Pasternak: Güçlü ve derin

Boris Pasternak’ın İnsanlar ve Haller adlı özyaşamöyküsü, yazarın birçok yazar ve sanatçıyla ilişkisini anlatırken nasıl bir çevrede yetiştiğini ve gelişim evrelerini kendine özgü diliyle okura sunuyor.

cumhuriyet.com.tr

Boris Pasternak, yalnızca edebiyat tarihinin değil dünya tarihinin de kült isimlerinden. En başta, yaşadıkları ve tanıklıklarıyla. Bu yüzden onu sadece Doktor Jivago'yla anmak yersiz. Şairliğini ve doğa ile insan tutkusunu toplum sorunlarıyla birleştiren imgeler yaratışını es geçmemek gerek. Dolayısıyla imge ve sözcük kullanımıyla yeni bir şiir biçemi yaratışını da. İnsanlar ve Haller de aynı özgün anlayışla ortaya konmuş bir özyaşamöyküsü denemesi. Dönemininkilerden hayli farklı, kısa ve etkili. Kitap, Pasternak'ın kendini görüşü bir bakıma; ta en baştan itibaren hayatının gittiği yönü ve geldiği yerin yazıya geçirilmiş biçimi.


ÇOCUKLUĞUN ZENGİN SOFRASI

Pasternak'ın kendisi olana dek geçen süreci ürkeklik ve telaş belirler. Serseri ve dilencilerle uzun sohbetleri sayesinde pek çok hikâye biriktirir, daha da önemlisi “dışlanmışların dünyasına dalar, acıma duygusunun anlamını erken bir yaşta kavrar.”
On dokuzuncu yüzyılın son yıllarından yirminci yüzyıla hızla akan zaman aralığında kıpırdanan Rusya'yla beraber Pasternak'ın çocukluktan ergenliğe geçiş dönemi yaşanmaktadır. Aileyi çevreleyen resim, müzik ve edebiyat, Pasternak'ı etkiler: Tolstoy, Rilke, Serov, Rahmaninov ve Gorki gibi isimler, piyanist annesinin ve ressam babasının hep etrafındadır. Çocukluğunun sofraları bu isimlerle zenginleşir.
Dış dünya da Pasternak'la birlikte gelişip değişir. Artık takvimler yeni bir yüzyılı gösterir: “Yeni bir yüzyılın başlamasıyla birlikte benim çocukluk belleğimdeki her şey, büyülü bir sopanın hareketiyle değişti. Moskova'yı ilk dünya başkentlerinde yaşanan iş heyecanı sarmıştı. Çabuk kazanç elde etmek için yüksek kârlı ev inşaatları yapmaya başladılar (...) Onlarla birlikte, Petersburg'u kovalayan Moskova, Rus sanatına yeni bir başlangıç sundu, büyük şehrin sanatını; genç, çağdaş, taze bir sanatı.”
Yirminci yüzyılın başında sanatsal anlamda da kapışmalara sahne olan Rusya'da, Pasternak'ın bu kavgaya ucundan kenarından bulaşmaya giriştiğini görüyoruz. Ona göre “en çarpıcı keşif, sanatçıyı bütünüyle ele geçiren içeriğin ona düşünme vakti bırakmaması ve onun da telaşa kapılıp kendi yeni sözünü eski dille söylemesi, eski mi yeni mi diye ayırt etmeden söylemesidir.”

EDEBİ ÇEKİŞMELER

Sanata, edebiyata ve şiire ilgi duyarken kendini Moskova Devlet Üniversitesi ve Marburg Üniversitesi'nde felsefe okurken bulur Pasternak; özellikle de “yarısı öğrenci” ve küçük bir Ortaçağ kenti olan Marburg'da. Birinci Dünya Savaşı'nın ortalığı kırıp geçirdiği günlerde Pasternak, hem bir öğrenci hem de genç bir adam olarak gelişmeleri izler. Elbette birkaç yıl sonra gelecek Devrim'i de. Aynı dönemde sanatçı dostlarıyla ve kendisiyle ilgili bazı itiraflarda da bulunur: “Dürüstlük, alçakgönüllülük, minnettarlık duygusu sol eğilimli genç sanatçılar arasında revaçta değildi, duygusallık ve yağcılık sayılıyordu. Burnu havada, horoz gibi dolanmak ve minnetsiz olmak revaçtaydı ve bu beni ne kadar rahatsız etse de ister istemez, arkadaşlarımın gözünden düşmemek için herkesle çekişiyordum.” Çekişmedikleriyle ise (örneğin Yaşvili) yakınlığı ve gerçek dostluğu dillere destandır.
İnsanlar ve Haller, Pasternak'ın çocukluk döneminin izlerini taşıyan, gençlik yıllarında kurduğu dostluklarla yaşanmışlıkların anlatıldığı bir kitap aslında. Müzik, edebiyat, felsefe ve şiir: Birbiriyle bağlantılı tüm bu alanların Pasternak'ın kişiliği ve hayatında nasıl bir araya geldiğini gösteriyor öbür taraftan. Tüm bunlara, insan ve doğaya duyulan hayranlıkla Pasternak'ın yaratıcılığının kaynağındaki yaşam ve evrenin güzelliğine dair saygı da eklenince ortaya derinliği olan bir adam çıkıyor.

İnsanlar ve Haller/ Boris Pasternak/ Çeviren: Sabri Gürses/ Yapı Kredi Yayınları/ 88 s.