‘Politikacılar rol yapıyor’
Documentarist’in onur konuğu Filistinli sinemacı Mohammad Bakri, siyasetçilerin vatansevermiş gibi davrandığını söyledi, ‘Türkiye’nin politikası da net değil’ dedi.
ORHUN ATMIŞDocumentarist 11. İstanbul Belgesel Günleri dün atölyeler ve film gösterimleri ile başladı. Bu yılki Documentarist’te BDS Türkiye’nin (Filistin İçin İsrail’e Boykot Girişimi) desteğiyle “Filistin: Direnen Gerçeklik” programı yapılacak. Festivalin “onur konuğu” ise Filistinli belgeselci, yönetmen ve oyuncu Mohammad Bakri oldu. Yarı Arap yarı İsrailli bir aileden gelen Bakri, festivalde bugün saat 18.00’de Yapı Kredi Kültür Sanat’ta “Direniş Sineması ve Filistin” konulu bir sinema dersi verecek. Ünlü sinemacı Bakri, İsrail’de yaşayan Filistinlilerden (48 Filistinlileri) biri. Tiyatrodan sinemaya, oyunculuktan yönetmenliğe önemli başarılara imza atan Bakri’nin Filistin’in mücadelesinde önemli bir yeri var. Bakri, 2002’de İsrail’in Cenin’i işgali sırasında Bakri, Batı Şeria dışındaki bir kontrol noktasında barışçıl bir gösteriye katıldı. İsrailli askerlerin kalabalığa ateş açıp onun hemen yanındaki bir oyuncu arkadaşını yaralaması onda tam bir şok etkisi yarattı. Bu olay “Cenin Cenin” filmini çekmesine vesile oldu. Film, Tel Aviv’de gösterildikten sonra İsrail devletine ihanet eden bir ‘Filistinazi’ olmakla itham edildi, filmi yasaklandı. Ünlü sinemacı “Cenin Cenin” filmini çektikten sonra başına gelenleri “Resmi olarak İsrail beni boykot etti. Ondan sonra bu karşılıklı olarak ilerledi. Ben onları boykot ettim, onlar beni. İsrail’de aşırı sağın yükseldiği, faşist hükümetin Gazze’deki bölgeleri işgal ettiği bugünlerde İsrailli olmak utanılacak bir şey” sözleriyle anlatıyor. “Cenin Cenin”den sonra hayatının kâbusa döndüğünü söyleyen Bakri, “Uyuyordum ve kâbuslar görüyordum, her gece. İnanılmazdı. Ben böyle bir insan değildim” diyor.
‘Bu insanlar katil’
Ardından özel bir hikâyesini paylaşmak isteyen sanatçı, “Bir gün bir üniversitenin medya fakültesinde ‘Cenin Cenin’in gösterimindeydim. İsrailli sağcılar tarafından filme karşı gösteriler yapılıyordu. Filmin gösteriminden sonra siyah kıyafetli bir adam ayağa kalktı” diyor ve “Bir şeyler söylemek istiyorum” diyen kişinin sözlerini aktarıyor: “Ben İsrail Ordusu’nda askerim. Bir Filistinli çocuk vurdum. Keskin nişancıyım. Onu başından vurup öldürdüm. Bunu yaptığım için üzgün değilim. Uluslararası medya, gazeteciler beni çocuğu öldüren kişi olarak gösterdi. Ama onlar o çocuğun elinde molotof kokteyli tuttuğunu söylemediler. Onlar beni çekti. Ama çocuğu molotof kokteyli tutarken çekmediler.” Bu sözler karşısında şoke olduğunu, hiçbir şey düşünüp söyleyemediğini belirten Bakri, “Eve giderken arabada onun dediklerini düşünüyordum. Temiz zihinle. Birden aklıma geldi. Kendi kendime konuştum: Eğer silahını alacak ve çocuğu hedef alacak zamanı varsa, çocuğu elinden vuracak kadar da zamanı vardır! Yapabilirdi. Elinden vurabilirdi. Eğer o kadar tehlikedeyse bunu yapabilirdi. Yapmadı. O zaman o katildir. Bu insanlar katil. Özetle, masum insanları öldüren İsrail hükümetinin desteklediği hiçbir şeyin parçası olamam. İstanbul’a da bu yüzden gelmedim” ifadelerini kullanıyor.
‘Erdoğan desteklemiyor’
Türk hükümetinin Filistin’in yaşadıklarına bakış açısı hakkında fikri olup olmadığını sorduğumuz sanatçı, “Sadece hislerim var, elimde fatura yok. Aralarında gizli ilişkiler var. Politika konusunda cahilim. Söylediklerimden tamamen emin olamam, hislerimle konuşuyorum. İnanıyorum ki Türk insanı Filistin insanını anlıyor ve destekliyor. Buna şüphem yok. Ben de İsraillilerden nefret etmek istemiyorum. İsrail hükümetinden nefret etmek istiyorum. Çünkü faşist bir hükümet var ve her gün Neo Nazi olduklarını kanıtlıyorlar. Birçok politika var. Ama Türkiye’ninki net bir politika değil. Bir şovun içindeymişim gibi hissettiriyor. Nereye gitsem, ‘Türkiye’nin cesur lideri Erdoğan’ yazıları görüyorum. Bu güzel, tamam. Ama pratikte Filistin halkını desteklemiyorlar. Bence İsrail Konsolosu’nu gönderirken ona bussiness yerine ekonomi sınıfı vermek gibi davranışlar saçmalık. Bir kez daha söylüyorum, politikacı değilim. Ama tüm dünyada politikacı liderlere baktığınızda, Trump’tan Netenyahu’ya, Erdoğan’ı bilmiyorum ama bu insanlar vatansever rolü yapıyorlar” yanıtını veriyor.
‘Sinema hayatımı etkiledi’
Son zamanlarda sinema dünyasında sevdiği yapımlar ya da yönetmenler olup olmadığını sorduğumuz sanatçı, “Yeni jenerasyondan umutluyum. Eski başyapıtlar var, ama yeni dalganın da var. İtalya’da çok iyi yönetmenler var, Amerika’nın da başyapıtları var. Gençken izlediğim bazı filmler hayatımı etkilemiştir, hatta düşünce şeklimi değiştirmiştir. Bu tarz sinemayı seviyorum. Sarsıcı olmalı.
‘Bu bir halka’
Bunu yapabiliyorsanız, kozmozun çok önemli bir parçasısınız demektir. Sadece İtalya veya Türkiye değil. Ne kadar benzersizseniz, ne kadar şahsiyseniz, ne kadar yerelseniz, o kadar uluslararası olursunuz. İnsanların birbirine benzediğine inanıyorum. Hepimiz özel hayata sahibiz. Ebeveynlerimiz var, annemiz, babamız, kardeşlerimiz, büyükanne, büyükbaba, komşular, şehir, ülke, birçok ülke... Bu bir halka. Bir noktaya dokunmaya başladığın an kozmozun ortasındasındır diye konuştu.
‘Film festivali hayal kırıklığıydı’
Bakri, nisan ayındaki 37. İstanbul Film Festivali’ne ARTISRAEL aracılığıyla İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın sponsorluk desteği vermesi nedeniyle BDS Türkiye’nin çağrısına uyarak festivalden çekilmişti. Bakri, festivalin yarışma kategorilerinden birinde yer alan “Wajib / Düğün Davetiyesi” filminde rol alıyordu. Organizasyonla aralarında neler geçtiğini sorduğumuz sinemacı, süreci şöyle anlattı: “Türkiye’ye gelmeden 2-3 gün önce BDS Türkiye’den bir e-posta aldım. ‘İsrail festivali destekliyor’ yazıyordu.
Şok oldum. Bilmiyordum böyle bir şeyi. Çünkü programda ufak bir şekilde yazılmıştı. Nazikçe bir mektup yazdım organizasyonun başındakilere. ‘İsrail’in desteklediğini fark ettiğimi, BDS Türkiye’ye saygı duyduğumu, İsrail’in desteklediği böyle bir organizasyonun parçası olamayacağımı, gelmem için tek şartın İsrail’in desteğini çekmesi olduğunu’ söyledim. Onlar da nazikçe cevap vererek böyle bir şey yapamayacaklarını belirttiler. Ben de onlara nazikçe ‘O zaman maalesef gelemem’ dedim. Filmin yönetmeni ve yapımcısına söylediğimde onlar da şok oldular ve gelmemeye karar verdiler. Sonra filmin bu festivalde gösterilmemesini istedim. Ama ne yazık ki film festivalde gösterildi. Benim için bu büyük hayal kırıklığıydı. Eğer filmin yapımcı veya yönetmeni olsaydım ‘filmimin gösterilmesini istemiyordum’ derdim. Ama daha fazla zorlayamazdım, çünkü filmde sadece rol alıyordum.”