Partinin taşra bürokrasisi, genel merkezden gelen uyarılara yanlış yerden bakıyor...

Kısa yaz tatilimizi Doğu Anadolu’da birkaç il, çok sayıda ilçe ve köyde geçirdik. Ankara’da yapılan siyasetin taşraya yansımasını dinlemek, gözlemlemek açısından da bulunmaz bir fırsattı. İktidar partileri ve muhalefetin duruşuna taşradan bakmak Türkiye gerçeğinin en azından bir bölümünü yalın şekliyle ortaya koyuyor.

Sertaç Eş

Kısa yaz tatilimizi Doğu Anadolu’da birkaç il, çok sayıda ilçe ve köyde geçirdik. Ankara’da yapılan siyasetin taşraya yansımasını dinlemek, gözlemlemek açısından da bulunmaz bir fırsattı. İktidar partileri ve muhalefetin duruşuna taşradan bakmak Türkiye gerçeğinin en azından bir bölümünü yalın şekliyle ortaya koyuyor.

İKTİDAR BÜROKRATLAŞMIŞ

Sivas’tan Erzurum’a ve Ardahan’a kadar inanılmaz bir potansiyel var: Tarım-hayvancılık. Ardahan’da geçen yıldan kalma şekerlemiş balı tattığınızda, “Evet, bal bu” diyorsunuz. Erzurum’un potansiyeline bir de turizmi eklemek zorunlu. Sivas boş bırakılmış bir mera gibi. Öylesine işlenmeye açık ki… Ancak bölgeye akıl ve bilim ne yazık ki pek etki edememiş.

Dönelim siyasete. İktidar partisi artık tabandan kopmaya başlamış. Güç zehirlenmesi, partinin taşra bürokrasisini umursamazlığa yöneltmiş. Bir örneğini, sindire sindire gözlemledik, dinledik. Devletin görevlisi kaymakam, partili belediye başkanlarının ve parti örgütlerinin etkisinde. İktidar partisinin taşra yöneticilerinin önde gelen kaygısı genel merkeze “Her şey yolunda” izlenimi vermek. Kapsayıcı etkili çalışmalar yapmak niyetinden uzaklaşmış durumdalar.

İktidar partisinin anlaştığı bir firma, bir ilçedeki bütün muhtarları telefonla arıyor. Muhtarlara, ilçelerinde sorun olup olmadığını, varsa neler olduğunu soruyor. Birçok muhtar önceden kurgulandığı için anket firmasına “sorun olmadığı” yönünde yanıt veriyor. Ancak birkaç muhtar, ilçenin sorunlarını sıralıyor. Anket firması yetkilisi bununla yetinmiyor, dile getirilen sorunların gerçek olup olmadığını doğrulamak için ilçede iş yapan esnaftan kişilerin adlarını ve telefonlarını da istiyor. Muhtar bu konuda da açık davranıyor ve kendisine yakınmayla gelen esnafın tümünün ad ve telefonlarını veriyor. Aynı görüşmeler esnafla da yapılıyor. Herkes sorunlarını iletebilmenin mutluluğunu yaşıyor. Ancak bu mutluluk kısa sürüyor. Parti genel merkezinden uyarıların belediye başkanı ve kaymakama iletilmesiyle muhtar hakkında soruşturma açılıyor.

‘GÖREVDEN ALIN AMA SORUNLARI ÇÖZÜN’

İlçenin otuz yıl öncesini bildiğimiz için geçen sürede birkaç makyaj düzenlemesinin dışında büyüme yönünde bir gelişme göremedik. Muhtarın bize anlattığı bütün sorunlar gerçek. Çevre köyler plansız da olsa yapılan hayvancılıkla büyürken ilçe yerinde saymış.

Başarılı olmak mı, başarılı görünmek mi?

Anladığımız kadarıyla iktidarın taşra bürokrasisi başarılı görünmek istiyor. Eksiklerin sorunların parti genel merkezine ulaşmasını, bunların çözümü konusunda çalışma yapılmadığının bilinmesini istemiyorlar. Bu noktada kopukluk başlıyor. Bu kopukluk ekonomik kriz ortamında yaygınlaşır ve kemikleşirse iktidarın sorunları daha da derinleşir.

“Komünist” yaftası yapıştırılan, daha farklı türlü yakıştırmalar yapılan muhtar, “Benim hangi siyasi görüşte olduğumu herkes biliyor. Sorun nedir diye soruyorsunuz, anlatıyoruz. Anlatmasak, sorunlar ne bizim için ne de AKP’li ilçeliler için çözülmeyecek. Herkes için sorunlar duracak. Örneğin hayvan pazarı yok. Hayvan pazarı CHP’liler için de yok, AKP’liler için de yok. 8 yıldır küçük bir bölümü bitmemiş bir yol var. Biterse oradan sadece CHP’liler mi geçecek? Halkın oyuyla muhtar seçildim. Şimdi hakkımda soruşturma var. Görevden mi alacaksınız, alın. Ama sorunları çözün” diye yakınıyor.

Doğu Anadolu’ya gidince derin vadilerden, kocaman dağlardan geçiyorsunuz. Kanal İstanbul’a harcanacak paranın çeyreği ile bölge ve Türkiye ihya olabilir.

Bölgede muhalefetin durumuna ilişkin gözlemlerimizi de aktaracağız...