen ve toplumda burası yol geçen hanına döndü algısı, Suriyelileri zor durumda bıraktı.

- Mültecilerin Türkiye’ye maliyeti ne kadar?

Bunu hesaplayabilmek çok zor. Mülteci işi sadece maddi değil, güvenlik ve ekonomik riskler bakımından da maliyetli bir şey. Dünyanın tüm ülkeleri göçmen alalım diyor ama mülteci almayalım diyor. Geçen yıl AB, 2 milyon göçmen, 25 bin mülteci aldı. Mülteciden herkes kaçıyor. Bunu iyi düşünmek, iyi anlamak gerekiyor, çünkü öngöremiyorsunuz, kim olduğunu bilmiyorsunuz, planlama yapamıyorsunuz. AB, şimdi Türkiye’ye 3 milyar Avro daha para verecekmiş. Diyelim ki Türkiye onlara 50 milyar Avro önersin, karşılığında da Türkiye’den 1 milyon daha mülteci alın dese hiçbir AB ülkesi bunu kabul etmez. İş sadece para değil. Paranız olsa dahi düzensiz göçmenden uzak duruyorsunuz. Düzensiz göçten başımıza ne geleceğini bilmiyoruz. İnsanların tedirginliği de bundan kaynaklanıyor.