Polisi kurtarma yarışı: Rapor kendi kendini çürütüyor

Üniversite öğrencisi Feray Şahin, erkek şiddetiyle hayattan koparılmıştı. Ailesi bir yıldır bu acıyla başetmeye çalışıyor. Çarşamba günü Feray’ın birinci ölüm yıldönümü.

Hilal Köse

Toros Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü son sınıf öğrencisi Feray Şahin, geçen yıl, Özel Harekat Polisi Fatih Burak Aykul’un silahından çıkan kurşunla yaşamını yitirdi. Aykul, Feray’ın elinden almak isterken silahın patladığını, olayın kaza olduğunu söyledi. İfadeleri çelişkilerle dolu. Dosyadaki raporlar da sanığı kurtarma derdinde. Dava, müebbet hapis istemiyle açılmıştı. Duruşma savcısı, sanığın, 9 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istiyor. Yarınki duruşmada karar çıkabilir. Aile, adaletin yerini bulması için destek bekliyor.

Kimsenin bilmediği ilişki

Feray Şahin, vurulduğunda 23 yaşındaydı. Mersin Mezitli Belediyesi’nde staj yapıyordu. 26 yaşındaki Aykul ise bir yıllık polis memuru olarak İstanbul’da görev yapıyordu. Sanık, Feray’la polis olmadan önce Mersin’de kafede çalışırken tanıştığını, arkadaş olarak ara sıra görüştüklerini ancak ilişkilerinin son iki ayda evlilik boyutunda ilerlediğini söyledi. Ne ailesi, ne de Feray’ın yakın arkadaşları bu ilişkiyi bilmiyordu. HTS kayıtlarına göre son bir ayda yalnızca 5 kez görüşmüşler. Feray, ailesine göre, evlilik değil kariyer planı yapıyordu, iş kurmak istiyordu.

Birden patladı

Sanık, cinayet günü öğleden sonra Feray’ın yalnız yaşadığı eve gitti. Yaklaşık beş buçuk saat orda kaldı. Feray, 21.30 sıralarında vuruldu. Sanık, Feray’ın vurulma anını şöyle anlattı. “Feray, silahla doldur boşalt yapmak istedi. Şarjörü silahtan ayırdım, Feray’a verdim. Ardından ‘bugünlük yeter’ dedim, silahı aldım, şarjörü taktım, doldurmadan sehpanın üzerine bıraktım. Feray, yine tabancayı eline aldı. Sağa sola, doğrulttu. Ayakta duruyordu. Bir anda tabancayı doldurdu, bana doğrulttu. Ben de bir anda ayağa kalktım, yaklaştım, bir elimle namluyu tutup kıvırarak, diğer elimle ise kabzadan tutarak ters yöne çevirmek kaydı ile silahı almak istedim. Ben hareketi yaptığımda silah Feray’ın vücuduna yöneldi, bu esnada tabanca ateş aldı. Muhtemelen tabanca benim elimdeyken parmaklarım tetiğe gitti ve patladı. Ona silahın dolu olduğunu söylemek aklıma gelmedi.” Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava, 5 Aralık 2017’de başladı. Sanık, duruşmada, “Sol elimle silahı yana çevirip, sağ elimle kabzayı kavrayacak şekilde Feray’ın bileğini çevirince, silah Feray’ın tarafına döndü ve birden patladı” dedi. Sorulunca, “Tetik hakimiyeti ne bende ne Feray’daydı” yanıtını verdi.

Rapor şoku

Olay yerinde, 3 Ocak’ta mahkemenin isteği üzerine keşif yapıldı. Keşfe katılan iki polis memuru, bilirkişi raporu hazırladı. Hiçbir teknik bilginin olmadığı, yazım yanlışlarıyla dolu rapor, kendi kendini çürütüyor: “Tatbikat esnasında, şüpheli, silahın ateş alma anından, tam ve net bir açıdan bahsedemedi. Hareket halindeyken tabancanın ateş aldığını beyan etti. Bu sırada maktülenin ayakta mı yoksa koltukta mı oturduğu tam ve kesin olarak değerlendirilemez. Duvarda ve koltukta, mermi giriş çıkış deliği olduğu ve koltuk üzerinde herhangi bir kan birikintisi olmadığı tespit edildiğinden, tabancanın ateş aldığı anda, maktulenin koltukta oturma olasılığının (yüzde 10) çok düşük, ayakta olma olasılığının (yüzde 90) çok yüksek olduğu görüş ve düşüncesiyle takdir yüce mahkemenindir.” Oysaki, koltuğun üzerinde, şömineye yakın tarafında, damlalar halinde kan lekesi, o lekeyi izleyen, koltuğun hemen önünde yoğun bir şekilde damlalar halinde kan birikintisi olduğu mahkeme tarafından keşifte görülmüştü. Raporda, merminin koltuğa girişi ile duvara saplanma yüksekliğinin aynı olduğu da es geçildi. Rapor, sanığın savunması olan ‘koltukta vurulsaydı, koltukta kan olurdu’ sözleriyle örtüşecek şekilde hazırlandı.

Merminin açısı

Sanığın boyu yaklaşık 1.85, Feray’ın boyu 1.63. Mermi Feray’ın göğsünden girmiş, sırtından iki üç santim aşağıdan çıkmış,  koltuğu yerden 70 cm yükseklikten delmiş, duvara da 70 cm yükseklikten girmiş. Baba Bekir Şahin, “Bize göre Feray koltukta otururken vuruldu. Çünkü merminin koltuğa giriş yeri, kişinin oturur pozisyonda sırtını koltuğa dayandığı yere denk geliyor. Sanık keşif sırasında bahsettiği silah kapma hareketini yapamadı. Namluyu Feray’ın vurulduğu yere denk getiremedi” diyor.

Delilleri kararttı

Adana Kriminal Polis Labaratuvarı Müdürlüğü, “Feray’ın tişörtünde atış artığına rastlanmadığı için atış mesafesi hakkında herhangi bir fikir ve kanaate varılamamıştır’ dedi. Feray’ın avuç içlerinde atış artığına rastlandı. Sanığın elinde ise yoktu. Sanık, olaydan sonra Feray’ın telefonundan 112’yi aradı. Ambulans olay yerine 21.40’ta ulaştı. 112 ile yapılan görüşmelerde, sanığa, “Temiz bir bez bulabilir misin?” diye soruluyor. Sanık, “Elimle bastırıyorum şu an sadece” diyor. “Tamam bastır ya da tişörtünü çıkar bastır tişörtünle” denilince, sanık, kendi tişörtü yerine, Feray’ın tişörtünü çıkarıp yaraya bastırıyor. Böylece, tişörtteki atış artıkları da yok oldu.

Adli tıp uzak atış dedi

Adli Tıp raporunda ise mermi çekirdeği giriş yarası çevresinde ve giysiler üzerindeki delikler etrafında atış artıklarına rastlanmadığı dikkate alındığında, kişinin ölümüne neden olan atışın uzak atış mesafesinden yapılmış olduğu bildirildi. Rapordaki şu ifade dikkat çekti: “Kişiler her an haraketli olduğundan yer ve pozisyon değiştirebileceklerinden silah giriş yarası lokalizasyonu ve trajelerine göre atış yapılan silahın yön tayinin yapılamayacağı, olayın tarafınızca adli tahkikatla aydınlatılmasının daha uygun olacağı oy birliği ile mütalaa olunur.” Adli Tıp, sanığın “Feray’la şarap içtik” ifadesini de yalanladı. Feray’ın kanında alkole rastlanmadığı raporla teyit edildi. Evde bitirilmiş bir şarap şişesi vardı. Sanığın beden muayenesi de alkol muayeseni de yapılmadı.
Feray’ın tırnağının arasında sanığa ait DNA örneği bulundu.

Sesi tedirgindi

Feray’ın annesi mahkemede ve savcılıkta şunları söyledi: “O gece kızımla telefonda konuştum. Ses tonunda tedirginlik vardı. Telefonu kapattıktan yarım saat sonra polisler aradılar ve kızımızın trafik kazası geçirdiğini söylediler. Kızımın silaha karşı merak yoktur. Gece 01.00 sıralarında Mersin’e ulaştık ancak saatlerce hastanelerde aradıktan sonra kızımızın vurulduğunu öğrendik.” Dosyaya giren, HTS kayıtlarına göre, sanığın, söylediği yerlerde Feray’la birlikte olmadığı ortaya çıktı. Sorulunca da “Hatırlamıyorum, saatlerle ilgili net bir açıklama yapmam mümkün değildir” dedi.

Savcı, ‘kasıt için delil yok’ dedi

İddianamede, şüphelinin atış artıklarını yok ettiğine dikkat çekilerek, “Özel harekat polisi olan, silah kullanmada deneyimli olan bir kişinin silah hakimiyetini eline aldıktan sonra silahın ateş almasının ve şüphelinin savunmalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu” vurgulanmıştı. Duruşma Savcısı ise subjektif bir yorumla ve dosyadaki raporlara dayanarak, sanığın daha az ceza alması gerektiğini savundu. Savcı, sanık ile maktül arasında, olay öncesinde bir kavga olduğuna dair delil bulunmadığını, olayın hemen öncesine ait Whatsapp görüşmelerinde, maktülün sanığa sevgi içerikli hitaplarda bulunduğunu söyleyerek, “Sanığın maktülü öldürmesini gerektirir bir sebep yok” yorumunu yaptı.

Kızımız planlı öldürüldü

Baba Bekir Şahin, cinayetin planlı ve kasten işlendiğini savunuyor. Araştırılmasını istediği pek çok karanlık nokta var. Şahin, “Evin iki kapısı var. Birinin kilidi yarım açıktı. Sanığın kapıyı kilitlemeye çalıştığı kamera kayıtlarında var. Biz anahtarımızı 25 gün sonra cinayet bürodan aldık. Uzun süre ‘bizde yok’ dediler. Adli emanette katilin üzerinden çıktığını öğrendiğimiz anahtarların bizim anahtar olduğunu iddia ediyoruz. Katilin, kapıyı kapatıp, kızımızı içeride rehin aldığını düşünüyoruz. Sanık olay sonrası polis çevresini arıyor, taktik alıyor. Sanığın konuşmaları hiç sorgulanmadı” dedi. Dosyadaki Whatsapp yazışmalarına ilişkin de şöyle konuştu: “Telefonun şifresini bilmediğimiz için kızımızın telefonunu açamadık. Mahkeme, İphone’ye yazı yazdı. Savcının bahsettiği yazışmaları sanık dosyaya sundu. Sadece olay günü yapılan ve seçerek sunulmuş yazışmalar. Sanığın babası da emekli polis. Cinayet büroda bana ‘babası iyi bir insandır’ diye bahsetmişlerdi. Mütalaa, sanık polisi korumaya dönük. Sanığın hak ettiği en ağır cezayı almasını istiyoruz, örnek bir karar verilsin istiyoruz.” 

Atış mesafesi silaha göre değişir

Adli Tıp uzmanı Cafer Uysal, dosyaya ilişkin sorularımızı şöyle yanıtladı: “Dosyadaki raporlarda (savcılığın mütaalasında da) uzak atış mesafesi için 40 cm’den başlar ifadesi var ama bu mesafe silaha göre değişebilir. Namlunun uzunluğunu da hesaba katmak lazım. Aynı silahla atış tatbikatı yapıp bunu tespit etmek mümkün. Örneğin atış mesafesi 60 cm çıkarsa, silahın Feray’ın elinde olmadığı ispatlanmış olur. Sanık silah eğitimi almış bir kişi ve olayın bu şekilde sonlanmasını engelleyecek onlarca seçeneği varken, silahı zorla almaya çalıştığını söylemesi dikkat çekici. Bir düğünde havaya ateş eden kişi dahi ölüme neden olduğunda olası kast söz konusu olurken bu kadar bariz bir ölüm riskini göze alıp hiç gerekmediği halde bu eyleme girmek bir polis için basit bir kaza gibi değerlendirilmemeli. Feray’ın avuçlarındaki atış artığı, atış esnasında silahı tuttuğundan ziyade, kendisine dönükken elinin silaha yakın (bir iki santim dahi olabilir) olduğunu gösteriyor. Atış artığı elin silaha tam temas ettiği yerde değil artıkların havadan ele ulaştığı bölgelerde oluşur. Kurşun yarasına göre, merminin takip ettiği açı yukarıdan aşağı doğru bu tek başına olayın seyrini açıklamaz.”