Paul Leppin'den 'Karanlığa Yolculuk'

“Prag bohemlerinin kralı” olarak tanınan Paul Leppin’in gölgede kalmış klasik eserlerinden Karanlığa Yolculuk, dekadan kültürün, gece oldu mu, hava karardı mı başlayan bir hayatın, günahkârlığın, isyankâr arayışların, dünyevi zevkler ile manevi sorgulamaların iç içe geçtiği bir manifesto.

Tolga Babanur

GECEYİ YAŞAMAK

Çek edebiyatı ile Almanca edebiyatı tek bir potada düşündüğümüzde aklımıza ilk gelen ismin Franz Kafka olması kaçınılmaz. Yirminci yüzyıla damga vuran Kafka’nın alametifarikalarından biri de iki kültür arasında kalması, bir yandan Yahudi kimliği taşırken diğer yandan Bohemyalı bir yazar olarak Almanca yazıyor olmasıydı. Bu bocalama ve arada kalma hali, “Kafkaesk” deyişinin anlam kümesindeki en belirgin ve anlaşılabilir durumlardan biri.

Kafka’nın çağdaşı ve hemşehri olan, 1878 ile 1945 yılları arasında Prag’da yaşayan ve Almanca yazan Bohem yazar Paul Leppin de bu bağlamda “Kafkaesk” nitelemesini rahatlıkla üstlenebilecek yapıtlara imza atmış bir entelektüel.

DEKADAN EDEBİYATIN USTASI

Sağlık sorunları baş gösterene kadar Telgraf ve Posta Hizmetleri’nde devlet memuru olarak çalışan, büro hayatının sıkıcılığı ve monotonluğu sayesinde iflah olmaz bir “dekadana” dönüşen Leppin, oldukça karanlık, kasvetli bir yazar.

Bu karanlığıyla üst sınıfları rahatsız eden, bugünkü manasıyla olmasa da o dönemin koşullarında müstehcen bulunacak ve yozlaşmayı teşvik edecek metinlere imza attığı için burjuvazinin estetik değerleriyle barışmayan ve kara listeye alınan Leppin, artık günümüzde dekadan hayatın edebiyatını yansıtmaktaki ustalığıyla biliniyor.

PRAG BOHEMLERİNİN KRALI

“Prag bohemlerinin kralı” olarak tanınan Paul Leppin’in gölgede kalmış klasik eserlerinden biri olan Karanlığa Yolculuk, dekadan kültürün, gece oldu mu, hava karardı mı başlayan bir hayatın, günahkârlığın, isyankâr arayışların, dünyevi zevkler ile manevi sorgulamaların iç içe geçtiği bir manifesto adeta.

Bu kısa roman için, hayal kırıklığının, melankolinin, kasvetin eşlik ettiği, olaylardan ziyade fikirlerin öne çıktığı, bir olay örgüsünden ziyade varoluşsal bir araştırmanın durum raporu demek mümkün. Bazen son derece şiirsel, bazen de fazlasıyla bir gündelik dil hâkim. Kimi zaman düşsel yanı ağır basan, gece hayatının hayali panoramasıyla süslü, kimi zaman da epey gerçekçi ve sert anlarla yüklü.

Her yanıyla, diliyle, üslubuyla ve kahramanı Severin’in hem Prag sokaklarındaki hem de kendi ruhu ile zihnindeki yolculuğuyla, dikkate değer bir yirminci yüzyıl romanı var karşımızda. Almancadan yaptığı önemli çevirilerle tanıdığımız Esen Tezel tarafından Türkçeleştirilen bu kitap, tam anlamıyla bir modern klasik.

HAYAL KIRIKLIKLARININ ŞAİRİ

Yapıtlarından çok günümüzde genellikle Kafka’ya ihanetiyle anılan Max Brod’un “acı içinde yok olan Prag’ın güzide ozanı” ve “hayal kırıklığının şairi” kelimeleriyle tarif ettiği Paul Leppin, kendisini kapanmakta olan bir çağın son temsilcisi olarak kabul ediyordu.

Bu çağ, artık karanlığın yerini zoraki bir aydınlığın aldığı, geceye ait kaçamakların, gizli arzulara yönelik düşüncelerin, cezası olan zevklerin yavaş yavaş yeraltına çekilmek zorunda kalacağı bir döneme işaret ediyordu.

“Kendini elinde kürekle çukurun içinde duran biri gibi hissediyordu. Kazıyor, kazıyor ama ince, hareketli kum her seferinde geri gelip çukuru dolduruyordu…” diyor Leppin, kahramanı Severin için.

İşte Severin bu çağın son perdesinin son kahramanı belki de. Geceyi yaşamak için dört gözle bekleyen, güneşin doğuşuyla kabuğuna çekilen yalnız kahramanların en hakikilerinden biri.

1939’da Prag’ı işgal eden Naziler tarafından tutuklanıp sorguya çekilen Paul Leppin, serbest bırakıldıktan sonra sağlık sorunlarıyla baş ederken, hayatını tekerlekli sandalyede geçirmeye başlasa da kalemini hiçbir zaman elinden bırakmamış, değeri bilinmesi gereken, diğer kitaplarının da Türkçeye çevrilmesini beklediğimiz bir yazar.

Karanlığa Yolculuk / Paul Leppin / Çeviren: Esen Tezel / Çınar Yayınları / 112 s.