Prof. Daron Acemoğlu İpek Özbey’e konuştu: Baskı ekonomiyi kısıtlı hale getiriyor
Massachusetts Institute of Technology (MIT) Profesörü Daron Acemoğlu, yeni kitabı ‘Dar Koridor’u anlatmak için İstanbul’daydı. Sorularımızı cevaplayan Acemoğlu, baskı ve sosyal eşitsizliğin ekonomiyi kısıtlı hale getirdiğini söyledi.
İpek ÖzbeyProf. Daron Acemoğlu ile Boğaziçi Üniversitesi’nde buluştuk. Dar Koridor kitabında devletler, toplumlar ve özgürlüğün geleceğini James A. Robinson ile birlikte kaleme alan Acemoğlu’na “2020’de Türkiye ekonomisi için ne öngörüyorsunuz” diye sordum: “Biz şu anda Türkiye’de tutukluk ve belirsizlik durumundayız. Türk ekonomisinin belirli problemleri var. Şirketlerin bilançolarında problemler devam ediyor, şirketlerin borç durumları çok kötü. Bu yüzden bankaların durumları da çok kötü. Özellikle inşaat sektöründe problemler çok yüksek. Ama bir düzey daha aşağıya inersek Türkiye’nin en büyük problemi verimliliktir. 12 senedir Türkiye’de verimlilik artışı yok. Yani hiçbir şekilde ne yaptığımızı daha iyi hale getiriyoruz ne daha iyi teknoloji kullanıyoruz ne de doğru düzgün yatırımda bulunabiliyoruz. Bunun bir düzey daha altına inersek sosyal ve politik problemler var.” Peki çözüm ne? Daron Acemoğlu, eğer bu sosyal ve politik alanlardaki gelişmeleri yapmazsak, aynı zamanda bunları ekonomik reformlara tercüme etmezsek o zaman verimlilik problemini çözemeyeceğimizi söylüyor. Sivil toplumun önemine de dikkat çeken Acemoğlu şunları söyledi: “Bizim toplumumuzun baktığı şey, devletin onayı. Devletten iş istiyor, fırsat istiyor. Gidip de milletvekiline, bakana, başbakana “Sen benim için çalışıyorsun, ben senin altında değilim” diyecek cesareti yok kimsenin. Sivil toplumumuz çok zayıf. Partiler dışında, devlet dışında bir organizasyon yok, medya özgür değil, özgüven sahibi değil. Kim baştaysa onun borozanını çalıyor.”
BÜYÜMENİN NİTELİĞİ DOĞRU DEĞİL
Peki bugün Türkiye’ye baktığında ne görüyor, 10 yıl öncesine göre gelişen bir Türkiye mi geriye giden bir Türkiye mi? Acemoğlu’na göre bazı açılardan gelişiyoruz, bazı açılardan geri gidiyoruz: “Ekonomik olarak bugün Türkiye çok daha kuvvetli. Son 15-16 senede büyük bir büyüme gösterdi. Bunu kabul etmemiz lazım. Ama aynı zamanda bu büyümenin niteliği doğru olmadı ve sürdürülebilirliği kısıtlı. Bunların da ana nedeni Türkiye’nin sosyal ve politik olarak geri gitmesi. Sosyal ve politik bağlar ekonomi için çok önemli. Sosyal dünyamız, siyasi dünyamız baskı üzerine kurulmuşsa, insanların sesleri duyulmuyorsa, fırsatları eşit değilse bu ekonomiyi tamamen kısıtlı bir hale getiriyor.
TÜRKİYE KORİDORUN İÇİNDE DEĞİL
Kitabın adı, ‘Dar Koridor’ ne anlama geliyor? Acemoğlu cevaplıyor: Bizim özgürlüğün gelişme sürecini tanımlamak için ortaya attığımız bir sembol. Bu kitapta özgürlüğün oluşması ve yeşermesi için hem devletin hem de toplumun güçlü olması gerektiğini iddia ediyoruz. Koridor ise bir süreci tanımlıyor. Çünkü özgürlüğün kazanımı bir süreç.” Peki Türkiye, dar koridorun neresinde? Prof. Acemoğlu’na göre Türkiye koridorun içinde değil.
“Türkiye’nin tarihine baktığınızda Osmanlı, otoriter, toplumu dinlemeyen, toplumu bir açıdan anlamayan devlet sistemi. Bu aslında Türkiye’de devam ediyor. Devlet sisteminin yukarıdan gelen zayıflıkları var. Toplumla işbirliğine gidemiyor. Osmanlı’da da böyleydi. Çok kuvvetli ordusu vardı ama vergi toplayamıyordu. İstanbul ve birkaç yer dışında hiçbir şekilde hukuku uygulayamıyordu. Türkiye bunları miras aldı. Toplumun politikaya daha fazla girmesi, özgüvenini kazanması gerekiyor. Yapısal reformların yapılması gerektiğinin altını çizen Acemoğlu’na göre özgürlük tasarım yoluyla inşa edilemez. Toplumun koşmasına ihtiyaç var. Türk toplumu koşan bir toplum mu? Acemoğlu, ““Bu açıdan değil. İş dünyasına bakarsanız çok büyük bir enerji var ama siyasi açıdan değil” yanıtını veriyor. “Özgürlüğünüz bir partiden, bir devletten gelmeyecek. Karşı tarafla işbirliği çok önemli ama toplum olarak talep etmek gerekiyor.
SİYASETE GİRİYOR MU?
Acemoğlu’nu yakalamışken, son günlerde ortaya atılan ‘Ali Babacan’ın partisine girdiği iddiları’nın doğru olup olmadığını sordum. Acemoğlu, bu soruya cevap vermek istemedi ama ‘Hayır’ da demedi.