Polis 'dur' durak bilmiyor/ 5
Ocak, Şubat ve Mart 2009 tarihlerinde işkence ve kötü muamele gördüklerine dair İnsan Hakları Derneği'ne 31 başvuru yapıldı. Gözaltı merkezlerinde, gözaltı süreci başlatılmadan, defterlere kayıt düşülmeden, arabada, meydanda ya da sokakta kaba dayaktan başlayan bu işkence vakalarının kaydı olmadığı için hukuki bir süreç başlatılmasının da önü kesilmiş oluyor.
cumhuriyet.com.trDayak, aşağılama ve hakaret etme gibi işkence ve kötü muamele yöntemleri ile 2008 yılında ve 2009 yılının ilk üç ayında karakollarda, açık alanda veya sokakta işkence ve kötü muamele gören başvuru sayısı arttı. Artan başvurular işkencenin gözaltı merkezlerinden sokağa taştığını gösteriyor. Gözaltı merkezlerinde, gözaltı süreci başlatılmadan, defterlere kayıt düşülmeden, arabada, meydanda ya da sokakta kaba dayaktan başlayıp hakaret ve tehdidin kullanıldığı bu işkence vakalarının kaydı olmadığı için hukuki bir süreç başlatılmasının da önü kesilmiş oluyor.
Şikayet olduğunda ise olay dışarıda gerçekleşmiş olduğundan gözaltı merkezi üzerinden işlem yapmak mümkün olmuyor ve işkencenin cezasız kalması kolaylaşıyor. Sistematik olarak devam eden işkence ve kötü muamelenin son bulması için işkence yapan kolluk hakkında etkin bir soruşturma başlatılması amacıyla yasal düzenlemelerin acilen yapılması gerekiyor.
Birçok başvuru var
İnsan Hakları Derneği'ne (İHD) işkence ve kötü muamele gördüklerine dair başvuruda bulunanlar yaşadıklarını anlattılar. İşte o başvurulardan birkaçı:
Polisin attığı taş sonucunda gözünde yırtılma oldu
M. K (17): "İmralı cezaevinde uygulanan hücre uygulamasını protesto etmek amacıyla 03.02.2009 tarihinde Gülbahçesi mahallesinde yapılan eyleme polis, gaz bombalarıyla ve coplarla müdahale etti. Polis uzaktan bizlere taş atıyordu. Atılan bu taşlardan bir tanesi gözüme değdi ve yere düştüm. Orda bulunan arkadaşlarım beni devlet hastanesi acil servisine götürdüler. Yapılan muayene sonucunda gözümde yırtılma olduğu tespit edildi"
Sedef hastası çocuk cezaevine konuldu
Zeki Özbay: "16 yaşındaki oğlum Ş. Ö yapılan bir gösteriye katıldığı gerekçesiyle sokak ortasında polisler tarafından tartaklanarak gözaltına alındı. Ertesi günde savcılığa çıkarılarak tutuklanan oğlum sedef hastası olması nedeniyle sürekli tedavisi görüyordu"
Gazeteciye dayak ve gözaltı
DİHA muhabiri Ersin Çelik: "28 Şubat 2008 tarihinde DTP’nin Barbaros mahallesinde seçim bürosunun açılışına haber takibi için gitmiştim. Orada bulunan kitlenin slogan atması sonucu polis coplarla müdahale etti. Saldırıyı görüntülediğimi gören sivil polisler bana da müdahale ederek, beni saçlarımdan tutarak yerde sürüklediler. Olayın ardından polis otosuna bindirildim ve dayağa ve hakarete maruz kaldım. Aldığım darbeler sonucunda boynumda ve vücudumda darp izleri oluştu"
Krizi ve AKP’yi protesto eden öğrencilere gözaltı ve dayak
Ünsal Dorak: "Tekirdağ’da kriz mağduru A. Kadir Uçar’ın oğlunun hastanede yaşamını kaybetmesini protesto etmek için 19.02.2009 tarihinde AKP il binası önünde ‘bu kriz emekçiyi değil AKP’yi yakacak’ pankartını açtık. Protesto eylemimizde Başbakanın kuklasını sembolik olarak yaktık. Olayın ardından polis bize müdahale etti ve benimle beraber Halkevleri üyesi Engin Sakın, Mehmet Koca, Abdullah Kaan Bikel ve Özlem Yalçınkaya isimli arkadaşlarım gözaltına alındık. Polis otosunda karakola kadar ağza alınmayacak küfür ve hakaretlere maruz kaldık"
Polisler 16 yaşındaki çocuğun kafasını üç yerden kırdılar
Mikail Oygur: “Kardeşim S.O (16) 26 Şubat 2009 tarihinde Gürselpaşa Mahallesi'ndeki DTP seçim bürosunun açılışı sırasında belediye otobüsüne taş attıkları gerekçesiyle gözaltına alınmışlardır. Kardeşim gözaltına alınma esnasında polisler ellerindeki coplarla kendisine vurdular. Kardeşim aldığı darbeler sonucunda üç ayrı yerden kafası kırıldı. Yine aldığı darbelerden dolayı vücudunda darp izleri oluştu. Kardeşimle birlikte gözaltına alınanlar, kardeşimin kafası kırık bir şekilde yaklaşık 4 saat terörle mücadele şubesinde hiçbir tıbbi müdahale edilmeden beklettiklerini, daha sonra adli tıbba götürüldüğünü ondan sonrada çocuk şubeye götürüldüğünü belirttiler. Kardeşim ertesi gün savcılığa çıkarıldı ve tutuklanarak cezaevine konuldu. Kardeşim tutuklanıp cezaevine konulduktan bir hafta sonra görüşüne gittim. Kardeşim cezaevine getirilirken cezaevi girişinde gardiyanların da kendisini dövdüğünü ve karnına tekme ile vurduğunu söyledi”. Mikail Oygur kardeşinin gördüğü işkence ve kafasının kırılması sonucunda elbiselerinin kanlar içinde kaldığını, bu kanlı elbiseleri delil olarak gösterip savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını, ayrıca kafasının kırılması adli tıp raporu ile de belgelendiğini belirtti.
Çocuğu önce hortumla ıslattılar sonra da dövdüler
O.S (15): "21 Ekim 2008'de yapılan bir gösteriye katıldığım gerekçesiyle gözaltına alındım. 3 arkadaşımla birlikte Terörle Mücadele Şubesi'ne (TMŞ) götürüldüm. TMŞ’de 4 saat boyunca oturmamıza izin verilmedi ve polislerin dayağına maruz kaldık. TMŞ'de 4 saat bekledikten sonra arkaşlarımla beraber çocuk şubesine götürüldük. Cezaevi girişinde askerler ve gardiyanlar arama adı altında bizi çırıl çıplak soydular, ardından üzerimize soğuk su döktüler ve dövdüler. Aldığımız darbeler sonucu baygınlık geçirdik ve 6 gün Kürkçüler cezaevinde kaldıktan sonra Pozantı Cezaevi'ne gönderildik. Yaklaşık 3 aylık tutukluluğun ardından çıkarıldığımız mahkemece tahliye edildik".
SON