PEN'den tutuklu gazetecilere destek
Uluslararası PEN kulübü Türkiye'de baskı altında ki basın ve hapisteki gazeteciler için 'Derman' adlı bir ek dergi çıkarttı. Dergide tutuklu bulunan genel yayın yönetmenimiz Murat Sabuncu'nun oğlu Muratcan Sabuncu'da yazdı.
cumhuriyet.com.trUluslararası PEN Kulübü Türkiye'de baskı altında ki basın ve hapisteki gazetecilere destek olmak amacıyla ''Derman'' adında ek bir dergi çıkardı.
Projeyi Uluslararası PEN’in Türkiye danışmanı Ege Dündar başlattı.Ege Dündar aynı zamandada derginin editörlüğünü yapıyor. Derginin ilk sayısı Türkçe ve Kürtçe olarak iki dilde yayınlandı.
Derginin baş yazısında yayınlanış amacı için ''Türkiye,bağımsız ve eleştirel seslere karşı eşi benzeri görülmemiş bir baskı süreci yaşıyor ve yetkililer kendilerine OHAL altında tanınan güçleri suistimal ederek çok sesliliği ve muhalefeti bastırmak için kullanmaya devam ediyor. Uluslararası PEN, Türkiye’de 180’i aşkın medya kuruluşunun OHAL kararnameleri ile kapatıldığı 150’ye yakın gazetecinin tutuklandığı ve binlerce yazar, akademisyen, sanatçı ve daha pek çoğunun hem işlerinden hem de özgür düşünce haklarından mahrum bırakıldığı bu baskının gölgesinde, dertlerine ufak da olsa derman sunabilmek çabası ile ifade özgürlüğü için mücadele veren meslektaşlarımızın yanındadır.Bu sembolik gazete, Türkiye’nin içinden geçtiği bu sindirme sürecinde yaşananlara bir tanıklık özelliği taşıyor. Uluslararası PEN, heryerde olduğu gibi Türkiye'de de, ifade özgürlüğünü kollamak adına ortak zemin bulma çabasını kararlılıkla sürdürecektir ” denildi.
Gazetede kimler yazıyor?
Gazetemizin tutuklu genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu'nun oğlu Muratcan Sabuncu,Fatih Polat,‘İçeriden Sesler’ adını taşıyan bölümde Aslı Erdoğan, Ahmet Şık, İnan Kızılkaya, Ahmet Altan, Cemil Uğur, Akın Atalay ve Murat Aksoy’dan kısa mesajlar yer alıyor.Can Dündar, Ayşenur Arslan, Utku Zırığ, Ege Dündar, Banu Güven, Tuğba Tekerek, Aydın Çubukçu, Levent Üzümcü ve Pişkin gazetenin Türkçe sayfalarına yazdı. 8 sayfa olarak çıkan gazetenin ilk sayısının arka sayfasında ise, Türkiye’de cezaevinde olan gazeteci ve yazarların listesi yer alıyor.
Muratcan Sabuncu dergiye ''Evet, gazete haklıydı: yoğun kar yağışı ülkeye hakim olmuştu. Doğruydu, kar fırtınası güçlü ve sürekli rüzgarlarla gelmişti. Uzunca bir süre devam eden fırtına görüş mesafesini azlatmış, insanlar önünü göremez olmuştu. Diğer gazetelerse ülkenin dört bir tarafını saran kar fırtınasından memnun görünüyorlar, bin yıl süreceğini zannettikleri kar sesini alkışlarla karşılıyorlardı. Kar kendinden başka bir şeyin işitilmesini mümkün kılmıyordu. Ondan olmayan her şeyi sessizliğe mahkum ediyor, sadece onu dinleyenler ve ona teslim olanlara yaşama şansı tanıyordu. Pek çok insan hüzün ve çaresizlikle pencereden karı seyrediyor, kar o sırada insanların gezdiği parkları, gittiği kültür merkezlerini, okuduğu okulları, dolaştığı sokakları, ormanları, zeytinlikleri ve köyleri beyaza boğuyordu. Yalnız bu karın sadece ismi beyazdı. Karın sözde beyazlığı dahi örtmek istediklerini gizleyemiyordu. Kar hakikati gizlemeye kadir değildi. Saklamaya çalıştığı günahları, kendi günahkarlığını her yana asırlarca yağsa yine temizleyemezdi. Kar kimilerini uyuşuklaştırdı, doğrudur. Kimilerininse kalplerini ve vicdanlarını soğuğuyla dondurdu. Her şeye rağmen baharı çağıran kuşların kanatlarını yoldu, baharı müjdeleyen ağaçların yapraklarını döktü. Yine de kuşlar ince ve narin kanatlarında kendilerinden daha ağır yükler taşıdılar, ağaçlar dallarını yine göğe uzattılar. İstediler ki en azından kara karşı çıktıkları kayda geçsin. İleride susanlar arasında anılmamak uğruna mecliste, gazetede, üniversitede, sokakta kara göğüs gerdiler, küçük elleriyle kocaman kar yığınlarını kazdılar. Bedelini evleriden, işlerinden, eşlerinden, evlatlarından, sevdiklerinden, ülkelerinden, özgürlüklerinden ve hattâ hayatlarından olarak ödediler.Milletlerin tarihlerinde kışlar hep olmuştur, ama hiçbir kış bin yıl sürmez. Kışın bin yıl sürecek sanılan şarkısı hafızalardan silinip gider, oysa daha güzel günler vaadeden baharın şarkısı, en soğuk kış günlerinde bile ağızlardan düşmez, yürekleri ısıtır. Öyle ki önce fısıltıyla, sonra haykırarak, kararlılıkla, cesaret ve umutla tüm karları eritir. Hiç erimeyecek zannedilen kar küçücük bir güneş ışığıyla su olur, hayatlarımızdan çekilir. Bizde de öyle olacak. Kar, ay ve yıldızın aşkından doğan güzeller güzeli ülkemi ülkemden namahrem elini. Yine masmavi gözlü baharlar gelecek, çünkü karlar hak ise bakidir.
Çünkü karlar erir, hak bakidir. Kış artık bitmeli, baharın vakti geldi.'' yazdı.