Para gitti hayaller bitti
Afganistan'dan yollara düşen Ahmedi Mirzey ayarladıkları 5 bin doları eşi Zehra Mirzey’e teslim ediyor. Ertesi gün parayı nereye koyduğunu hatırlamayan Zehra, “O bizim Almanya’ya gidiş paramızdı. Çocuklarımı ve bizi yaktım” diyerek ağlıyor.
Damla YurAfgan Emir’in Çeşme’den dünyaya tokat gibi mesajıydı “WHY ME?”(neden ben?)... Islanmasın diye sarıldığı poşetin içindeki kırık kolu, çıplak ayakları ile bota binişi ve 60 kişinin sıkıştığı bottan diğer kolunu çıkarıp el sallaması çok sayıda mülteci çocuğun içinde bulunduğu zor şartların da umudun da fotoğrafıydı. Emir onlarca, yüzlerce, binlerce çocuktan sadece biriydi. Çeşme’deki bu mülteci gettosunda zamanla kurulan iletişim sonucu diğer aileler de kapısız evlerini, yüreklerini açtılar bize. O sayısız mülteci çocukların zor şartlardan, umuda açılan yolculuklarına tanık olma şansı elde ettik. Çocuklarını, kardeşlerini, savaşın göbeğinde kaybeden ya da bırakmak zorunda kalan yetişkinlerle Suriyeli İssa’nın Kürtçe-Arapça ve İngilizce, Ziya’nın Peştuca (Afganların kullandığı dil) ve Türkçe tercümeleri sonucu iletişim kurma imkanı bulduk.
Bir kadının haykırışı...
İssa ile Çeşme’deki deniz manzaralı bu mülteci gettosundaki evlerin arasında yürüyoruz. Paris katliamı sonrası bölgedeki hissiyatı sorduğumuz İssa durumu şöyle açıklıyor: “Tedirginlik hâkim, hem de çok. Ancak bizler terörist değiliz. Bakın ben şu an bu haldeyim. Tahmin eder miydiniz kaç dil bildiğimi? Ama dünyanın bu politik tavrı bizi böyle görünmeye itti. Biz Paris’e ya da herhangi bir Avrupa ülkesine gittiğimizde eğer izin verilirse tıraşımızı olup, üstümüze takım elbiselerimizi giyip çalışmak, yaşamın içine girmek istiyoruz. Kişisel donanımımız ...”
İssa’nın cümlelerini bir kadının haykırışları kesiyor. Sesin geldiği noktaya ulaştığımızda ise isminin Zehra Mirzey olduğunu öğrendiğimiz kadın ve 2 kızının gözyaşlarıyla tanışıyoruz. Umutları olan denizin rengindeki eşarbıyla bir kızı, içinde bulundukları zorluğun temsili kara eşarbı ile diğer kızı ve anne Mirzey gözyaşları içerisinde isyan edercesine Peştuce gözyaşlarının sebebini anlatmaya çalışıyor.
‘Çocuklarımı yaktım’
Afganistan’da 3 yaşındaki oğlunu, 20 yaşındaki eşini bırakıp para kazanmak ümidiyle yollara düşen Ziya’nın çevirisi ile Mirzey ailesinin isyanına kulak veriyoruz. Ahmedi Mirzey ve Zehra Mirzey 5 çocuk sahibi. 2 kız çocuğu 15 ve 17 yaşında. Ailenin en küçük üyesi Muhammed ise henüz 5 yaşında. Mirzey ailesinin Afganistan’dan Türkiye’ye gelişlerinin üzerinden 1 ay, Çeşme’deki bu mülteci gettosuna yerleşmelerinin üzerinden de 10 gün geçmiş. Kişi başı bin dolar, Muhammed için de 500 dolar karşılığı Yunanistan üzerinden Almanya’ya gitmek çok sayıda mülteci gibi hedefleri. Önceki gün Ahmedi Mirzey yolculuk için ayarladıkları 5 bin doları saklaması için eşi Zehra Mirzey’e teslim ediyor. Zehra o parayı saklıyor, ertesi gün ise nereye koyduğunu hatırlamıyor. “O bizim Almanya’ya gidiş paramızdı” diyerek ağlayan Zehra’nın cümlelerini eşi Ahmedi şöyle devam ettiriyor:
“1 liramız kalmadı. Bırakın gitmeyi burada su bile alamayız. Kimseyi suçlamayız, çalındı diyemem. Ama paramız kayıp.” Mirzey ailesinin haykırışlarına Muhammed de ne olduğunu anlamadan katılıyor. Suratındaki ifadeyse Emir’in tişörtündeki “Why me?” (neden ben?) sorusunun bir başka yansıması. Mirzey ailesinin gözyaşlarını ise en iyi, suçluluk duyan anne Zehra’nın şu cümlesi tarif ediyor, “Çocuklarımı, bizi yaktım.”
Gözyaşlarıyla uğurluyorlar
Diğer mültecilerle birlikte Mirzey ailesinin parası aranmaya başlanıyor... Havanın kararmasıyla ertesi gün tekrar aranacağı sözüyle aileler evlerine çekiliyor. Mirzey ailesinin kapısız, penceresiz evinden de gece boyunca ağlama sesleri geliyor. Bugün o gün değildi, kimse umuda yolculuğa çıkamadı. Ancak uyanılan sabah, rüzgârın bir önceki gün kadar şiddetli olmaması sebebiyle o gün oluyor... Önceki gün aç, susuz olarak bekleyen yüzlerce mültecinin arasında hiç görmediğimiz erkekler de mültecilerle birlikte sahile geliyor. Hepsi Kürtçe ve Peştuca iletişim kurdukları gibi iyi de Türkçe konuşuyorlar. “Benim misafirlerim buraya” diyerek para aldıkları mültecileri bir araya topluyor. Defterdeki isimlerin yanına tik atılıyor. Paralarını hâlâ bulamayan Mirzey ailesinin isimlerinin yanı ise boş kalıyor. İlk bot şişiriliyor, can yelekleri giyiliyor ve aralarında tercümanımız İssa’nın da olduğu 60 kadar mülteci vedalaşıp botlarına biniyor ve gidiyorlar. Takibimiz sonucu Yunanistan’a ulaşıyorlar... Mirzey ailesi ise karada onları ağlayarak uğurluyor.
Öfke ve gözyaşı aynı botta
Mirzey ailesi gözyaşları dökerken yakınlarında isminin Nergiz olduğunu öğrendiğimiz kadının bakışları dikkatimizi çekiyor. Bu gözlerden yaşlar henüz akmıyor ancak nefret ve korku, öfke ve de isyan hâkim. Nergiz 4 çocuk annesi, 41 yaşında genç bir kadın. Kocası geçen ay Afganistan’da Taliban militanları tarafından öldürülüyor. Eşini toprağa veren Nergiz, o günün gecesi 4 çocuğunu da alarak Türkiye’ye kaçıyor. “11, 13, 16, 18 yaşlarında onlar. Kocamın ardından orada 1 gece daha uyuyamazdım. Çocuklarımı da kaybetmek istemedim” diyen Nergiz de 4 çocuğu ile birlikte Avrupa’ya açılan kapı olarak gördükleri Yunanistan’a doğru yolculuğa çıkıyor. Parasını kaybeden Mirzey ailesinin durumu ise diğer umut yolcuları sırasında bekleyenler tarafından ‘insan kaçakçıları’na anlatılmış, her bota aileden 1 kişi alınması şartıyla Mirzey ailesi de para ödemeden teker teker gidiyor. Zehra’nın gözyaşları, Nergiz’in öfkesi aynı botta Yunanistan’a doğru yolculuk başlıyor.