Parlak bir zekâ, güçlü bir irade: Mustafa Kemal

ABD Kara Kuvvetleri resmi yayın organı Military Review’de çıkan “Gelibolu Kayası. Mustafa Kemal’in liderliği” başlıklı makalede, Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşı’nda Türk kuvvetlerini zafere götüren liderliği ve uygulamaya koyduğu taktikler, Amerikan subaylarına bir ders niteliğinde tüm ayrıntılarıyla ele alındı.

M.Birol Güger

Osmanlı İmparatorluğu’nun, İtilaf Devletleri’ne karşı, Alman İmparatorluğu’nun da dahil olduğu İttifak Devletleri’ne katılmasıyla birlikte zaten kötü olan durum daha da kötüleşmişti. Almanya’nın Paris’ten sadece birkaç kilometre uzakta olduğu ve Rusların da sahada bütün ordularını kaybettiği gerçeğinin ortaya çıkmasıyla birlikte, İtilaf Devletleri uzun süreli bir savaşa uzun bir süre dayanamayacağını anlamıştı. Kafkaslar’da Ruslar, Mısır ve Mezopotamya’da ise İngiliz ve Fransızlar, Osmanlı sınırları boyunca birçok cepheye saldırdı. Bu çabalar başarılı olmasına olmuştu, ancak bir etki yaratamayacak kadar da yavaştı. Osmanlılar Rusları açlıktan öldürmekle tehdit ediyordu; Rusların mevcut tek limanı Kırım’dı ve dış dünyaya tek erişimleri doğrudan İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçiyordu. Kraliyet Donanması 1. Komutanı Winston Churchill, Rusya için suyollarını güvenli hale getirmek ve Türkiye’nin kalbine saldırmak için cüretkâr bir plan önerdi. İtilaf Devletleri, Çanakkale Boğazı’nda yer alan ve Osmanlı başkenti İstanbul ile Rusya’ya erişimi sağlayan Gelibolu adındaki küçük bir bölgeyi işgal edeceklerdi.

24-25 NİSAN GECESİ

Hazırlıklar, İngiliz donanmasının mart ayında sahildeki kaleleri bombalamasıyla, işgal ise bir ay sonra başladı. Türkler, 24 Nisan gecesi ufukta İtilaf Devletleri filosu ile uyudular; şafakta uyandıklarında ise sahilde ve daha da fazlası sahile ulaşmakta olan bir ordu buldular. Tüm harekâtın kaderi adeta ilk birkaç saate bağlıydı. Tek bir yanlış adım başarı veya başarısızlığı getirebilirdi. Ancak şans Türklerden yanaydı. Zira parlak bir zekâ ve güçlü bir iradeye sahip yetkin bir komutanları vardı. 5. ordunun bölgedeki tek ihtiyat kuvvetinin komutanı olan Mustafa Kemal, Arı Burnu’ndaki çıkarmalara yedi kilometre uzaklıktaki Bigalı’da bulunuyordu. Doğru zamanda doğru donanımla doğru yerdeydi, ancak bu tek başına zaferi garanti altına almıyordu. Bu noktada, önderlik, sevk ve idare kabiliyeti devreye girdi.

Mustafa Kemal, harekât sürecinde gerçekleştirilmesi gereken altı faaliyetten ilk beşini etkili bir biçimde gerçekleştirdi ve birliklerini motive ederek düşmanı durdurdu. Mustafa Kemal’in komuta faaliyetine yönelik güçlü kavrayışı, Çanakkale Savaşı’nın ilk saatlerinde durumun Türkler lehine dönmesini sağladı. Mustafa Kemal, oldukça karmaşık bir durumu başarıyla teşhis etti, başarı için gerekli olan koşulları görselleştirdi ve bunları da astlarına anlattı, bu şekilde birliklerini ve savaşı yönetti; cesur ama hırpalanmış bir düşman karşısında kendi pozisyonunu sürekli olarak gözden geçirdi.

‘GERİ ÇEKİLECEK BİR YER YOKTU’

Mustafa Kemal, işgale ilişkin herhangi bir istihbarata sahip değildi. Çıkarmadan sonraki ilk iki saat boyunca kolordu komutanından bu yönde hiçbir kılavuzluk almamıştı; sadece 9. Tümen komutanından aralıklı olarak raporlar almaktaydı. Halil Sami Bey’in tümeni, güneyde Cehennem Burnu boyunca savunma hattını elinde tutmaktaydı. 27. Alay’dan bir bölük ise hattın kuzey ucunda Arıburnu’nu savunmaktaydı. Sami Bey, 27. Alay’ın, Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusundan (Anzak) bir taburla kuzeydoğuya, Conkbayırı sırtlarına doğru hareket ettiğini bildirdi. Sami Bey, bunun bir aldatmacanın parçası olduğuna inanıyordu, ancak yine de Mustafa Kemal’den, 9. Tümen’in kuzey hattını güçlendirmek için taburlarından birini kaydırmasını talep etti. Mustafa Kemal, bu bölgenin bir ana çıkarma bölgesi olduğunu düşündü. Ayrıca araziyi o kadar iyi tanıyordu ki Conkbayırı boyunca uzanan üç sırtı kim kontrol ederse civardaki en yakın yerleşim yeri ve Türk savunması için de kilit konumda olan Eceabat’a erişimi kontrol altına alabilirdi. Bu hamleyi Anzak güçleri yaparsa denizden gelerek şehri ele geçirebilir, 5. Ordu’yu ikiye bölebilir ve Türk savunmasını saf dışı bırakabilirdi. Mustafa Kemal ne kadar Anzak askeriyle karşılaşacağını bilmiyor, ancak onları durdurmak için ne kadar kuvvete sahip olması gerektiğini iyi biliyordu. Kısıtlı miktarda istihbaratla kuvvetlerine hareket emri verdi. Durum çok kötüydü. Anzak güçleri, yarımadayı ikiye bölmek ve Conkbayırı’nın kilit bölgelerini ele geçirmek için birinci ve ikinci sırtlar boyunca saldırmaktaydı. Bu önemli arazinin kaybedilmesi, savunmanın başarısız olması ve Gelibolu’nun kaybedilmesi anlamına gelecekti. Mustafa Kemal, son durumu gözünde canlandırdı. Türk kuvvetleri savunma hattını korumak zorundaydı; geri çekilecek bir yer ve verecek bir toprak yoktu...

‘CEPHANENİZ YOKSA SÜNGÜNÜZ VAR’

Düşman, sahile uzanan sırtların üzerinde veya ötesinde bir mevzi oluşturamadı; öyle ki ancak hâkim bir tepe güçlü bir mevzi olabilir ve Anzakların hatlarını genişletmesine izin vererek takviye kuvvetlerin Türk savunmasına baskı yapmasına olanak tanıyabilirdi. Mustafa Kemal’in kuvvetleri Anzakları sahilde tutmak zorundaydı. O da bu hedef doğrultusunda ve ciddi bir hızla kuvvetlerini hâkim tepelere çıkardı.

19. Tümen, 5. Ordunun Eceabat bölgesindeki tek ihtiyat kuvvetiydi ve harekete geçebilmeleri için 5. Ordu Komutanı Orgeneral Liman von Sanders veya en azından 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa tarafından hareket emrinin tebliğ edilmesi gerekiyordu. Mustafa Kemal bu noktada, Anzak güçlerinin tepelere yaklaştığını görüyor ve emirleri beklemeye vakit olmadığını biliyordu. Doğrusu, kurmaylarını toplamak için bile yeterli zamanı yoktu; karargâhın onayını beklemeden saldırı emrini verdi. Önce 57. ve 77. alayların komutanlarını bilgilendirdi ve 72. alayı yedekte bıraktı. 19. Tümenin Kurmay Başkanı ise 77. Alay’ı bir araya getirme görevini üstlendi. 57. Alay zaten bir eğitim tatbikatı için sahadaydı, Mustafa Kemal de onlara katıldı. Astlarını, Arı Burnu sırtına yönelik saldırı ve Anzakları denize itmeyi öngören görev hakkında bilgilendirdi. Mustafa Kemal açık konuştu: “Düşmandan kaçış yok, düşmanla mücadele vardır. Cephaneniz yoksa süngünüz var. Süngü tak!” İlk müdahaleyi gerçekleştirenler onlardı ve Müttefik kuvvetlerin, sırtın herhangi bir bölümünü almasına izin veremezlerdi. Bir dağ bataryası ile takviye edilen alay, yarımadanın batısına doğru ilerledi.



DAĞ BATARYASI KEMALYERİ’NDE 

Mustafa Kemal, öncü birliklerle birlikte 180 Rakımlı Tepe (Baby 700) ve Muharebe Gemisi Tepesi’ne (Big 700) doğru yola çıktı. Yaklaşma sırasında, geri çekilmekte olan 9. Tümen’in 27. Alayı’ndan askerlerle karşılaştılar. Mustafa Kemal adamlarına baskı yaptı. Alay komutanı, zorlu arazide kuvvetleriyle temasını yitirmişti, bu nedenle, Mustafa Kemal emirleri tabur komutanlarına verdi. İlk tabur, Muharebe Gemisi Tepesi ve Havan Tepe’nin güneybatısına, ikinci tabur ise Muharebe Gemisi Tepesi üzerinden kuzey-kuzeybatı yönüne ve Cesarettepe’den aşağıya doğru saldıracaktı. Üçüncü tabur yedekti. Dağ bataryası, alayın arkasındaki Kemalyeri’ne yerleştirildi. Mustafa Kemal, 27. Alay’ı bozulmuş halde gördükten sonra, 57. ve 27. alayların arasındaki bölgeye 77. Alay’ı sevk etmek için Bigalı köyündeki karargâhıyla temas kurdu. Bu durumda, 5. Ordu bünyesinde yedek tek bir alay kalmıştı, diğerleri üst emir olmaksızın taarruz etti.

Mustafa Kemal, kolordu komutanıyla görüşmek zorunda kalmıştı. Esat Paşa’yı bilgilendirmek ve karşı karşıya olduğu kuvvetin Müttefik ana kuvvetleri olduğuna dair endişesini açıklığa kavuşturmak için Eceabat’a geri döndü. Esat Paşa günün ilk teyidinde Mustafa Kemal’in eylemlerini onayladı. Mustafa Kemal de 72. Alay’ı, nerede, ne zaman ve nasıl kullanacağına karar verinceye dek Bigalı’da tuttu. Savaşın ilk saatlerindeki açık ve net talimatları, Arıburnu’ndaki mücadelenin sürdürülmesini sağlamıştı. Eceabat’taki istişarelerin ardından savaşı yönetmek için yeniden ve aceleyle cepheye geri döndü.

Yazan: Binbaşı ErIc VendIttI

YARIN: MUSTAFA KEMAL’DEN HARP TARİHİNE MİRAS ÜÇ DERS