Plak avcılığı büyük bir macera

Kadıköy, Moda’ daki "Rainbow 45" müzik tutkunları için bir mabed. Dünyanın dört bir yanından bulunmaz plakları orada görmeniz mümkün. Ruhu ve hikayesi olan bir mekan. Müziğe dair her şey fazlasıyla var.

Ali Deniz Uslu / Cumhuriyet

"Rainbow 45"'in sahibi Salih Karagöz 15 yılını verdiği işini gücünü bırakıp plak tutkusunun pusulasıyla kendini başka bir hayatta bulduğunu anlatıyor. Şimdi mutlu, işinden keyif alıyor. Dükkanına gelenler de oradan yüzü gülerek ayrılıyor. Belli ki yalnızca plak satılan bir yer değil “Rainbow45”. İşte Salih Karagöz ve “Rainbow45”in hikayesi.

- Pikap tutkunuz ne zaman başladı?

Babamın pikapları vardı küçüklüğümde, ben de onlarla oynardım. Dinlerdim, kurcalardım, anlamaya çalışırdım. Kırılma noktası üniversiteden sonra profesyonel iş hayatıma başlamamla oldu. İktisat okumuştum, uluslararası bir firmada lojistik satın alma işine başladım.1997 yılından 2011'e kadar da büyük bir sadakatle bu işi yaptım. Mesaisi çok fazla ve yıpratıcıydı. İktisat okurken eski sahaflar çarşısının müdavimiydim. Birbirine benzeyen ne varsa topluyordum. Sonra yurtdışı görevlerinde plakları yurtdışından toplamaya başladım.

-Ne zaman dükkan açma kararını verdiniz?

Evimde iki bin plak olmuştu. Dükkan açma hayalim amansız şekilde büyüyordu. Üç yıl önce böyle yaşayamayacağımı anladım, yaptığım iş beni ne mutlu ne de memnun ediyordu. Hobimin profesyonel işim olması hayalimdi ama çok da umudum yoktu. Önce uzun bir süre eşimi ikna etmem gerekti. Sonra dükkanı kiraladım, evimden, ayrılmaya dayanabileceğim plaklarımı buraya getirdim. Şimdi eşim de mutlu, çünkü eve gülerek gidiyorum. Çoçuklarım ve eşimle ilişkilerim de daha güzel bir hal aldı.

Tabii eski işimden kazandığım kurumsal disiplin bu işin temellerini iyi atmamı sağladı. Üst alt ilişki, apolet ve beyaz yakalılık bunlardan kurtulduğum için mutluyum.

- Plak modası daha doğrusu benim tabirim ile plak turizm son yıllarda dünyada da büyük bir çıkış yakaladı. Neye bağlıyorsunuz bunu?

“Issız Adam” plak çılğınlığı başlattı diyorlar ama bu çılgınlık tüm dünyada sürüyor. Ya haberimiz yok ya da “Issız Adam” dünyada çok izlendi! Evet, plak turizm diye bir şey var. Artık dünyada CD reyonları azalıyor, plaklar artıyor. Dünyada yeni plak fabrikaları kurulmaya başladı. İşin diğer tarafı ise başka. Hayatımızı kolaylaştıran teknoloji samimiyeti de alıyor. Teknoloji sanat müzik ve edebiyatı kolaylaştırmıyor. Eski bir kitap kokusunu teknoloji ile alamazsınız. Plakta da aynı şey var. Bir de erişim kolaylığı işin değerini düşürüyor. Eskiden bir albümün peşinden koşmanız gerekirdi. Zaten insana keyif veren de buydu. Şimdi bir mp3 çalar da milyon şarkıyı taşıyabiliyorsunuz ama hangisini dinlersiniz? Kayıp gidiyor hepsi işte, hızlı tüketiyorsunuz. Plak için kıçınızı kaldırıp eyleme geçmeniz gerekli. Plak avcılığı da heyecanlı bir macera...

- Rainbow 45’te Hard Rock, Heavy Metal, Rock’n’Roll, Blues, Jazz, Soundtrack, Electronic, PunkRock ve yerli kategorilerinde dört binten fazla plak bulunuyor. Bazen çok nadir plaklar geliyordur elinize. Eve mi götürüyorsunuz vitrine mi koyuyorsunuz?

Bu da bir kriz yönetimi! Eve götürmüyorum, vitrine koyuyorum. Bir plağa 500 lira vermek de kolay değil. Bir plağa bu parayı verip buradan mutlu ayrılan insanları görünce mutlu oluyorum. Tabii kendimi de ihmal etmiyorum.

-Bu arada plakların yeniden tercih edilmesinin duygusal yanının dışında ciddi de bir teknik açıklaması var değil mi?

O da sağlamlığı. İyi korunmuş 50-60 senelik bir long play'İ pikaba koyup çaldığınız zaman ilk günkü sesin aynısını alabileceğiniz tek format plak formatı. Ne CD ne de kaset formatları, ilk basıldığı günden 15-20 sene sonra aynı soundu vermiyor. Hatta band bayatlıyor ve kalitesi düşüyor. CD de de birtakım bozulmalar meydana geliyor. Bu yüzden zaten re-mastering denen kelime müzik dünyasının litararürüne düştü son 20 senedir.

-Şu aralar en çok neler tercih ediliyor?

Ozanların plakları çok aranıyor. Ayrıca 60- 70'li yıllar pop müziği de öyle. Barış Manço, Cem Karaca, Moğollar, Hardal, Edip Akbayram ve Dostlar, Erkin Koray, Silüetler, Mavi Işıklar ve Kaygısızlar gibi dönemin dünya müziğine kafa tutan Anadolu pop (rock) tarzı yapan gruplar çok aranıyor. Tabii bu arada, Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses, Semiramis Pekkan ve Tanju Okan gibi ustalardın plaklarına da bolca talep geliyor.

-Türk progresif rock grubu Nemrud'tan bahsedelim. Plak formatında albümünü siz yayımladınız. Nedir hikayesi?

Nemrud 2008 yılında vokalist-gitarist Mert Göçay tarafından kurulmuş. Kadro da bir takım değişikliklerden sonra şu anki oturmuş kadroda, vokal ve gitarda Mert Göçay, bass gitarda Aycan Sarı, klavyede Mert Topel ve davulda Mert Alkaya bulunuyor. Nemrud 2010 yılında ilk albümleri “Journey of the Shaman”dı. Fransız bir firma tarafından piyasaya sürüldü. 2012 yılına gelindiğinde, ikinci albümleri “Ritual” in kayıtları tamamlanmıştı. Albüm bir önceki gibi “Analog” kaydedilmişti. Grubun kurucusu Mert Göçay’ın dostu efsanevi Kraut rock grubu Eloy'un kurucusu Frank Boerneman katkılarıyla harmanlanmıştı. Biz de “Rainbow45 Records” olarak grubu baştan bu yana takip ediyor ve kat ettikleri mesafeyi hayranlıkla izliyorduk. Grupla bu yıl tanıştık, ikinci albümlerini plak formatında basmak istediğimizi söyledik. Fransız yapımcı firmalarıyla görüştük ve lisansını da alarak kolları sıvadık.

http://www.rainbow45records.com