Polis dayağıyla bebeğini düşüren öğrenciye rapor yok
Dolmabahçe'de dört sene önce polisin öğrencilere yönelik müdahalesi sırasında bebeğini düşüren E.Ö.'ye uygulanan şiddet nedeniyle başlatılan soruşturma hala sonuç vermedi.
cumhuriyet.com.trE.Ö. (19), 4 Aralık 2010 tarihinde Kabataş Tramvay durağında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, YÖK yetkilileri ve üniversite rektörlerinin katılımıyla gerçekleşen toplantı sırasında gerçekleşen polis müdahalesi sonucu bebeğini düşürdü. Gaz bombasından etkilenerek olay yerinden uzaklaşmaya çalışan genç kadın, "Hamileyim, vurma" demesine rağmen polis şiddetine maruz kaldı.
Soruşturmaya izin yok
Birden fazla çevik kuvvet polisi, E.Ö.'nün karnına, sırtına ve bel bölgesine copla vurarak, genç kadını defalarca tekmeledi. Baygınlık geçiren E.Ö., Taksim İlkyardım Hastanesi'ne kaldırıldı. Ağır yaralanan ve bebeğini düşüren genç kadın, burada üç gün yattıktan sonra taburcu oldu. Olayın ardından, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Beyoğlu Emniyet Müdürü Osman Yıldırım, Beyoğlu İlçesinden Sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı Gökhan Özsavaş, müdahale emri veren polis amirleri ve müdahaleyi gerçekleştiren polis memurları hakkında, "kasten öldürmeye teşebbüs", "kasten yaralama", "neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama", "işkence ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence", "düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanılmasını engelleme", "toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma hakkının engellenmesi", "hakaret ve aşağılama" suçlamalarıyla şikayette bulunuldu. Avukatların itirazlarına rağmen, Çapkın ve Yıldırım hakkında soruşturma açılmasına izin verilmedi.
"Somut delil yok"
Avukat Tuncer, işkenceye karşı sözleşmeler ve iç hukuktaki düzenlemelerde talimat veren amirlerin suça iştirak ettiğini hatırlatarak, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve Beyoğlu Emniyet Müdürü Osman Yıldırım hakkında soruşturma talebini yineledi. Ancak HSYK, başvurudaki iddiaların "somut bir delile dayanmadığı" gerekçesiyle, Çapkın ve Yıldırım hakkındaki şikayetlerin işleme konulmamasına karar verdi. Tuncer'in başvuruyu yeniden inceleme talebi de aynı gerekçeyle reddedildi. Ret talebine yapılan itirazda, "Üst rütbeli memurlaeın korunup kollandığı bir işleyişte yaptığımız itirazın hiçbir anlam ifade etmediğini ve reddedileceğini biliyoruz ama hukuka aykırı karşı itirazımızın değerlendirilmesini talep ediyoruz" ifadeleri yer aldı. Bu itiraz da 17 Ocak 2013 tarihinde herhangi bir delil bulunmadığı gerekçesiyle reddedildi.
"Kamera kaydı yok" dendi
Soruşturma kapsamında, savcılık, Dolmabahçe Camii çevresi ve Kabataş İskelesi civarında bulunan MOBESE kayıtlarının görüntülerini talep etti. Ancak, emniyetten savcılığa gönderilen 22 Aralık 2010 tarihli cevapta, "MOBESE kameraları geçmişe yönelik ortalama 10 günlük kayıt tuttuğundan tüm kamera kayıtlarına ulaşılamamıştır" denildi.
Adli Tıp'tan gelmeyen rapor
Savcılık, Adli Tıp Kurumu'ndan talep ettiği rapor için hala ellerine ulaşmamış olması nedeniyle 5 Mart 2013'te kuruma bir yazı yazdı. Adli Tıp'ın bu hatırlatma üzerine raporu yine göndermemiş olmasının ardından, savcılık, 18 Haziran 2013 tarihinde kuruma resmi bir yazı daha yazdı. Raporun düzenlenmemesi üzerin, savcılık, son olarak 20 Eylül 2013'te "Raporun bugüne kadar gönderilmediği anlaşılmış olmakla rapor sonucunun bildirilmesi rica olunur" talebini bir kez daha yineledi.
Ağır aksak süreç
Milliyet'ten Burcu Karakaş'ın haberine göre, Avukat Tuncer, halen dava açılmamış olmasına isyan ederek, "Dört yıla yakın zamandır Adli Tıp'tan rapor gelmedi. Bu süre içinde savcılar değişti. Ağır aksak giden bir süreç. Bu kadar vahim bir olay var ortada ama hala soruşturmada yol alınmadı. Dört yıl süren soruşturma olabilir mi? Soruşturma bu kadar sürüyorsa, yargılama kimbilir ne kadar sürecek" dedi.