Partide tek başına (11.02.2015)

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın tartışılan istifası, AKP’de Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ‘siyasi geleceğiyle ilgili hamlesi’ olarak algılanıyor.

Erdem Gül/Cumhuriyet

MİT Müsteşarılığı görevinden, siyaset kararı alarak istifa eden Hakan Fidan’ın AKP’de yarattığı sarsıntısı sürüyor ve “neden” sorusuna yanıt aranıyor. AKP kulislerine göre Fidan’ın istifası Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun seçim sonrası siyasi geleceğiyle doğrudan bağlantılı. Davutoğlu’nun parti içinde ekipsizliğine ve yalnızlığına dikkat çekilerek, “Davutoğlu’nun seçim öncesi yapabileceği en etkili hamle Abdullah Gül’e adaylık teklif ederek partiye çağırmaktı.

Ancak Gül bunu kabul etmeyeceği için Fidan hamlesini yaptı. Seçim sonrasına pozisyon aldı” yorumu yapılıyor. Fidan’ın istifası konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın olumsuz çıkışı, AKP kulislerinde yeni senaryoların ortaya atılmasına neden oldu. Muhalefette daha güçlü olmasına karşın AKP içinde de, “Erdoğan’la Davutoğlu arasında danışıklı dövüş oynanıyor” diyenler hâlâ var. Ancak ortada gerçek bir kriz bulunduğunu kabul ederek, senaryoları da bunun üzerine kuranların sayısında gözle görülür bir artış bulunuyor. Senaryoların ortak noktasını Davutoğlu’nun parti ve hükümet içindeki yalnızlığı ve siyasi geleceğinde kendisinin de söz sahibi olabileceği hamleleri oluşturuyor.

Parti kulislerinde Fidan krizinin nedenleri ve seçime ve sonrasına yansımaları konusunda şu noktaların altı çiziliyor:

Partide tek başına: Davutoğlu, seçim sürecine ekipsiz ve yalnız yakalandı. Parti içinde Erdoğancı ezici bir çoğunluk bulunuyor. Geçen süre içinde Erdoğan tarafından sayıları azaltılmasına karşın belli bir oranda Gülcüler de var. Bülent Arınç’ı destekleyenler hatta Numan Kurtulmuşçular dahi bir grup oluşturabiliyor. Ancak Davutoğlu tek başına. Bu tablo, Bakanlar Kurulu’nda da aynı şekilde. Şimdi seçime gidilirken tüm isimler ve gruplar pozisyon alma peşinde. Davutoğlu’nun Fidan hamlesi de bu yalnızlıktan kurtulmak için seçim sonrasına yönelik bir hamledir.

Gül’ü çağırabilirdi: Davutoğlu, 3 dönem kuralına takıldıkları için yeniden aday olamayacak “kıdemli” AKP’lilerle, “yeniyetme” diye tanımlanan AKP’nin genç ekibinin arasında kaldı. Davutoğlu örneğin, Yalçın Akdoğan, Efkan Ala, Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu ile bir ekip oluşturamaz. Çünkü bu isimler, hem kendi siyasi geleceklerinin peşinde hem de Erdoğan’a göre konum arıyor. Davutoğlu’nun aslında bir süre önceye kadar Gül’ü adaylık teklif ederek partiye çağırması beklenirdi. Bu yapabileceği en güçlü hamle olurdu. Ancak Gül, seçim öncesi partiye gelmeyeceğinden, hamlesini Fidan’la yaptı.

Yeni denklemde Gül: Davutoğlu, Fidan hamlesiyle bir anda yeni dönem siyasette gücünü artırmış oldu. Burada kritik nokta seçim sonrası başkanlık sistemine geçilip geçilmeyeceği. Başkanlık sistemine geçilmezse Davutoğlu, Fidan’ı da yanına almanın avantajıyla siyasi varlığını korur ve güçlendirebilir. Erdoğan’ın başkan olamaması durumunda parti ve hükümetin daha da bağımsız bir konumda durma imkânı artacaktır. Üstelik o noktada denklemin bir yerlerinde Gül’ün konumuna ilişkin formül arayışları da gündeme gelebilir.

Erdoğan’ın doktoru ve danışmanları: Ancak (Fidan krizi) asla aday listelerinin oluşumunda Erdoğan’ın devre dışı kalmasına ya da seçim öncesi Davutoğlu ile yol ayrımına neden olmaz. Çünkü halen partide adaylığa hazırlananların çok büyük çoğunluğu Saray’ın nabzını yokluyor. Aday adaylarının en çok vize istedikleri adresler hâlâ Erdoğan’ın doktoru ve danışmanları. AKP listelerini çok büyük oranda Erdoğan’ın şekillendireceği bir gerçek.

 

Öneş'ten eleştiri: İktidarla bağımlı görüntü doğru olmadı

Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Fidan’ın istifasıyla yaşanan krizi Cumhuriyet’e değerlendirdi. Öneş şunları söyledi:

İktidarla bağımlı görüntü: Ben siyasetin içinde olmadığım için böylesine siyasi algılamalar yaratan meselelerde bir şey söylemek istemiyorum. Yalnız şunu söyleyebilirim; devletin merkezi istihbarat teşkilatının ve müsteşarının böylesine siyasi polemikler içinde süreklilik taşıyan şekilde kamuoyunun gündemine gelmesi doğru değildir. İstihbarat teşkilatı müsteşarı her vatandaş gibi tabii ki istifa ederek siyaseti tercih edebilir. Ama her vatandaşın eşitlik açısından durumu böyle olmasına rağmen MİT yöneticilerinin siyasi konularda siyasi partiyle veya siyasi iktidarla bağlımlılık içinde görülmesi ve böyle algılanması doğru değildir.

MİT’in tarafsızlığı: Böyle bir durum ve mesele uzayınca farklı algılamalar ortaya çıkar. Siyasi iktidarın da farklı algılamalar yaratmak için meselelere bakışı kamuoyunun gündemine geliyor. Burada hassas olunması gerekiyor. Çünkü MİT; evet hükümetin politikalarıyla bağlantılıdır, hükümetin politikalarını uygulamak için faaliyetlerini yönlendirebilir ama MİT’in görevi devletin çıkarları, anayasal ilkeleriyle bağlı tarafsızlığını korumak ve bunu kamuoyu nezdinde göstermektir, böyle bir sorumluluğu vardır.

Çözüm süreci: Fidan’ın istifasından çözüm süreci olumsuz etkilenmez çünkü çözüm süreci şahıslarla bağlantılı bir olay değil. Ama sanıyorum ki Sayın Fidan siyasete atılmakla belki de devlet istihbarat sektöründeki başlatıldığı ifade edilen yeniden yapılandırmaların sorumlusu olarak seçimlerden sonra karşımıza çıkabilir. Şahsen ben bunu büyük bir ihtimal olarak düşünüyorum.