'Partilerden destek isteyeceğiz'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa değişikliğiyle ilgili olarak "yüzde birin üzerinde oy alan partilerden destek isteyeceğiz" dedi.

cumhuriyet.com.tr

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan'daki temasları çerçevesinde Kraliyet Misafir Sarayı'nda düzenlenen öğle yemeğinde basın mensuplarıyla bir araya geldi.


Burada yaptığı konuşmada, Kral Faysal Vakfı tarafından şahsına verilen ''Kral Faysal İslam'a Hizmet Ödülü'' törenine katılmak amacıyla Suudi Arabistan'ı kısa bir aradan sonra yeniden ziyaret ettiğini hatırlatan Erdoğan, 1976 yılında merhum Kral Faysal'ın oğulları tarafından kurulan Kral Faysal Vakfının, dünyanın en büyük ve saygın hayır kurumları arasında yer aldığını dile getirdi. Bu Vakfın tüm Suudi Arabistan için manevi değerinin büyük olduğunu vurgulayan Erdoğan, ödül Komitesinin başında Mekke Valisi Prens Halid El Faysal'ın bulunduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Kral Faysal Vakfı, ülkemizde başlattığımız siyasi ve ekonomik reform süreci, Türkiye'nin bölgede ve uluslararası arenada oynadığı rol, Orta Doğu'da adil ve kalıcı barış ve Filistin halkının hakları için sarf ettiğimiz çabalarımız çerçevesinde, 'İslam'a Hizmet Ödülü'nü şahsıma vereceğini açıklamıştır. Ben de bu ödülü aziz Türk milleti adına kabul edeceğim. Ziyaretim vesilesiyle Kral Abdullah ve Veliaht Prens Prens Sultan ile görüşmeler yapacağım. Temaslarım sırasında ikili ilişkilerimizin ve iş birliğimizin daha da ilerletilmesi için atılabilecek adımları ele alacağız. Bu temaslarım, ülkemiz ile Suudi Arabistan arasındaki iş birliğinin hem ikili düzeyde hem de Körfez İşbirliği Konseyi, Arap Ligi, İslam Konferansı Örgütü ve Birleşmiş Milletler gibi çok taraflı forumlarda güçlendirilmesi konusundaki ortak irademizi teyit etmemize de imkan verecektir.''
 

'Prestij peşinde değiliz'

Ziyaretinin; Suudi Arabistan'a geçen Ocak ayında yaptığı ziyarette ele alınan hususların takibinin yapılmasına ve Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki dostluk ve kardeşlik ilişkilerinin daha da geliştirilmesine katkıda bulunacağına inandığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu: ''Türkiye, bölgemizde barış, istikrar ve güvenliği tesis etmek için samimi gayret göstermektedir. Komşularımızla yürüttüğümüz yapıcı diyalog sürecini bölgemize de hakim kılmak, bölgemizi bir istikrar, refah ve kalkınma kuşağına dönüştürmek için hep birlikte yoğun bir çaba ortaya koyuyoruz. Orta Doğu'nun çözümsüz kalmış ihtilaflar, gerginlikler ve çatışmalar bölgesi olarak anılmasını istemiyoruz. Türkiye tüm Orta Doğu ve Arap ülkelerine tarihten gelen köklü ilişkilerle bağlıdır. Hepimiz bu coğrafyada beraber yaşıyoruz. Birçok konuda benzer görüşlere sahipken, hep birlikte aynı sorunları göğüslemeye çalışıyoruz. Buradaki amacımız, bölgemizi, barış, istikrar, uyum ve refah kuşağına dönüştürmek, gelecek nesillere parlak bir bölge bırakmaktır. Bu çerçevede, bölge ülkeleri arasında siyasi diyaloğu güçlendirmek, ekonomik karşılıklı bağımlılık ve entegrasyon sağlamak, kültürel etkileşimi yoğunlaştırmak suretiyle bölgesel bir sinerji yaratılmasını hedefliyoruz. Prestij peşinde değiliz. Sadece kendi çıkarımızı gözeten saiklerle de hareket etmiyoruz. Bölgesel sorunların, bölge ülkeleri tarafından sahiplenilerek bütüncül bir yaklaşımla çözülmesi gerektiğine inanıyoruz.''
 

'Filistin meselesine kalıcı bir çözüm bulunması gerekmektedir'

Bölgeye yönelik vizyonumuz çerçevesinde, Irak ve Suriye ile Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi mekanizmalarını tesis ettiklerini hatırlatan Başbakan Erdoğan, Libya, Mısır ve Ürdün ile de benzer istişare ve iş birliği mekanizmaları kurmayı öngördüklerini söyledi.
Konsey mekanizmasının yeni bir model olduğuna dikkati çeken Erdoğan, bu şekilde geliştirilecek dayanışma, iş birliği ve sahiplenme anlayışının bölgedeki siyasi sorunların çözümlenmesini de kolaylaştıracağını, barış, güvenlik ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacağını ifade etti.

Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''Bölgemizde kritik bir dönemden geçiyoruz. Irak uluslararası toplumun gündemindeki öncelikli yerini muhafaza etmektedir. Irak'ta 7 Mart günü yapılan seçimler ve bu seçimler uyarınca kurulacak yeni hükümet, gerek bu komşumuzun geleceği, gerek bölgemizin barış ve istikrarı açısından büyük önem taşımaktadır. Önümüzdeki dönemde, tüm uluslararası toplumun, Irak'ın huzur, güvenlik ve istikrara kavuşması için bu ülkeye destek olması gereklidir. Orta Doğu Barış Süreci'nde yaşanan tıkanıklığın giderilmesi ve barış görüşmelerinin tüm kanallarda yeniden canlandırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunda hepimize önemli sorumluluk ve görevler düşmektedir. Bölgemizin ihtilaf ve çatışmalar bölgesi olmaktan kurtarılarak, barış, istikrar ve refah bölgesi haline dönüştürülebilmesi için Filistin meselesine kalıcı bir çözüm bulunması gerekmektedir. Bu çerçevede, Filistin'de birlik ve beraberlik sağlanması için her türlü gayret gösterilmelidir. Ayrıca, Gazze'de yaşanan trajedinin yaralarının sarılmasına ve Gazze'nin her açıdan yeniden inşasına vakit kaybetmeden el birliğiyle başlanmalıdır. Bu noktada, uluslararası toplumun Gazze'ye inşaat malzemelerinin girişine izin vermesi, ayrıca, Kudüs'ün demografisini, statüsünü ve karakterini değiştirmeye yönelik uygulamaları dahil, barış sürecini tıkayan tüm faaliyetlerine son vermesi için İsrail'e gerekli baskıyı yapması gerekmektedir. Mescid-i Aksa, Beytüllahim'deki Bilal Camii ve El Halil'deki İbrahim Camii'nin İslami karakteri korunmalı ve gerekli saygı gösterilmelidir.''

 

'Bölgede işbirliği öne çıkmalı'

Başbakan Erdoğan, Kraliyet Misafir Sarayı'nda düzenlenen öğle yemeğinde basın mensuplarıyla bir araya geldi ve bölgedeki gelişmeleri değindi. Erdoğan, şunları kaydetti:
''İran, hiç şüphesiz ki bölgemizde köklü tarihi ve devlet geleneği olan önemli bir ülkedir ve bölgemizin önemli bir parçasıdır. Biz bölgede saflaşmanın değil işbirliğinin öne çıkması gerektiğine inanıyoruz. İran'ın nükleer programıyla ilgili sorunun diyalog ve diplomasi yoluyla çözümlenmesini destekliyoruz. Çözüm sürecinde, İran'ın barışçıl amaçlarla sivil nükleer enerjiye sahip olma hakkı da teslim edilmelidir. Diğer taraftan, tüm Orta Doğu bölgesinin nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge haline getirilmesini istiyoruz. Lübnan kritik öneme haiz diğer bir bölge ülkesidir. Lübnan'ın barış ve istikrarı tüm bölgeyi ilgilendirmektedir. 2009 yılı sonunda ulusal uzlaşı hükümetinin kurulması bu ülkede barış ve istikrarın sağlanması yolunda önemli bir adım teşkil etmiştir. Bu sonucun alınmasında Türkiye, Suudi Arabistan ve Suriye arasındaki istişare ve eşgüdümün de katkısı olmuştur. Bundan sonra da Lübnan Hükümetinin icra kabiliyetinin sürdürülmesi ve ülkenin yeniden yapılanması bağlamında destek olmamız önem taşımaktadır.''

Yemen'deki gelişmeler

Yaptığı konuşmada, Yemen'deki gelişmelere de değinen Başbakan Erdoğan, ''Yemen'deki gelişmeler hepimizi endişeye sevk etmiştir. Yemen'in istikrara kavuşturulması Körfez bölgesinin barış, güvenlik ve istikrarı bakımından önem taşımaktadır. Yemen'in, bölgede mezhep temelli ayrışmayı körükleyen ve terör üreten bir istikrarsızlık sarmalına girmesine izin verilmemelidir'' diye konuştu. Yemen'in kuzeyindeki Al-Houti aşireti ile Yemen Hükümeti arasında ateşkesin sağlanmasından memnuniyet duyduklarını vurgulayan Erdoğan, ''Yemen'in istikrara kavuşması için Suudi Arabistan'ın sergilediği çabaları takdirle karşılıyoruz. Türkiye'nin Yemen'le çok derin ve bir o kadar da anlamlı ilişkileri vardır. Bu dost ülkenin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması ve ekonomik kalkınması bağlamında bölgesel ve uluslararası çabaların artırılması gerektiğine inanıyoruz'' dedi.
 

'Türk askerleri Afgan halkı tarafından kucaklanıyor'

Türkiye'nin, Pakistan ve Afganistan'da güvenlik, istikrar ve refahın hakim kılınması için uluslararası toplum tarafından da takdirle karşılanan çok büyük çabalar sarf ettiğini belirten Başbakan Erdoğan, Afganistan'a yapılan yardımların Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı yardım programını teşkil ettiğini dile getirdi. Erdoğan, Afganistan'da görev yapan Türk askerlerinin ve sivil yetkililerin Afgan halkı tarafından kucaklandığını ve tüm Batı ülkelerinin Afganistan'da işbirliği talep ettiğini ifade etti.

Darfur'daki durumla da yakından ilgilendiklerini anlatan Başbakan Erdoğan, ''Buradaki insani durumun iyileştirilmesi için hepimize görev düşüyor. Türkiye, Sudan'da barış ve istikrar için önemli bir çerçeve çizen Kapsamlı Barış Anlaşması'nın ve Darfur'da yaşanan trajediye son vermeyi hedefleyen Darfur Barış Anlaşması'nın uygulanmasına tüm taraflarca riayet edilmesinin önemine inanmaktadır. Türkiye, Darfur'da barış ve uzlaşma sağlamaya yönelik çabaları desteklemekte ve bu yöndeki çalışmalara katkıda bulunmaya hazırdır'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, 23 Mart 2010 tarihinde Kahire'de düzenlenmesi öngörülen, İKÖ Darfur Donörler Konferansı'na Mısır ile birlikte eşbaşkanlık yapacağını da hatırlattı.

 

'Türkiye bu konularda hassastır. Onuruyla oynatmaz'

Başbakan Erdoğan, Kraliyet Misafir Sarayı'nda düzenlenen öğle yemeğinde yaptığı konuşmanın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Erdoğan, ABD-Türkiye ilişkileri, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde kabul edilen Ermeni tasarısı ve Washington Büyükelçisi Namık Tan'ın Türkiye'ye çağrılması ile ilgili sorulan bir soru üzerine şunları söyledi: ''Sözde Ermeni soykırımıyla alakalı gelişme Türkiye'yi gerçekten üzmüştür. ABD bizim stratejik müttefikimizdir, ortağımızdır. ABD'nin böyle bir süreçte Ermenistan'la Türkiye arasında İsviçre Protokolü'nün imzalandığı süreçte, bu şekilde bir oylamanın yapılmış olması, adeta bir komedi orada icra edildi. Bu komedi icra edilirken de 'oy kullanacak olan kişinin en geç 5 dakika içinde orada olması gerekir, gelmezse oylama biter' kuralından hareketle, bakıyorsunuz Başkan ortadan kayboluyor. Aradan saatler geçiyor. Oylama sırasında kokteyl mi olur? Bunu kime anlatacaksınız? 22-20 ret-kabul... Bu defa 4 eksik var. Tamamı 46. Bu dört kişin 3'ünü apar topar buluyorlar. Son bir kişinin gelmesini beklemeden aniden 'kapattım' diyor, oylamayı kapatıyor. Bu karar bağlayıcı bir karar da değil. Bu bizim için önemli değil ama buradaki tavır önemli. Bunların hiçbiri şık değil. Bu ABD'nin kongresine yakışmıyor. Dış İlişkiler Komitesine yakışmıyor. Böyle şey olmaz. Yani 'ileri demokrasi' diyeceksiniz, ileri demokrasinin kabullenemeyeceği bütün çirkinlikleri orada ortaya koyacaksınız. Bu doğru şey değil. Tabii böyle bir olayı yaptılar. Anında tepkimizi ortaya koyduk ve gereken ne ise bunların hepsini söyledik ve anında büyükelçimizi istişarelerde bulunmak üzere Türkiye'ye çağırdık. Bundan sonra takınılacak tavır bizim için çok önemli. Biz bu tavrı izliyoruz. Zira Türkiye bu tür konularda hassastır. Onuruyla oynatmaz. ABD'nin de basit siyasi hesaplar uğruna Türkiye gibi stratejik ortağını feda edeceğine ben inanmıyorum. Bunu onlar da göze alıyorlarsa orada bizim diyeceğimiz bir şey yok. Biz de tabii durumu en geniş anlamda değerlendireceğiz, değerlendirmek durumundayız. O neticeleri de net olarak görmediğimiz sürece biz büyükelçimizi ABD'ye göndermeyiz.''

 

'İsrail'e baskı yapma noktasında fazla bir şey yok'

Başbakan Erdoğan, Kraliyet Misafir Sarayı'nda düzenlenen öğle yemeğinde yaptığı konuşmanın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Erdoğan, bir basın mensubunun ''Filistin'deki durumdan razı değilsiniz. Kudüs'teki Harem-i İbrahim'deki Yahudileşme çalışmalarına karşısınız. Arap ülkeleri sizinle bu görüşleri paylaşıyor ama İsrail'e baskı yapma noktasında fazla bir şey yok'' değerlendirmesinde bulunması üzerine şunları söyledi: ''İsrail ile olan ilişkilerin adil bir surette yürütülmesinden yana olduğumuzu her zaman söylüyoruz. Gerek İbrahim Camii olsun, gerek Mescid-i Aksa ile ilgili atılan adımlar olsun, burada Mescid-i Aksa'nın altından girilmek suretiyle açılmak istenen tüneller ve bu tünellerin Mescid-i Aksa'yı tehdidi söz konusuydu. Bizzat oraya teknik heyet göndermek suretiyle incelemeler yaptık. Teknik raporu İslam dünyasındaki ilgili liderlere ve bunun yanında Mescid-i Aksa ile ilgili vakfın tüm yönetimine göndermek suretiyle bu işin takipçisi olduğumuzu ortaya koyduk.''

Arap Birliği'nin çok daha hassas olmasını istediklerini belirten Erdoğan, ''Filistin tarafından sadece Sayın Abbas'ın katılacağı görüşmelerle netice alınması mümkün değildir. Gerçeği göreceğiz. Başımıza kuma gömmeye gerek yok. Artık Filistin'de tek taraf yok. İki ana grup var. Dolayısıyla her iki tarafı bir araya getirerek, masaya oturtmak gerekiyor. Batı bile bunu kabul etti zaten. Tony Blair'le ben bunları görüştükten sonra 'Hamas'ın katılmayacağı İsrail-Filistin görüşmelerinden netice almak mümkün değil' dedi. Benim de kanaatim budur eğer neticeye varmak istiyorsak...'' dedi.
 

'Saldıracak ülke 'ben saldırıyorum' diye deklare etmez'

Başbakan Erdoğan, Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler konusunda sorulan bir soruya, ''İki ülke arasında iş konseyi var. Biz bu iş konseyini çok daha farklı hale dönüştürmeyi amaçlıyoruz. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'ne dönüştürmek istiyoruz'' yanıtını verdi. Erdoğan, ABD ve İsrail'in İran'a yönelik olası bir saldırıda bulunması konusunda sorulan soru üzerine ''Saldıracak olan bir ülke 'ben saldırıyorum' diye aylar öncesinden deklare etmez. Nitekim Sayın Ahmedinejad bunu açıkladığında Netanyahu da 'bizim gündemimizde böyle bir şey yok' dedi. Her ülke kendine göre stratejik çalışmalarını yapar ve saklı olarak tutar, bunları açıklamaz'' diye konuştu. Küresel barış istediklerini vurgulayan Erdoğan, ''Irak'ta olanları ve olanların nelere mal olduğunu gördük. Irak'ta adeta bir medeniyet çökmüştür. Irak'ta milyonlarca insan öldü. Bir milyon 300 bin dul kadının hali ne olacak? Bu işin sorumlularına hesabı kim soracak? Bölgemizde yeniden Irak benzeri bir gelişmeyi arzu etmeyiz'' dedi.

'Terör artık ulusal bir mesele olmaktan çıkmıştır'

Başbakan Erdoğan, sorulan bir diğer soruyu da şöyle yanıtladı: ''Suudi Arabistan'ın terörle mücadele konusundaki onyılları aşan tecrübesi, bizim de 30 yılı aşkın terörle mücadelede yaşadıklarımız, bizi ortak paydada birleştiriyor. İşbirliğimiz ayrı bir hassasiyet kazanmış vaziyette. Birlikteliğimizin içinde istihbari işbirliği çok çok önemli. Bölgede terörün ilgi alanları da artık belirgin. Nerede diye aramaya gerek yok. Özellikle Afganistan, Irak bu bölgede ve yerleşmiş olduğu bölgeler de tespit edilmiş vaziyette. Pakistan-Afganistan zirvelerinde vardığımız neticeler, İran, Irak, Suriye, Lübnan ve körfez ülkeleriyle yaptığımız görüşmeler, bu işbirliğinin güçlenerek geleceğe yürümesini arzu ediyor. Çalışmalarımızı birlikte yürütüyoruz. Terör artık ulusal bir mesele olmaktan çıkmıştır. Terör uluslararası bir meseledir.''

İsrail-Suriye barış görüşmeleri

Başbakan Erdoğan, Suriye ile İsrail arasındaki barış görüşmelerine ilişkin bir soru üzerine şunları söyledi: ''Suriye-İsrail görüşmelerinde malum beş raund bitmişti. Bu beş raundun neticesinde haftasonu cumartesi günü Gazze'nin bombalanmasıyla maalesef artık son birkaç kelime üzerinde müzakerelerin yapıldığı süreçte iş sonuçlandı. Çünkü hafta sonu tekrar bir araya gelinecekti ki Gazze'nin bombalanmasıyla zaten haklı olarak Suriye haklı olarak görüşmelerden çekiliyorum' dedi ve çekildi -ki yürümesi de mümkün değildi. O süreç ne yazık ki şu ana kadar devam etti. Şu anda yeniden bir ilgi, alaka başladı. Suriye, bu işin yeniden başlaması noktasında herhangi bir tereddüt ortaya koymuyor. Tereddüt derken şunu kast ediyorum. 'Görüşmeyi yapabiliriz bu işin aracısı kim olacak?'. Ve Suriye, Türkiye'nin arabuluculuğunu istiyor.'' İsrail'in de bu konuya yönelik zaman zaman olumlu sinyaller verdiğini belirten Erdoğan, bunun değerlendirmesinin yapılacağını söyledi.

Erdoğan, ''Eğer bu değerlendirmelerde olumlu bir neticeye varırsak, temenni ediyorum ki bu süreci yeniden başlatırız'' dedi. Erdoğan, bölgedeki su sorununa ilişkin de Türkiye'nin verdiği taahhüdün üstünde su verdiğini ve vermeye devam edeceğini ifade etti. Terörle mücadele konusunda sorulan soruya da Erdoğan ''Bir güvenlik gücü, operasyon kabiliyetini kaybediyorsa onun adı olsa olsa tören kıtası olur. Sıkıntı varsa operasyonunu yapacaktır. Temenni ediyoruz ki bölücü terör örgütleri dünyanın neresinde olursa olsun silahlarını bıraksınlar eylemlerinden vazgeçsinler'' karşılığını verdi.