Papa'ya 3. merminin sırrı
Mehmet Ali Ağca'nın Papa Jean Paul II'ye silah çekmesinin üzerinden 30 yıl geçerken, Papa'yı hedef alan saldırının ardındaki karanlık ilişkilerle ilgili yeni iddialar ortaya atıldı.
cumhuriyet.com.trİtalyan La Repubblica gazetesinin Türkiye ve Vatikan uzmanı gazetecisi Marco Ansaldo’nun gazeteci eşi Yasemin Taşkın’la birlikte kaleme aldığı “Papa’yı Öldürün, Jean Paul II’ye Düzenlenen Saldırının Ardındaki Gerçek” adlı İtalya’da dün piyasaya çıkan kitapta 13 Mayıs 1981’de Vatikan’daki San Pietro Meydanı’nda Papa Jean Paul II’ye üç kez silahla ateş edildiği ancak Vatikan’ın bugüne kadar olay anında kürsüye isabet eden 3. bir mermiyi sakladığı öne sürüldü.
Kitapta, Vatikan güvenlik birimlerinin saldırı sonrası bu mermiyi aldıkları, merminin 1984 yılına kadar Vatikan’da saklı tutulduğu, ardından da Papa’yı anmak amacıyla düzenlenen bir törende Portekiz’de Fatima kasabasındaki Meryem Ana tahtı merkezine yerleştirildiği belirtildi. Merminin Vatikan’da gizlendiği dönemde bağımsız yargı tarafindan incelenmediğine dikkat çekilerek bugüne kadar gizli tutulan merminin balistik açıdan incelemesi yapılmış olsaydı, Papa’ya düzenlenen saldırıdaki bu üçüncü merminin Ağca’nın kullandığı silahtan çıkıp çıkmadığı anlaşılabilir, saldırıda Ağca ile işbirliği yapan ikinci bir katilin varlığı açığa çıkabilirdi denildi.
‘Saldırı Türk ülkücülerin işi’
La Repubblica gazetesinin dünkü sayısında tanıtımına geniş yer verilen kitapta, 20 yıldır altı farklı ülkede Papa saldırısının çok yönlü araştırıldığı, ancak 30 yıl sonra mevcut belgeler ve tanıklıklar ışığında Papa’ya düzenlenen saldırının tek sorumlusu ve planlayıcısının Ağca’nın da bağlı olduğu Türk ülkücüler olduğu savunuldu. Soruşturma sürecinde saldırının ardında Rus gizli servisi KGB ve Bulgaristan’ın da gündeme geldiği anımsatılarak belgelerin Bulgaristan ve KGB’nin bu saldırıda bir rol üstlenmedikleri, gerek Bulgaristan gerekse KGB’nin isimlerinin soruşturma sürecine ABD’nin ortaya attığı bir iddia olarak düştüğü iddia edildi.
Papa saldırısının ardında CIA’nın da suçlandığı hatırlatılarak, Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı’nın da bir rolü olmadığı öne sürüldü. Kitabın yazarları, Papa’yı hedef alan saldırının karmaşık bir eylem ve karanlık ilişkilerle örülü bir saldırı olarak algılanmasına karşın gerçekte böyle olmadığını, çünkü bu saldırının tüm planlayıcısının Türk ülkücüler olduğu görüşünü dile getirdiler. Kitapta, ülkücülerin 1980 darbesi sonrasında Almanya, Fransa ve Avusturya’ya gittikleri, ancak o dönemde Türkiye’den dışlanan ülkücülerin Batılı ülkelerde de umdukları desteği bulamadıkları kaydediliyor.
Uluslararası düzeyde önemli kişilere saldırılar düzenlemeyi programlarına alan ülkücülerin Papa II. Jean Paul’e de bu mantıkla saldırdıkları iddia ediliyor.
Saldırının ardından bir yıl sonra Washington Uluslararası Araştırmalar ve Stratejiler Enstitüsü Başkanı Michael Ledeen’in o dönemde ABD Dışişleri Bakanı Alexander Haig’in iteklemesiyle SSCB’ye karşı Sofya yönetimini suçlamak adına bir kampanya başlattığı belirtiliyor. Ledeen’in 2003 yılında Nijerya’daki zenginleştirilmiş uranyum olayının da mimarı olduğu, bu uranyumun daha sonra Irak’a satılarak dönemin ABD Başkanı Bush’un Saddam’a karşı savaş açmasına zemin hazırladığına da dikkat çekiliyor. Türk ülkücülerin 1980 sonrası Bulgaristan’a siyasi çıkarlar için değil ticari amaçlarla gittikleri, orada silah ve uyuşturucu trafiğine yön verdikleri belirtiliyor. Gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’nun Bulgaristan’da yaşanan karanlık ilişkileri araştırdığı gerekçesiyle 1993 yılında suikast sonucu yaşamını yitirdiği kaydediliyor.
La Repubblica gazetesinin Marco Ansaldo imzasıyla yayımladığı haberde İtalyan okuyucuların konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi edinebilmeleri için www.vatican.va ve www.zaman.com internet sitelerini önermesi dikkat çekti.