Polis şiddeti ikna ediciymiş
Savcı, polis şiddetini böyle savundu...
Alican Uludağ / CumhuriyetBasın Suçları Soruşturma Bürosu Savcılığı tarafından hazırlanan iddianame, Ankara Asliye Ceza Mahkemesi’ne sunuldu. İddianamede, şüpheli olarak yer alan 90 kişi, “Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama, Görevi Yaptırmamak İçin Direnme” ile suçlandı. İddianameye göre, Eğitim İş Sendikası yönetimi, “Yatağandan Tandoğan’a, Eğitim İş’ten Laik Eğitim ve Emeğe saygı yürüyüşü” adıyla bir eylem planladı. 17 Aralık 2014’te Muğla/Yatağan’dan başlayan ve 3 gün süren yürüyüş 20 Aralık’ta Ankara Tandoğan meydanında kitlesel basın açıklamasıyla sonlanacaktı. Eğitim İş Sendikası Başkanı Veli Demir, bu konuda Ankara Valiliği’ne başvurarak izin istedi.
Polis müdahale etti
Ancak valilik, belirtilen güzergahların eylem alanı olmadığı gerekçesiyle yürüyüşü izin vermedi. Buna karşılık kitle, Eğitim-İş Sendikası organizesinde Tandoğan meydanında toplanmaya başladı. Bin 200 eylemci, buradan Kızılay’a yürümek istedi. İzin vermeyen çevik kuvvet polisleri gruba müdahale etti, TOMA’dan eylemcilere tazyikli su sıkıldı, biber gazı kullanıldı. Grubun çoğunluğu dağılırken, geriye kalan ve tekrar GMK Bulvarı’na doğru yürüyüşe geçen 400 kişiye ikinci bir müdahale yapıldı. Müdahale sonucunda arasında Veli Demir’in bulunduğu 90 kişi gözaltına alındı. İddianamede, Veli Demir’in “kanunsuz gösteri ve yürüyüşü tavır ve konuşmalarıyla sürdürülmesini sağlandığının, konuşmalarıyla topluluğu müsnet suçu işlemeye azmettirdiği” belirtildi.
Husumet içeren barışçıl yürüyüş!
Savcılık, iddianamede anayasada güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kısıtlanmasını ilginç ifadelerle savundu. Demokratik amaçlı ve barışçıl nitelikli gösteri ve yürüyüşlere devletin ve toplumun belirli bir tahammül yükümlülüğünün olduğu belirtilen iddianamede, buna karşılık nüfus ve trafik yoğunluğu itibariyle normal hayatın bile zamanla yarıştığı Ankara gibi bir metropolde, ana arterlerde yolu trafiğe kapatmak suretiyle yapılan ve sıklıkla tekrar edilen bu tür eylemlerin, eylemle ilgisi olmayan onbinlerce insanın mağduriyetine yol açtığı öne sürüldü. Yolun trafiğe kapanması nedeniyle işine gitmek isteyen vatandaşlar bakımından çileye dönüştüğü ileri sürülen iddianamede, şöyle denildi:
“Belirli bir saatte varılması gereken uçak, otobüs, tren gibi ulaşım araçlarının kaçırılabildiği, ambulans ya da kendi özel aracıyla hastaneye gitmek isteyen vatandaşlarımızın yollarda mağdur olabildikleri, alış-veriş merkezlerine, misafirliğe gitmek için yola çıkan insanları strese soktuğu, eylemin yapıldığı civardaki işyeri sahiplerinin, park halindeki araç sahiplerinin muhtemel bir hadisede işyerlerinin veya araçlarının zarar göreceği korkusunu doğurduğu, dolayısıyla park, bahçe gibi mekanlar yada trafiğe kapalı alanlar yerine ana arterlerin kullanılması ve trafiğin engellenmesi suretiyle gerçekleşen eylemler niyet itibariyle barışcıl ve demokratik olsa bile doğurduğu sonuçlar itibariyle toplumsal husumete yol açtığı, toplantı ve gösterinin global anlamda barışçıl karakterini ortadan kaldırdığı, eylemle öne çıkarılmak istenen talepleri de hayatı olumsuz etkilenen insanlar bakımından itici hale getirdiği..”
Polis şiddetini savundu
Savcılık, müdahale sırasında 23 göstericinin yaralanmasına yol açan şiddeti de savundu. Gözaltına alınan şüphelilere ilişkin doktor raporlarının incelenmesinde 23 şüphelinde basit tıbbi müdahaleyle iyileşir nitelikte ağrı, hassasiyet, yüzeyel sıyrık, morluk, hipermi gibi bulgular tespit edildiği anlatılan iddianamede, “400 kişilik eylemci gruba yapılan müdahale sırasında göz altına alınan 90 şüphelinin yakalanması sırasında gerçekleşen zor kullanmada raporlarda belirtildiği şekilde hassasiyet, yüzeyel sıyrık, morluk gibi basit tıbbi müdahaleyle iyileşir nitelikte yaralanmaların yaşanan olayla uyumlu ve ikna edici nitelikte bulunduğu” kaydedildi.